Necmettin Şimşek

Necmettin Şimşek

Dunning-Kruger

Dunning-Kruger

* Şaşırıyor musunuz, ben son dönemlerde konumuyla yaptıkları zıt olanlara çok şaşırıyorum. Dunning Kruger benim gibi şaşıranlar için araştırmış, cahil cesareti olarak bildiğimiz durumu açıklamışlar. Bilgisi olmayan insanın bu bilgisizliğinin verdiği had bilmezlikle ortaya atılıp kendini göstermeye çalışması dunning kruger sendomudur. Cahil insan, gerçekten de eksikliklerinin bilincinde olmayandır ve bu bilinçsizlikle olayları ve insanları hafife alır. Genellikle insanların yıllarca uğraşıp elde ettikleri bilgi ve donanımın önemini, değerini anlamaz. Cahilliği abartılı bir cesaret içerir. Justin Kruger ve David Dunning araştırma yapmış, bazı tezler öne sürmüş ve ilginç sonuçlara ulaşmışlar. Araştırma kendi adlarını verdikleri bir sendrom olarak literatürdeki yerini aldı. Dunning-Kruger Sendromu. Aslında bir tür algılamada yanlılık eğilimidir ve bildiğimiz anlamda cahil cesareti sözünün bilimsel olarak karşılığı.

* Çevremizde bulundukları yeri hak etmediklerini düşündüğümüz insanların nasıl olup da çok iyi yerlere gelmiş olduğunu anlatan bir araştırma. Hamili kart yakınımdır uygulaması bu araştırmanın dışında. Bizde bazen işler daha farklı yürüyor. Bilgisine ya da bilgisizliğine bakılmadan, öncelik üst düzey makamlardaki kişilere olan yakınlıkla işler çözülüyor. Bu araştırma, konu olan kişilerin yükselmelerine sebep olarak gösterilen cahil cesaretleri ya da gözü karalıkları ülkemiz insanı açısından makam sahibi kişilere olan yakınlıklarıyla göre yer değiştiriyor. Hak etmediği halde bazı insanların nasıl olup da üst düzey görevlere gelebildiklerini, dahası bu görevleri nasıl alabildiklerini merak edip 1999 yılında bir görüş koyuyorlar ortaya, cahil kişi, gerçek bilgiye sahip olan kişinin özgüveninden daha fazla bir güven duygusuna sahip. Yani cahil kişi cehaletinden kaynaklanan bir özgüvene sahip. Bu teori pratikte yetkin olmayan insanlar, vardıkları yanlış sonuçlar ve talihsiz seçimlerin yanlışlığını anlayabilecek kapasiteye sahip değillerdir diyor. Teori üzerine yapılan fiziksel ve bilişsel araştırmaların sonuçları ise niteliksiz insanlar kendilerindeki yetersizliğin ve bilgisizliğin farkında değiller, var olan özelliklerini ve az sayıdaki becerilerini abartma eğilimindeler, diğer insanların becerilerini ve donanımlarını anlama konusunda da yetersizler ve bazı beceriler kazanmak üzere eğitildiklerinde ise kendilerindeki niteliksizliğin farkına varmaya başlarlar.

* Ülke olarak ve birey olarak kayıplarımız ise makam mevki yüksekliğinde yapılan hatalı kararlarla doğru orantılıdır. Ailede büyükler, sülalede dedeler, mahallede muhtarlar aldıkları yanlış kararlarla hep zarar oluştururlar. Aldıkları hatalı kararlarla maddi ve manevi kayıplara yol açarlar. Başkalarının fikirlerini dikkate almazlar ve mevcut uyumu bozarlar. Yeteneklerini abartarak, daha az çaba sarf eder, verimliliğini düşürürler, gerçek yetenekleri olmayan kişilerle daha hızlı ilerler ve bu da adaletsizlik yaratır. Başkalarının bilgi ve deneyimlerini küçümserler, başkalarını dinlemezler, iletişim sorunları yaratır. Başkalarını yetersiz olarak görürler, sosyal çevrede sorun olur. Kendi yeteneklerini abartarak, başkalarını aşağılarlar, ötekileştirme oluşturur.

* Sendromlu kişileri tanımak kolaydır. Biz biliriz, en iyi biz biliriz, ben bilirim, senin için en iyisini ben bilirim, ben senin üstünüm, benden daha mı iyi bileceksin gibi sözleri kullananlar. Çok okuyan, iyi okullardan mezun olan, kendisini sürekli geliştiren kişileri aşağılama eğilimindedirler. Bu tip insanlara entel derler. Asıl bilginin sokakta ya da iş sahasında öğrenileceğini savunurlar. Her iş yerinde vardır bu tiplerden. Yaptıkları işten çok o iş ile ilgili konuşurlar. Sanırsınız ki dünyanın en yoğun insanı. Hâlbuki diğerleri kadar ya da daha az iş yaparlar. Kısacası havalarından geçilmez. Tüm işleri kendileri halletmek isterler. Az bilgilerine paralel olarak çok fazla alanda işleri halletmek isterler. Normal şartlarda bir alanda uzmanlaşmak gerekirken bu kişiler her işin uzmanıdırlar. Rüzgâr nereden eserse essin bu kişilerin her duruma karşı tecrübeleri vardır. Daha doğrusu öyle olduğunu sanırlar. Üstlerine saygıları sonsuz, astlarına zulümleri kesintisizdir. Bugün söylediklerini yarın inkâr ederler. Ama asla kabul etmezler. Bugün size bir şeyler söylerler. Ancak yarın söylediklerinin tam tersi bir konuşmaları olabilir. Başarısızlıklarını gizlerler. Başarısız olmuşlardır. Ancak başarısız olduklarını asla kabul etmezler. O başarısızlık içerisinden çekip çıkardıkları bir nokta ile başarılıymış gibi gösterirler. Bu kişilerin hayatta başarısız olduklarını göremezsiniz. Hata kabul etmezler. Kendi doğruları kesin doğrudur. Herkesin şahit olduğu bir konuyu bile inkâr edebilirler. Her doğrularında olduğu gibi buna da sizi inandırmak için çabalarlar.

* Sonuç olarak, Sadece akla nazar değmez, çünkü herkes aklını çok beğenir. Sokrates’in, bir şey biliyorsam o da hiç bir şey bilmediğimdir sözünü herkes bilir. Konfüçyüs, ‘gerçek bilgi insanın cehaletini öğrenmesidir’ derken, William Shakespeare, ‘ancak ahmaklar her şeyi bildiğini düşünür’ der. Etrafımızda oldukları halde cahil olmadıklarını kabul etmeyen bu tarz insanlar için yapılacak tek şey var sonuç istemek. Alternatifleri sebepleri ile anlatmak. Yapılan işin zamanının nasıl daha azaltılacağını göstermek. Maliyet açısından matematik yoluyla somut deliller göstermek. Bize karşı yapacakları ise sadece manipülasyon olur. Dinle, vatan sevgisiyle, insanlıkla, geçmişimizle ilgili hikâyeler anlatırlar. Günler geçerken sendromlu kişiler somut delillerle kendilerine gelecekler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Necmettin Şimşek Arşivi