Oruca Direk Vurma
On bir ayın sultanı olan Ramazan ayının gelmesiyle beraber biz yetişkin bireyler farz olan oruç ibadetini yerine getirirken, evimizdeki minik bedenleri de göz ardı etmemeliyiz. Bizlerin sahur ve iftar telaşına şahitlik eden yavrularımıza da bu güzel ibadeti en iyi şekilde aktarmamız ve anlatmamız gerekmektedir.
Gün boyu oruç tutamayacak kadar küçük olan çocuklarımıza halk arasında geliştirilen bir yöntemi yani tekne orucunu uygulamalıyız. Öğlen vakti gelince, küçük çocuklara yemek yedirilir, bu yemek arasına ise oruca direk vurma denirdi. Böylece küçük çocuklar hem tüm gün aç kalmamış hem de oruç tutma eylemine yavaş yavaş aşina olmaya başlamış olurlar.
Oruç tutmasa bile sahura kalkmak isterse, kalkmasına izin verelim. Davulcuyu, sabah ezanını ve bizlerin sahur telaşına ortak olmasını sağlayalım. Sen yat, daha küçüksün, büyüyünce tutarsın gibi sözlerle çocuklarımızı bu heyecandan uzaklaştırmayalım.
İftar ve sahur hazırlıklarına yardımda bulunmalarına müsaade edelim. Sen odana git resim çiz ya da oturma odasına git televizyon izle gibi… sözlerle ortamdan uzaklaştırmayalım. Minik görev ve sorumluluklar vererek onların da bir şeylerin üstesinden gelebileceklerini ve başarıya odaklanacaklarını hissettirmiş olalım.
Oruç tutma konusunda isteksiz olan çocuklarımıza da zorlayıcı baskı yapıp tamamen uzaklaştırmak yerine, daha sakin, ılımlı, naif ve sevecen bir dille orucu sevdirerek anlatmalıyız. Unutmayalım ağaç yaşken eğilir. Yarın çok geç olabilir. Bunun için parça parça çocuklarımızı oruca adapte edip ramazan ayının maddi ve manevi ikliminden teneffüs etmelerini sağlayalım.
Hepimizin hatırında unutamadığı oruç/ramazan anıları vardır. Ben de bu vesile ile bir küçük anımı paylaşmak isterim.
Malum hemen hemen tüm çocuklar küçük yaşta oruç tutarken ufak tefek kaçamaklar yaparlar. Ya bir ısırık çikolata ile ya da bir yudum su ile… Ben abartıp bisküvili pasta yemiştim.
İlk defa buradan itiraf edeyim; annem de öğrenecek ama olsun. 9 ya da 10 yaşındaydım. Buzdolabında daha önceden biraz yenmiş, yani bir tarafından kesilmiş bisküvili pasta duruyordu. Oruçluyken dolabı niye açıyordum bilmem ama ara ara gidip pastaya bakıp dolabı tekrar kapatıyordum. En sonunda dayanamadım ve incecik bir dilimi kesip çiğnemeden yutmuştum.
O zamanlarda pişmanlık duyup günah işlediğimi düşünmüştüm. Şimdi bu satırları yazarken tebessüm ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.