Enerji Krizi ve Küresel Dengeler
Okumayı sevmeyenler için, yazının sonunda:
-“Artık yeni küresel dengeler incelendiğinde: ABD’nin elindeki silah ENERJİ’dir!”
-“Çin’in ise yeni pandemilere ihtiyacı bulunmaktadır!”
Tespitlerine ulaşacaksınız!
Tabii bunlar realite, KOMPLO değil!
****
Enerji fiyatları Asya’dan Avrupa piyasalarına kadar uçmuş durumda.
Neden mi?
Aslında basit;
Asıl faktör arz – talep dengeleri…
Şöyle ifade edelim:
Pandemi döneminde talebin düşmesi sebebiyle ağırlıklı olarak petrol fiyatları dibe vurmuştu.
(Özellikle WTI krizinin yaşandığı süreçte, meşhur uluslararası kurumların temsilcileri: “Petrolün devri bitti. Artık petrolün varili 30 doları geçemez!” gibi ifadelerle saçmalarken, biz: “Paranız varsa petrole yatırın, petrol fiyatları katlayacak!” diyorduk. Bu süreçte WTI varil başına 10 dolar civarındaydı.)
Petrol fiyatları ile birlikte doğalgaz ve bunlara bağlı olarak özellikle Avrupa piyasalarında elektrik fiyatlarında da kısmen düşüş gözlenmişti.
Kömür fiyatları Mart 2020’den itibaren %30 oranında düşüş gösterse de, 2020 sonunda Çin’de etkili olan mevsim normallerinin ötesindeki çetin kış koşulları ve hayatın normalleşmesi; Çin merkezli talebin artmasına ve bugüne gelene dek kömür fiyatlarının neredeyse sürekli artış trendinde kalmasına sebep oldu.
Uranyum fiyatları ise Çin’deki yeni projeler sebebiyle dalgalı bir artış trendine girdi ve pandemiden pek de etkilenmedi.
Yani, pandemi dönemindeki reel tüketim daralması ve bunun psikolojik etkileri akabinde, yine Çin merkezli hızlı bir şekilde gerçekleşen toparlanma, talebin beklenenin ötesinde bir ivmeyle yükselmesine sebep oldu.
İklim değişikliğinin etkileri de yangını körükledi!
Bu bağlamda 2020 sonu ve 2021 başı itibarı ile yaşanan soğuk kışa ek olarak, 2021 yazının da beklenenin üzerinde sıcak geçmesi, enerji talebinin daha da yükselmesine sebep oldu.
Dolayısıyla doğalgazdan kömüre, uranyumdan elektriğe kadar enerji fiyatları zaten geçtiğimiz kıştan bu yana yükselme trendindeydi.
Günümüze geldiğimizde de,
-Kuzey yarım küre için, normallerin üzerindeki sıcaklıkları tecrübe ettiğimiz yaz mevsiminde soğutma talebinin tetiklediği elektrik tüketiminin artması,
-Tüketimi karşılamak için (özellikle Avrupa özelinde) önemli kalemlerden olan; HES, RES ve hatta (kısmen de olsa) GES santrallerindeki verimin düşmesi,
-Artan talep karşısında, yenilenebilir arzının düşmesi neticesinde doğalgaza yüklenilmesi,
-Bu sebeple doğalgaz stoklarının azalması,
-Kapıya dayanan kışa hazırlıksız yakalanma psikolojisinin getirdiği anormal talep artışı,
-Liberal yaklaşımla süreci yönetmeye çalışan Avrupa karşısında, entegre bir devlet aklı olarak hareket eden Çin’in; finansal imkanlarını da kullanarak, daha fazla kaynak toplamak gayesiyle, devamlı daha yüksek fiyatlı kontratlara meylederek, rekabeti daha da kızıştırması,
-AUKUS Paktı, G7 toplantısı, Hindistan-ABD-Avustralya-Japonya arasında kurulan ittifak gibi adımların ve bu bağlamdaki deklarasyonların Çin’i daha hırçın bir ticaret yarışına girmeye sürüklemesi,
-ve ABD’yi vuran kasırgaların arzda dönemsel olarak yaşattığı negatif etkiler
Gittikçe büyüyen bir ENERJİ KRİZİ ile karşı karşıya olduğumuzu net bir biçimde ortaya koymaktadır!
Çin artık bu süreçten (bireylere nüfuz eder bir biçimde) reel olarak etkilenmektedir. Hatta bazı şehirlerinde elektrik arzı problemleri dahi yaşanmaktadır. Bu da sanayi öncelikli olarak, kontrollü arz kısıntıları yapılmasıyla sonuçlanmaktadır. Haliyle bu durum, dünya liderliğine oynuyor imajı çizen Çin’in büyüme hedeflerini negatif etkilediği gibi, kendi halkına bile yeterli enerji tedariki sağlayamamasına sebep olmakta ve otoritesini zayıflatmaktadır.
Avrupa’da ise, artan talep ve düşen yenilenebilir arzından kaynaklanan boşluğu ikame edecek yegâne kaynak (mevcut durumda) doğalgazdır!
Kısmen (halen işlevsel olarak kalan) kömür santrallerinden ve (şayet zaten tam kapasite çalışmıyorsa) nükleer santrallerden faydalanılması söz konusudur fakat bu hamleler ile aradaki farkı kapatabilmek mümkün değildir.
AB elektrik arzı denkleminde elindeki kömür seçeneğinden çoktan vazgeçtiğinden, şimdi süreci yönetmekte sıkıntı yaşamaktadır.
Mecburen yönelmesi gereken kaynak (aslında onu bile temiz görmüyorlar!) doğalgazdır!
Tabii arz ve fiyatlar konusunda kendilerini zor bir süreç beklemektedir!
Her ne kadar (yine daha önce saçma tahminler ve projeksiyonlar ortaya atan bazı kurumlarca) “Yaşanan krizde enerji dönüşümünün bir etkisi yoktur.” gibi ifadeler paylaşılsa da, Avrupa’nın yaşadığı ve daha yoğun yaşayacağı enerji krizinde hiç şüphesiz “plansız enerji dönüşümünün” etkisi aşikârdır!
Bu gidişle, (daha da zorlaşan kış koşullarının ilgili dönemde doğal talebini dahi ikiye katlayacağı düşünülürse) neredeyse %90 oranında “hub price” mekanizması ile işleyen doğalgaz piyasalarına sahip olan Avrupa’da doğalgaz ve elektrik fiyatlarının yönetilemez seviyelere çıkması ve eğer ciddi bir müdahale paketi devreye alınmazsa, sosyal sorunların oluşması muhtemeldir!
Tabii bu süreç, yenilebilir yatırımları ve mevcut yatırımcıları da pozitif etkileyecektir. Çünkü keskin bir şekilde artan elektrik fiyatları, bu bağlamda çok güçlü bir sinerji oluşturabilecektir.
Olası toplumsal problemleri ve doğalgaz çevrim santrali yatırımcılarının sorunlarını çözmek için AB’nin özel destek paketleri çıkarması beklenmektedir. Bu gibi olağanüstü durumları düşünerek mülteci kabul etmeyen AB’nin süreci bir şekilde yeni finansal paketlerle yönetebileceği tahmin edilse de, yine de negatif etki oranı büyük olacaktır.
Doğal gaz fiyatlarında yaşanan ve sürekli yenilenen bu zirveler, artık kömür ve uranyum fiyatlarını da tetiklemeye başlamıştır.
Mevcut durumda, zaten enerji arzında sorun yaşayan Çin için ortalama enerji maliyetleri, 6 aylık dönem içinde 3 katına çıkmıştır. Bu da doğal olarak üretim ve büyüme hedeflerini ciddi ölçüde etkileyecektir!
Aynı şekilde AB de bu sürecin kaybedeni olacaktır!
Şimdi merkezini ve yeni küresel politikalarını Rusya’dan Çin’e doğru kaydıran ABD, bu süreçten çok karlı çıkarak, ticari anlamda; Hindistan, Endonezya öncelikli olarak diğer Asya-Pasifik ülkelerinde de etkin adımlar atabilecektir.
Tabii ABD’nin elini rahatlatan da, İKLİM LOBİSİ ve Biden tarafından ortaya koyulan tutarsız vizyon değil, Trump döneminde petrol ve doğalgaz alanında atılan mantıklı adımlardır!
Şimdi mecburen Biden yönetimi de önceden karşı olduğu, ülke içindeki hidrokarbon yatırımları sessiz bir şekilde tasvip etmek zorunda kalmıştır!
Özetle;
-Enerji krizi 2022 baharına kadar daha da derinleşerek devam edecektir!
-Bu krizin öncelikli kaybedenleri: ÇİN ve AB’dir!
-Kazananları ise ABD, RUSYA ve Avustralya’dır!
Henüz ABD planladığı “ilkim değişikliğini siyasi yaptırım olarak kullanma” kartını devreye sokmamıştır!
Artık yeni küresel dengeler incelendiğinde: ABD’nin elindeki silah ENERJİ’dir!
Çin’in ise yeni pandemilere ihtiyacı bulunmaktadır!
Çünkü Çin sosyal ve siyasal yapı anlamında pandemi süreçlerini fırsata çevirebilecek altyapıya sahiptir!
****
Bakalım yeni pandemiler görecek miyiz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.