Ömer KULEKAYA

Ömer KULEKAYA

Mezarların laneti

Mezarların laneti

Hitit, Asur, Mayalar, Roma medeniyeti, Yunan Bizans, Türkler, Moğol, Hun, Çin, Kızılderililer

Bütün medeniyetlerde büyü ve sihir inanç kadar önemli olmuştur.

Cehaletin ve yaşama hırsının çok olduğu her yerde büyüsüz iş olmamıştır,

İslam dininde “büyü” gerçektir, uğraşan lanetlenmiştir.

Ama büyü gücünü bilen ve uygulayan her kabile yüzlerce yıl sonra bile başka insana zarar verebilmiştir.

Malesef günümüzde bilinçsiz yapılan definecilik, bir çok insanın hayatına mâl olabiliyor. Araştırmadan bilmeden yapılan her tahribat kişiye can, mal ve sağlık kaybı veriyor.

Eski dönemlerde ailesi veya reisleri için yaptıkları her özel yapılara veya mezarlarına mutlaka koruyucu cin atamıştır. Bu bazen kazı yapanlarda dikkat dağıtır, bazen yılan olarak görünür, bazen uyku ve yorgunluk hissettirir, ama yıllarca bir şekilde orası açılamaz.

Yapılan bazı büyü veya beddualar bazen sadece yazı ile değil, figür ve şekiller ile yapılmıştır, büyü ve bedduada şekil olarak en çok Medusa kullanılmıştır.

Her şeyin Allah'ın gücü ile olduğu şüphesiz, İslamiyet bunu yasaklamıştır. Sadece Müslüman Türklerde dünya malı ile defnedilme kültürü yoktur. Diğer bütün medeniyetlerde ölünün bütün ziynetleri ile defnedilmesi ve tekrar uyandığında ahirette zengin biri olması inancı olduğu için, mezarlar ve yapılar için büyü, beddua, kitabeler yazılmıştır.

Bir çok mezar açılırken insanların başına ilginç olaylar gelmiştir, kitabeli mezar soyanların başına trafik kazası, felç veya ruhsal hastalıklar olmuştur.

Yakın dönemde Konya Çumra'da bir baba ve 3 oğul mezar kazısı yaparken kesinlikle insanı öldürmeyecek güçteki patlayıcılar fitil ateşlenmesi sonucu 4 kişiyi öldürmüştür, bölgede yapılan  araştırmada mezarın çevresinde kitabesi bulunmuştur, "kim bu mezara zarar vermek isterse, kemiklerini oynatırsa, ruhunu rahatsız ederse, Tanrı ateşinde ölsün" diye kitabe üzerinde beddua yazısı görülmüştür.

UNESCO'nun geçici miras listesinde bulunan İznik'te 1500 yıllık oda mezarları keşfedildi. 8 kişiye ait insan kemiklerinin bulunduğu mezar odalarında yazan mesaj şaşkına çevirdi. Mesajda, 'Kimsenin tabutu yok etmesine izin verilmemelidir. Ama kim onu yok ederse kıyamet günü Allah'a hesap verecektir' ifadeleri yer aldı.

Yunanlar için büyücülük büyülü sözler ve uğursuz dualar lanetli tabletler  iyileştirici ilaçlar ve ölümcül zehirler muskalar ve güçlü aşk iksirlerini içeren kapsamlı bir konuydu. Antik dünyada büyü, batıl inanç, din,  bilim ve astroloji arasındaki ayrım, modern dünyada olduğu gibi belirgin değildi. Bu gizemli, kapsayıcı büyü sanatı, insanların günlük yaşamlarında kendilerine yardımcı olmalarını ve mutluluklarına ket vuran engellerin üstesinden gelmelerini sağlamaları için hem kadın hem erkek uzman büyücüler tarafından icra edilirdi.

Lanetler toplum için zararlı olan bir davranışı büyü içeren bir cezalandırma ile tehdit ederek toplumsal düzeni sağlamayı amaçlardı, özellikle cinayet gibi suçlar için. Aynı zamanda kişinin düşmanlarına zarar  vermesinin bir yolu olarak da görülürdü. Lanetli tabletler çoğunlukla üzerine lanetin kazındığı metal (çoğunlukla kurşun) levhalar şeklinde olurdu ve daha sonra sarılarak ya da katlanarak, bazen çiviyle kapatılarak yerin altına, mezarlara veya kuyulara gömülürdü. Çömlek kırıkları, papirüs ve kireç taşı parçaları da benzer şekilde yazıyla kazılıydı. Balmumu veya kilden yapılma figürler ise lanetin kurbanı olan kişiye benzemesi için yapılırdı. Bunlar uzuvları bağlanmış veya bükülmüş ve bazen de çiviyle çakılmış ya da minyatür kurşundan yapılma bir tabutla gömülmüş şekilde olurlardı.

Osmanlı Devleti'nin sosyal devlet anlayışını en iyi yansıtan örneklerinden Edirne'deki Sultan II. Beyazid Külliyesi Şifahanesi'ndeki eczanenin kapısında bulanan ve üzerinde “beddua” yazılı kitabe görenlerin dikkatini çekiyor.

15. yüzyıl sonlarında Sultan II. Beyazid tarafından dönemin sosyal devlet ve sağlık anlayışının bir yansıması olarak Edirne'de yaptırılan şifahane, batının akıl hastalarını dışladığı dönemde Osmanlı'nın su, müzik sesi ve güzel kokuyla “akıl yoksunu kişileri topluma kazandırma mücadelesinin de bir simgesi” olarak değerlendiriliyor.

Şifahane eczanesinden ihtiyacı olmadığı halde ilaç alanlar ya da ihtiyacı fazlası ilaç isteyenler için yazılan “beddualı” uyarının yer aldığı kitabe ise Osmanlı Devleti'nin insan haklarına ve adalete verdiği önemin bir göstergesi olarak hala şifahanedeki eczanenin kapı üzerinde yer alıyor.

“...Libase, kebabe, kaküle, zencefil, emleç, kebed, murabbanın ne kadar çok dağıtıldığının hesabını Allah bilir. Ama şifa yurdunun üst eşiği üzerine vakıf tarafından (sağlıklı olan adam bu ilaçlardan bir kırat alırsa hastalanıp Firavun ve Karun'un laneti üzerine ola) diye lanet yazısı yazılmıştır. Yapan ve vakfedene Allah rahmet eyleye vesselam.”

 Amasya’da da günümüzden bin 700 yıl önce yapılan lahit, kötü niyetle yaklaşıp ele geçirmeye çalışanların lanetlendiği beddua ve figürlerle dikkat çekiyor. Gizemli lahit, sergilendiği Amasya Müzesi’nin en nadide eserleri arasında gösteriliyor.

Araştırmalarda kireç taşından yapılan lahitte “Saygı ve merhamet duygularıyla yaklaşanlar Tanrı'dan iyilik görsünler. Ancak kötü niyetle yaklaşanlar, mezarı ele geçirmeye çalışanlar veya başka bir kötülük yapanlar için bu dünya basılmaz, denizler aşılmaz olsun. Çocuklarının, özellikle de karısının hayrını görmesin. Rızkı azalsın” yazıldığı belirlendi.

Mezarların laneti

Mezarların laneti

Mezarların laneti

Mezarların laneti

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Ömer KULEKAYA Arşivi