MİT CASUSLUK MÜZESİ
Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) İkinci Dünya Savaşından iki kutuplu dünyada soğuk savaşın bittiği yıllara kadar kullandığı casusluk aletlerini ilk kez görüntülendi. Gizlilik derecesi hâla çok yüksek olan aletlerden, bize gösterilmeyen büyük bölümü ise kilitli odalarda tutuluyor.
Onları görebilenlerin sayısı ise bir elin parmakları kadar az. Gizli yazışmalar ve şifre kodlarını saklamak için, içi oyulan demir vidalar, sabunlar, taşlar en dikkat çekici örnekler olarak göze çarpıyor. Bildiğiniz tartı aleti yani baskül ise casusluk faaliyetlerinin en önemli aletlerinden biri olarak bilinen telsiz şeklinde karşımıza çıkıyor.
İlk olarak, teşkilatın 85. kuruluş yıldönümüne katılan gazetecilerin anlatımıyla MİT'in içinde bir müze olduğu bilgisi sınırlı bir şekilde kamuoyuna yansımış, sonrasında ise üzerinde hiç durulmamıştı. Kurum içinde böyle anılmasa da toplanan aletler müze olabilecek mertebeye ulaşmış. Yetkililer şimdilik sadece bir kısım personel tarafından görülen bu materyallerin MİT’in geçmişini ve dönemin imkansızlıklarıyla ne büyük işler başarıldığını gelecek nesillere aktarma gibi bir işlevi olduğunu, ayrıca personeldeki aidiyet duygusunu arttırdığını anlatıyorlar.
“Teknik dokümantasyon” adıyla sınıflandırılan aletler; Ses (dinleme, kayıt), görüntü (video, fotoğraf) ve izleme (teknik takip) aletleri şeklinde ayrı ayrı gruplanmış.
MİT bu cihazları “tarihi eser” statüsüne koysa da, henüz hikayelerini anlatacak kadar “tarihi” görmüyor. Her standı “Görevimiz Tehlike”, James Bond gibi Holywood filmlerinden kareleri anarak inceliyoruz.
İşte MİT ajanlarının yaklaşık 60 yıl boyunca karşı istihbarat örgütlerinin çalışma yöntemlerini çözmek ve kimleri nasıl angaje ettiklerini tespit etmek amacıyla kullandığı tarihi önemdeki cihazlar. Bugünden bakıldığında, özellikle yeni kuşak için “taş devri alet ve yöntemleri” olarak algılanabilirse de, soğuk savaş dönemini yakından yaşayan kuşaklar ve sıkı bir ajan filmi izleyicisi olanlar için bu aletler hiç de yabancı değil.
Ayakkabı topuğuna gizlenmiş dinleme cihazı, kullanımı en tehlikeli ve riskli yöntem olarak anlatılıyor.
• Çünkü istihbaratçılara göre fark edilme ihtimali en yüksek yöntem bu. 1980’li yılların dinleme cihazları arasında saat, kalem ve kravat iğnesi biçiminde olanlar öne çıkıyor.
ŞİFRELER BÖYLE SAKLANMIŞ
Gizli yazışmalarda kullanılan şifreler, şeytanın bile aklına gelmeyecek yöntemlerle saklanmış, içi oyulmuş demir cıvata bunlardan en ilginç olanı.
Eski tip elektrik sigortasının içi, kapı tokmağının içi, tütün kabı, içi oyulmuş sabun, taş arası ve hokka da şifreleri saklama yöntemi olarak bazı ajan filmlerini anımsatsa da, bunlar tamamen gerçek.
Gizlilik o kadar ön planda ki karşı istihbarat örgütlerince çözülebilme ihtimali göz önünde bulundurularak her mesaj için ayrı kod üretiliyor, “Oldukça zahmetli bir iş” diyor, bu tecrübeyi yaşayanlar.
Baskül telsiz, Bulgar ajanı olduğu gerekçesiyle hapis yatan Devrimci Subaylar Örgütü kurucusu Muzaffer Çengil tarafından da kullanılmış. Ercan Çitlioğlu’nun “Gölgedeki Sessiz Tanıklar” kitabında olay, Çengil’in ağzından şöyle anlatılıyor: Telsiz baskülün içine yerleştirilmişti. İçinden çıktığı çanta da anten işlevi görüyordu. Baskül açıldığında telsiz cihazı açığa çıkıyor ve içindeki anten kablosu çantaya bağlanıyordu. Bulgarlar bana cihazın içindeki elektronik hafızanın her mesajı arka arkaya otomatik olarak üç defa geçmek üzere programlandığını söylediler. Bu cihaz Sovyet malı, daha gelişmişi henüz hiçbir ülkede kullanılmıyor, dediler ve cihazın yayın mesafesinin 15 kilometre olduğunu söylediler.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.