Perdesizler
Üretimin yalnızca toprak ya da sanayi üzerinden gerçekleşmediği bilinmektedir. Mevcudiyetin anlaşılabilmesi adına günümüz itibariyle “içerik” de doğrudan üretimle hatırlanmakta ve anılmaktadır. Ancak kapsamı, hedefi ne olursa olsun hepsinin temelinde bilgi ve yeteneğin tecrübesi nesilden nesle aktarılması yatmaktadır. Türk kültürüne yönelik içerikler için de aynı durum söz konusudur. Kolaycılığa sapılmış, saplanılmış olması ayrıntıların çalışma masasından uzaklaşıp gitmesine yol açsa da değerinden her hangi bir şey alıp götürmemektedir.
Mensubu bulunduğu ve temsil ettiği kültür ile medeniyetin incelenmesi; aynı sütunların değer yargılarıyla yapabilmesi için sağlam bir estetik anlayışa erişilmelidir. Böylesi anlamlı bir yürüyüşün başka örneklendirmelere asla ihtiyacı bulunmamaktadır. Ancak bu durum basit bir çıkış değil gerçek bir medeniyet davasıdır. Böylelikle cevherin üstündeki örtü kaldırılıp perdesiz bir şekilde takibe açık bırakılmaktadır.
Mevcut unsurların hedef kitleye aktarılmasında akademik bir güzergâhtan ilerlemeyi kendilerine düstur seçen birisi Aydın Söke, diğeri de Kırşehir doğumlu iki Türk milliyetçisi sosyoloji mütehassısı verileri, araştırmaları ve ulaştığı sonuçları katı kuralların egemenliğindeki yayınlar arasında değil aktüel fikir medyasının akışına aktararak ayrıntılara erişimi kolaylaştırmışlardır. Yöresel tabirden hareketle ilki diğerinin “Efesi” konumunda yer almıştır.
Efesi; Türk kültürünün yürüyen timsali Yörükler arasına karışıp aylarca dağlarda, yaylalarda, çadırlarda dinlediğini, gördüğünü, tespit ettiğini, aradığı cevaplardan bulabildiklerini hem bilimsel tez, hem akademik yayın, hem de kitle iletişim aracı materyali türlerinde meraklılarına takdim etmiştir. Böylelikle Yörük yaşam tarzı, Doğu Anadolu’nun Türklüğü, aile başta olmak üzere birçok milli kültür meselesi çalışma masası ile raf mesafesine yakınlaşmıştır.
Efesinin yanında aynı güzergâhta en az onun kadar zeybek ruhlu genç de Türk kültürünün kadim eserleri, dinamikleri didikleyicisidir. Henüz orta tahsil basamağında Osmanlıca ve Arapça öğrenmiş, ülke sosyolojisi mimarlarının yayınlarını takip etmeye başlamıştı. Matbaanın mürekkep kokusunu lise yıllarında ciğerlerine çekmiş, mahalli basın yazılarına sütunlarında yer vermişti. Her devirde öne çıkan mekteplerden ilerlenmişse de “su akar yolunu bulur” misali Hukuk tahsili çok geçmeden yerini Felsefeye bırakıverdi. Bu kararların çok kolay olamadığını hemen herkes yaşamıştır. Mahalli de olsa matbuat geçmişinden ilerlemeyi bir an olsun bırakmadı.
Her ikisi de Ayşe Dergisi’nin Töre adıyla devamında görev almış, Türk kültürünün akademik, fikri, siyasi bir çehre kazanması çabalarına omuz vermiş birçok gazete ve dergi sütunlarında “boynu bükük” belki ancak son derece mağrur, haşmetli, vefalı ve bir o kadar ihtişam sahibi Türklüğün gönüllerdeki coşkusunu beslemişler perdesizler kervanına dahil olmuşlardır.
Eserlerinden birkaçının ismi bile onların Türk kültürü çabalarının işareti olarak sıralanabilecek hususiyetlerdir: Millî Kültürümüz ve Meselelerimiz; Doğu Anadolu’nun Türklüğü, Hıristiyanlaşan Türkler, Türkiye’de Alevilik Bektaşilik, Türk Ailesi; Türk Kültürü ve Milliyetçilik, Kültür Değişmesi ve Milliyetçilik, Dünden Bugünden Tarih Kültür Milliyetçilik, İslâmın Bugünkü Meseleleri, Sosyal Meseleler ve Aydınlar, İslam Tasavvufunun Meseleleri, Türkiye’de Misyoner Faaliyetleri.
Mehmet Eröz ve Erol Güngör, Türk Kültür ve İslam Medeniyetinin zamanlarına ulaşan eserlerinin üstündeki örtüleri kaldırıp işleyip hem perdesizleşmişler hem perdesiz erişime açmışlardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.