Prof. Dr. Turan Akkoyun

Prof. Dr. Turan Akkoyun

Propaganda Sürümü

Propaganda Sürümü

Bireysel ya da grupsal inanç ve felsefe kümesini ifade eden ideoloji; teoriden ziyade pratiği yansıtan bir ifade olarak karşımıza çıkmaktadır. Fransız Devrimi sonrasında dikkat çeken ve zamanla daha belirginleşen ifade, fikri bir zırh haline dönüştürüldü. Aynı gelişme çizgisinde hakareti de taşımaya başladığı fark edilmektedir. Sonradan belirginleşen bu durumun daha egemen bir sisteme dönüştüğü XX. Yüzyılda çok daha net görülmekte, yeni yüzyıl ile binyıl da durumu değiştirememektedir.

Sıradan bir kabulden ibaret olabileceği gibi tutkulu bir müdafaaya, dar anlamdan en genişe kadar egemenlik yol haritasına kadar uzanan kavram doğal olarak sanatlardan da yararlanma yoluna gitmiştir. Netleşme olarak işaret edilen zaman diliminde birçok sanat dalının koalisyonu ile büyük bir endüstriye dönüşen yedinci sanat da dar kapsamdan genişe kadar ideolojiyi kendine çekmiş, onlarla karşılıklı etkileşim içerisinde bulunmuştur.

Kavramı siyasi anlamda politikaya dönüştüren Sovyetler de teknolojik gelişme ürünü ötesindeki görsel ifadede araçlarının hikaye anlatma biçimleriyle destekleyen aynı sanat dalından sonuna kadar yararlanma projeleri yürütmüştür. Bilindiği üzere bunu doğrudan kendileri icat etmiş değillerdir. Henüz ihtilal gerçekleşmeden sinema bir sanat dalı yanı sıra propaganda unsuru olarak kullanılmaktaydı. Bu durum sinemaya erişebilen her ülke için aynı istikamette cereyan etmiştir. Böylelikle ulusal ve uluslararası amaçlar daha belirgin hale gelmiştir. Sanat fonksiyonunun görmezlikten gelinmesi dahi söz konusu olabilmiştir.

Yeniden ana konuya dönülecek olursa çekilen filmlerin kabul gören Komünist ideolojiyle ters düşmemesi öncelikli olmuştur. Ülkenin hemen bütün filmlerinde montaj kuramları aynı bakış açısıyla şekillenmiştir. Sinema öncelikle bir propaganda vasıtasıdır. Türk Dünyasının siyaset ve sosyal bilim öncülerinden Ahmet Zeki Velidi Togan Hoca, II. Dünya Savaşının bütün şiddetiyle sürdüğü günlerde basılan bilimsel usul eserinde söz konusu sanatı doğrudan “propaganda” unsuru olarak işaret etmişti. Seksen yılı aşan bir zaman sonrasında da aynı bilgi, akademik ağırlığını muhafaza etmektedir.

Bolşevik ihtilal sonrası idarede sinema hep bu kapsamda bir seyir izlemiştir. Propaganda ile sansür kavramları birbiriyle ayrılamaz bir bütünlük meydana getirmiştir. Bu durumu genelleştirmenin bir takım bilimsel mahzurları bulunsa da bütün kitle iletişim araçları için telaffuz etmek mümkün olabilmektedir. Elbette farklı dönemlerde farklı dozlar zuhur edebilmektedir.

1980’li yıllarda Gorbaçov’un uygulamaları mevcut sistemin bir kurtuluş reçetesi olarak görülse de aslında öne çıkan ideolojinin sonunu hızlandırmıştır. Zira devletin merkezinde sert yaptırımlarından tamamen vazgeçilmiştir. Böylesi bir ortam sanatların işbirliği halinde hedef kitleye yansıtılan sinemada propagandadan, aynı zamanda sansürden kendini uzaklaştırma fırsatı yakalamıştı. Fakat ne sistem, ne de sanat bunu sürdüremedi. Çünkü son sosyalist liderin 1991 yılı tamamlanmadan bir hafta evvel istifa etmesiyle merkezi yönetim sona erdi.

Merkezi Sosyalist idarenin sona ermesiyle Türk Dünyası mensupları da Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan gibi ülkeler bağımsızlıklarını ilan ettiler. Her birisi kendi kültürlerini sinemadan duyurma yolundan ilerlediler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Turan Akkoyun Arşivi