Temsil Vizyonu
Ekranda ya da beyazperdede senaristin kaleme aldığı, takım lideri yönetmenin yönlendirdiği bir karakteri hareketlendiren oyuncu bunun temsilde öteye geçmediğinin, geçemeyeceğinin bilincindedir. Bu sebeple gerilime dayalı medya ürünlerinde karakterler ile tüketiciler arasında ancak kısa süreli bir rabıta kurulabilmekte eksikler ekseriyetle görüntü, renk, müzik, ses gibi unsurlar üzerinden kapatılmaktadır.
Temsillerde gerçekle uyumlu olabilecek şekilde mutlak bir rakibe ihtiyaç bulunmaktadır. Kazanmak, galip gelmek, yenmek için en azından bir kişiye daha ihtiyaç vardır. Medya ürünlerinde önceliği kaybedenin alması tüketiciyle temas kurup zihninde yer edinmesi, onu korkutması ya da uyandırması ile birlikte kahraman karakterin bir adımla veyahut tesadüfi bir şekilde şeritlere dahil olması sonucunda kazanmanın ötesi onurun vurgulanması gerçeğin çağrılması olarak düşünülebilir. Tüketici artık özne konusuna geliverir.
Rekabet kadar karşılıklı dostluk ve yardımlaşma da söz konusudur. Birey eğer basit ya da karmaşık gündelik meşgalesini böylesine bir rekabet içinde sürdürürse yaşam enerjisini durmaksızın güncelleme fırsatı yakalar. Ödüllü ya da ödülsüz sürekli bir yarış Türk kültürünün abide eseri Divan-ı Lugat-it Türk’te hemen dikkatimizi çekmesi boşuna olmasa gerektir. Medya ürünlerinde de temsillere yüklenen kavramlar ile unsurları izleyicide karşılık bulmaması mümkün değildir. Kazanan mutlaka kavramsal saygınlığı, sanat dili yanı sıra estetiği ekranlara dolayısıyla izleyen gözlerden gönüllere aktarmalıdır ki hayatta olumsuz gerçeklere karşı galip gelebilecek şahsiyetler boy gösterebilsin. Zira bireylerin kırılma noktalarından birisi de görsel sanatlara olan ilgisidir.
Türk kültürü kazanma yolunu temsillerde değiştirebilme adına iki zıt anlamda aktarmaktadır: “Oyunu bozan” ile “oyunbozan” her ikisini de hayatın içerisinde gözlemlemek mümkün görünmektedir. Hemen bütün ritüellerde sıralanan dans, eğlence, çalgı, şiir, mani en basit ifadelerle dramatik öğelerle destekli temsillerde yer almaktadır. Anadolu’nun köylerinde sünnetlerden düğünlere, misafirliklerden nişanlara, asker uğurlamadan harmanlara kısmen yaşamakta olduğu bilinmektedir.
Sözlü kültürün binlerce sene sonra kaleme alınmasıyla toparlanan Dede Korkut Kitabı’nda toy, av, güreş, ok, nişan ve daha birçok oyun hakkında bilgilere ulaşılabilmektedir. Bunların tamamında karşılıklı bir rekabet ve onların taraftarları bugünün ifadesiyle takipçileri bulunmaktadır. Olumlular arasında aktarılan temsilin görevi hem kazanan hem kaybeden tarafın takipçilerinde zafer ve kırılma noktalarında dahi mutlaka müspet olacaktır. Diğerinde ise kazananın takipçileri sürekli kötülükler ile kötülerden olumsuz bir beklenti içerisine girecek kaybeden ise kazanabilmek adına temsilden çok daha fazlasını gerçek yaşamda icra yoluna yönelecektir. Böylelikle uygunsuz bir ifadeyle oyunu oynayanlar ya da izleyenler değil bilakis kuranlar ve tesis edenler kazanacak diğerleri ise faturası ödeyecekler acılarını yükleneceklerdir.
Türk Milleti basit ve karmaşık işlerin tamamını en başından beri böylesine bir temsilde kazanma, ayakta kalma, kaybederken de değerlerine omuz verme şeklinde kurgulayarak bugüne erişmiş başkalarının her türlü kültürel yaşamını da güvence altına almış dünyanın neresine giderse gitsin başka gözlerin önünde kendi oyununu sahnelemiş, üzerine oynanan oyunları bozarak mevcudiyetini sürdürmüştür. Oyunbozanlık yapanlara anlık dahi prim vermemiş gülüp ya da ezip geçmiştir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.