Serdar Ermiş

Serdar Ermiş

Geri dönüş mümkün

Geri dönüş mümkün

Ekonomi hepimizin gündemi.

Tüm sohbetlerin ana konusu...

Dolar yükseldi, altın yükseldi, iğneden ipliğe her şeye zam geldi. 

Fahiş fiyatlar, hammadde sıkıntıları, fiyat belirleyememe durumu... 

Çalışanından esnafına, işadamından memuruna kadar herkesin gündemi aynı. 

Türkiye'nin artık bundan kurtulması gerekiyor. 

Daha önce yapılması gerekenleri yazmıştım. 

Aklın yolu bir, adımlar atılmaya başlandı. 

"İlk iş asgari ücretin ciddi bir seviyeye çıkarılması" demiştim...

O adım atıldı. Sırada fiyatların dengeye oturtulması var. 

Dövizin düşmesi bir yana önce dengeye oturması şart. 

Kaçta olursa olsun  durması gerekiyor.

Çünkü fiyat bir dengeye oturmadan piyasada çarklar normal şekilde dönmeyecek. 

Muhalefete göre bu artış ancak erken seçim kararı alınırsa duracak. 

Durmak bir yana düşecek...

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu bunu çok açık bir ifadeyle dile getirdi. 

Peki bu kadar keskin ve net konuşmasının arkasında ne var?

Sandık lafı gelir gelmez dolar neden düşecek?

Aynı mantıkla düşünürsek, sandık doları düşürecekse 2023 seçimi öncesi de düşecek demektir. 

Yani şurada bir yılımız kaldı. 

Bir yılın ardından seçime 6 ay kalmış olacak ve muhalefetin söylemini doğru kabul edersek 2023'te döviz tersine dönecek ve düşecek. 

Aslında muhalefet erken seçim gelirse dövizin düşeceğini söylemeye çalışıyor. 

Niye? Çünkü 2023 beklenirse, ekonomi o arada düzelirse bugünkü iklimi bulamayacaklar. 

Burada akıllara bir soru daha geliyor: "Nasıl bu kadar emin konuşabiliyorlar?"

Yoksa doları yükseltenlerle aynı oyunun içindeler mi?

Bu neye benziyor biliyor musunuz?

Bir maç oynuyorsunuz. 

Ev sahibi takım 2-0 yenik duruma düştü. 

Deplasman takımı hakeme diyor ki "Maçı bitir"

Maç erken biterse kazanacak çünkü...

Ama maç 90 dakika. 

Madem 2-0 öndesin ve maçı kazanacağından eminsin, o zaman neden maçın bitirilmesini istiyorsun?

Daha fazla gol at, averajını katla ve genel tabloda bir galibiyetten çok daha fazlasını elde et...

Bu gayet mantıklı. Ama neden mantıklı olanı yapmıyorlar da maç erken bitsin diye çırpınıyorlar?

Cevap gayet basit: üstünlüğü koruyabileceklerinden emin değiller.  

Bu durumda ev sahibi takımın atağa kalkması, risk alması şart.

Asgari ücret zammıyla durum 2-1'e geldi. 

Dövizin dengeye oturması ve bir yerde durdurulması durumu 2-2'ye getirecektir. 

Sonrasında da galibiyet için gerekli oyun planı belli. 

Elde çok iyi silahlar var.

Bu silahlarla galibiyet gol ve gollerinin gelmesi çok da zor değil. 

Beraberliğin ardından yapılacak iş, haksızlığa uğraşanların mağduriyetini gidermek.

Memurun, emeklinin dertlerine derman olmak.

Onların gelirinde yapılacak iyileştirmeler, oyunun seyrini değiştirecek.

EYT mağduriyetinin giderilmesi, reformların devam ettirilmesi ve halkın tepkisini çeken bazı uygulamalardan vazgeçilmesi galibiyet golleri olacaktır. 

İktidarın son dönemdeki en büyük yanlışlarından biri, gündem belirleme inisiyatifini muhalefete kaptırması oldu. 

Önceki dönemlerde hatırlayın, gündemi iktidar belirler, muhalefet bunu konuşur dururdu. 

Son dönemde durum tersine döndü. 

İktidar savunmada kaldıkça muhalefet gündemi belirler hale geldi. 

Bunun tersine dönmesinin en iyi yolu atak oynamak.

En iyi savunma hücumdur. 

Asgari ücret zammı gibi kontra ataklarla rakibinin direncini kırıp, rakip sahaya yerleşmek ve topu mümkün olduğunca muhalefete vermemek gerekiyor. 

Zaman zaman da kötü oyuna öfkelenen taraftarların gönlünü alacak ve onları coşturacak hareketler yapmak, takımın özgüvenini artıracaktır. 

Futbolu bir kenara bırakalım...

Dünyada son dönemdeki bilek güreşleri, askeriden çok ekonomik alanda yapılıyor. 

Hatırlayın Biden, Putin'i Ukrayna konusunda "Sizi silahla vururuz" diye tehdit etmedi. "Ekonomik yaptırımlarla seni mahvederim" mesajı içeren cümleler kurdu. 

Yeni dönemin gözde yaptırımı ekonomi üzerinden, para üzerinden gerçekleştiriliyor. 

Çünkü silahla yapamayacaklarınızı ekonomiyle çok daha kolay yapabiliyorsunuz. 

Bu noktada herkes şunu düşünmeli:

Türkiye Azerbaycan'ın yanında olarak Ermeni lobisi başta olmak üzere birçok ülkeyi rahatsız etti. 

Suriye'de denkleme girerek çok sayıda ülkenin menfaatini bozdu. 

Akdeniz'deki hidrokarbon kaynakları konusunda Türkiye'nin yaptıklarının kimlerin kanına ekmek doğradığını anlatmaya gerek yok. 

Afrika kıtasıyla ilişkiler, İstanbul'da dev bir zirve yapmaya kadar vardı. Bu durumun kimleri rahatsız ettiği belli.

Filistin konusunda yaptıklarımız da ortada. 

Yani kendi menfaatlerimiz ve mazlumları koruma adına verilen bu mücadelelerle kuyruğuna bastığımız ülkeleri sıralasak, ortaya dünyanın önde gelen ülkelerinin tamamının bulunduğu bir liste çıkar. 

"Dış güçler" söylemi siyasileşti, basitleşti, olur olmaz yerlerde kullanılır oldu. O yüzden "Dış güçler" demeyeceğim.

Ama Türkiye'ye diş bileyen, kuyruk acısını telafi etmek, menfaatlerini gerçekleştirmek için fırsat arayanlar listesini görmezden gelmek saflık olur. 

Siyasi düşünmeyi bir kenara bırakabilen herkesin yapacağı değerlendirme net:

Bir yandan salgın, bir yandan Türkiye'nin kuyruğuna bastığı ülkelerin adımları ve kışkırtmaları, bir yandan da içeride yapılan yanlışlarla ekonomimiz bu noktaya geldi. 

Ama maçın bitmesine daha çok var...

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Serdar Ermiş Arşivi