Ekmeği paylaşmak ekmekten daha lezzetlidir
Soğuklar günden güne artarken, içimizi donduran ayaz kadar vicdanımızda açılan yaralar da üşütüyor insanı. Nedir bu yaralar? Elbette yoksulluğun verdiği yaralardır. Dışarıya her çıktığımda Eskişehir’de açlık, soğuk ve sefalete mahkum edilen 6 yaşındaki minik yavrumuz geliyor aklıma. Isparta’da Zonguldak’ta evde yalnız yaşayan yaşlılarımız için basında yer alan “Soğukta donarak öldü” haberleri geliyor. Aklıma evsizler geliyor… Pazardan sebze meyve artıklarını toplayanların fotoğrafları gitmiyor zihnimden… Mültecilerin zorlu yaşam koşulları, çadırlardaki yalın ayaklı çocuklar, dağ köylerinde okullarına ulaşmak için karlara, çamurlara bata çıka giden çocuklar…
“Komşusu açken tok yatan bizden değildir” demiş alemlere rahmet olarak gönderilen peygamber efendimiz.
Ne yazık ki biz nasihat gibi bu sözün gereğini yerine getiremez olduk. Gemisini kurtaran kaptan oldu herkes. Cebinde parası olan akşam olunca poşetlerini doldurup evine çekiliyor. Kapının dışında kalan kimsenin umurunda bile değil.
Dahası eskiden alamayanlar olur, canı çekmesin diye pazar eşyaları bile dışarıdan gözükmeyen kapalı pazar çantalarında taşınırdı, şimdi ise en şeffaf poşetlerde taşınır oldu gıdalar. Bunun bile hayasını yaşamaz olduk.
Para kazanıyoruz, mal mülk ediniyoruz, zenginliyoruz ama öte yandan çok şey kaybediyoruz. İnsanlığımızı kaybediyoruz, vicdanımızı, merhametimizi kaybediyoruz. İyilik, yardımlaşma, paylaşma duygularımızı yitiriyoruz.
Oysa en lezzetli yiyecek “paylaşmaktır.”
Ne diyor Necip Fazıl Kısakürek, “Eğer tadını bilirseniz, ekmeği paylaşmak ekmekten daha lezzetlidir.”
İşte bütün mesele budur. Paylaşmanın tadına varabilenlere selam olsun…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.