Her şeyin bir zamanı var!
Zamanın birinde bir ev de iki küçük kardeş varmış. Birinin ismi Büşra diğerinin adı da Enes’miş. Bu kardeşler hiçbir zaman anne ve babalarını üzmez, her söylediklerini yaparlarmış. Kardeşler buldukları bir kaplumbağayı sahiplenmek istemiş. Kaplumbağa ile her gün ilgileniyorlar onunla sohbet ediyorlar, yemeğini düzenli veriyorlarmış. Hatta “Tospik” adını verdikleri kaplumbağaya kulübe bile yapmışlar.
Enes bir gün kaplumbağada bir gariplik olduğunu sezmiş. Kaplumbağa ona tepki göstermiyor ve hareket dahi etmiyormuş. Kaplumbağanın öldüğünü düşünen Enes başlamış ağlamaya. Büşra’da abisinin yanına gelip neden ağladığını sormuş ve kaplumbağamız öldüğünü söylemiş. O kadar çok ağlamışlar o kadar çok ağlamışlar ki yüzleri bir türlü gülmemiş.
Akşam onların mutsuzluğunu gören babaları durumu sormuş. Çocuklar da anne babasına bakarak “ Kaplumbağamız ölmüş. Onun için çok mutsuzuz” demişler. Ailecek çok üzülmüşler ve babaları demiş ki. Yarın bir veterinere götürelim.
Ertesi gün babaları kaplumbağayı veterinere götürmüş. Akşam olunca babası kaplumbağa ile beraber gelmiş. Hatta babaları kaplumbağayı tekrar kulübesine bile koymuş. Çocuklar şaşırmış. Baba ne oldu niye koydun tekrar yerine diye. Babaları gülerek demiş ki. Çocuklar kaplumbağamız ölmemiş. Bazı hayvanlar kış mevsimi gelince kış uykusuna yatarlarmış ve yaz mevsimi gelmeden de uyanmazlarmış.
Yaz mevsimi gelince tekrar bizim ile olacak demiş babaları. Çocuklar bu habere çok sevinmişler.
Görüldüğü gibi her şeyin bir doğası ve doğasının gereği davranışları var. Biz ne yapıyoruz. El birliğiyle doğayı bozmak için çaba harcıyoruz.
Bakıyorsunuz Suudi Arabistan’da yağmur yağdırmak için yapay bulutlar devreye sokuluyor çöller yeşertiliyor, bakıyorsunuz Avrupa’nın en bereketli toprakları kuraklıktan kavruluyor. Ya da şiddetli sağanaklar, dolular, heyelanlarla doğanın haşin yüzü ortaya çıkacak.
Oysa doğayı korusak, her şeyi akışına bıraksak doğa kendi kendinin ilacı olacak, kendini tamir edecektir. Ama biz doğamızı kirletmeye, maddi ve manevi olarak dünyayı yaşanmaz hale getirmek için uğraşıyoruz. Sonra da iklim değişikliği, küresel ısınma diye ağıda başlıyoruz.
Unutmayalım her şeyin bir zamanı var. Mevsimler doğa için, bizim için… Tüketmek için de acele etmeyelim. Mevsimini bekleyelim. Yoksa GDO’lu gıdalar tüketir, hormonal değişiklikler yaşarız. Türlü türlü hastalıklarla mücadele edip “nerede o eski domatesler” türküsü çığırmaya devam ederiz.
Oysa sabırlı olsak, doğamızı koruyup kollasak bin bir türlü nimet de bizim olacak, mis gibi doğa da. Akarsularımız da kurumayacak, ormanlarımız yeşilimiz de yok olmayacak. Tertemiz havayı akciğerlerimize doldurup sağlıklı ömür geçirebileceğiz. Ya da doğayı, doğamızı, doğadaki canların doğasını bozup yapay bir dünyada yaşayacağız. Tercih bizim elimizde…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.