KONYA HABER
Konya
Açık
17°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
41,3324 %0,25
48,7433 %0,45
4.854,54 % -0,05
Ara

Bir Montpellier’de sen olsan!

YAYINLAMA:

2011-12 sezonuydu, Fransa Ligue 1’de kadro kalitesi zirvede olan Paris Saint-Germain,Katarlılar tarafından satın alındıktan sonra, rakipsiz zenginlikleri nedeniyle Fransa'nın en üst düzey ligi üzerindeki otoritesini sağlamlaştırmıştı. Haliyle şampiyonluğun en büyük adayıydı. Olympique Lyon, Olimpik Marsilya, Lille, Bordeaux defalarca şampiyon olmuş kupalar kaldırmış ve zirve yarışı için onlarda transferler yapmışlardı. Eski günlerine ve şampiyonluklarına dönmek isteyen Saint-Etienne yeni sezona farklı hazırlanmıştı. Sezon başladığında kadro maliyet sıralamasında 9. olan ve Fransa kupasından başka kupa almayan Montpellier ülkemizdeki bir Anadolu takımı muamelesi ile sezona başlıyordu. Ülkenin Akdeniz'e bakan sahil kesiminden 10 kilometre içeride bulunan şehri Montpellier maçlarını 32bin kişilik Stade de la Mosson’da oynayan takım sezonda büyük sürprizler yapacaklarından belki de kendileri de habersizdi. Çünkü önceki sene ligde kalma mücadelesi verilmişti. Sezon başında Rene Girard’ın  kurduğu mütevazi kadroyu kimse ihtimal dahilinde bulundurmuyordu. 2011-2012 sezonu ise rüya gibi bir sezonun ardından Montpellier şampiyon olmuştu. Montpellier’in kazandığı şampiyonluk herkesi şok etmişti. Takım değeri 62,500 milyon Euro olan mavi-turunculular, takım maliyet sıralamasında ligin dokuzuncusuydu. Ama iş saha içine döndüğünde 82 puan toplayan takım, kadro değeri 203 milyon Euro olan PSG’nin 3 puan önünde şampiyonluğunu ilan etti. Böylelikle tarihinde ilk ve tek şampiyonluğunu kazanmıştı… Diğer favorilerden Lille’e 8, Lyon’a 18,  Bordeaux’a 20 ve Saint-Etienne’e 25 puan fark atmıştı…

Maçlarını 42 bin kişilik stadyumda oynayan, Anadolu’nun kalbi Konyaspor tıpkı Montpellier gibi sezona mütevazi kadro ile başlamıştı. İlhan Palut yönetiminde sezona giren yeşil beyazlılar kadro maliyet sıralamasında ligin 11.sırasında bulunuyordu. Sezonun devre arası geldiğinde standart Anadolu takımı ikinci yarıyla birlikte düşüş başlar sezonu ortalarda tamamlarlar yanılgısıyla yorumlamışlardı. Son 8 maçın 7’sini kazanmış puan farkını 6’a düşürünce bu işin şakası olmadığını görmeye başladılar.

Giresun maçı kadrosunda sakatlığından dolayı riske edilmeyen Bytyqi’nin yanısıra cezalı Sehic, sakatlık ve form düşüklüğü yaşayan Cikalleshi’den yoksun çıkmışlardı. Katı defansı ve mücadelesi ve yediği az golle ön plana çıkan Giresun maçının kolay geçmesi beklenmiyordu. Giresun takımı hücumda etkinlik problemi yaşasa da defansif anlamda bizim açmakta zorlandığımız sistemi başarılı bir şekilde sürdürüyordu. Erten ve Amilton’u bu sezon ilk kez Konyaspor formasıyla izledik. İlk izlenimlerde yanılgılar olabilir ama benim gözlemim şu oldu. Erten’e önündeki arkadaşlarla küçük bir iletişim problemi yaşadığını gördüm. Erten’e daha fazla güvenmeleri gerekir. Öte yandan kalede tutacağı yeri biliyor, güzel oyun kuruyor ve soğukkanlı yani Sehic’in olmadığı maçlarda aman aman endişe edecek bir durum yok. Tabi bu oynanan maça göre de değişir. Amilton sürekli oynadığı kanatta değildi. Bir takıma yeni geldiğinizde bazı şeyler sırıtır, Amilton’da ben bunu görmedim. Uzun zamandır burada oynuyor gibiydi. Tabi ki istenilen düzeyde olmayabilir ama ilk maça kıyasla kumaşı olduğunu gördük.

Kompakfutbol’un vücut bulmuş hali Konyaspor bu yüzden bir-iki oyuncu değil neredeyse takımın tamamı skora ve oyuna katkı yapıyor. Keyif alıyoruz izlerken, oyun kilitlendiğinde gelen Mpoku ve Bytyqi hamleleri dar alanda yapılan birkaç güzel hareketle golü bulmamızı ve skoru lehimize çevirmeye yetti. Zaten defans ağırlıklı oynayan takımlara karşı ilk golü bulduğunuzda o dakikaya kadar olandan çok daha fazla pozisyon bulursunuz. Öylede oldu aslında fakat değerlendiremedik.

Maç kazanılmış artık gözler Trabzon Kasımpaşa maçına çevirilmişti. Kasımpaşa ezici bir oyunla oynasa da farkın yeniden 9 olmasını engelleyemiyordu. Kendi göbeğimizi kendimizin kesme vakti gelmişti.

Önce kupa sonra, erken final niteliğindeki Trabzon, maçta dış etmenlere maruz kalmadan güzel bir oyunla sonuca gitmeye çalışacağımızdan şüphem yok! Ancak bu maçın VAR hakemine kadar her detayı çok önemli umarım eyyam olmadan haftayı noktalarız. Bu sezon bittiğinde şampiyon olur muyuz bilmiyorum, ancak siz çoktan gözümüzde şampiyon oldunuz bile, sadece bunu tescil etmek kaldı. Trabzonspor maçını kazanmak aslında çok boş konuşan bir güruha verilebilecek cevap açısından, şampiyonluktan bile çok çok önemli. Bu yüzden sonuna kadar devam edeceğiz, ortada 45 puan var ve biz buna talibiz, hiç olmadığımız kadar…

Maçın sözü: Kolay kazanılan zaferler ucuzdur. Kazanmaya değer olanlar ise zorlu bir yarışın sonunda gelir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *