Umut
Futbol takımları sezona başlarken, yapılan ilk toplantıda hedef belirler. İlk hedef, genelde başarı sıralamasında nerede olunmak istediğidir. Tabi ki herkes başarılı olmak ister, ancak bunu çok azı başarabilir. Sonraki konu transfer çalışmalarıdır. Takımda kalacak ve gidecek oyuncular teknik ekip ile istişare edilir. Onun raporu doğrultusunda takım oluşturulur. Bu açıdan, kendi kararlarını yönetime uygulatanlar ve yönetimin kararına saygı duyup, elindeki ile yetinenler olarak 2 sınıfta toplayabiliriz. Transfer, günümüzde takımların olmazsa olmazı durumunda bulunuyor. Ortalama yaş, alt yapıdan alınacak potansiyeli olan oyuncular, gidenlerin yerine, daha iyisi ya da daha verimlisi, tecrübesi ile takıma etki yapacak oyuncu, lider vasıflı oyuncular ve kendi özgü yetenekleri ile takım olgusunu bozmayacak oyuncular konuşulur. Son 2 sezonda Konyaspor’da giden ve gelen oyuncuları karşılaştırma yaptığımızda aslında bugünlerin geleceğini görmek çok zor değildi. Sezon başında teknik ekiple yukarda yazdığım, herkes tarafından bilinen, genel konuların konuşulduğunu sanmıyorum…
Ligin ilk 4 haftası 2 beraberlik 2 galibiyet ile 8 puanla 2.sıraya yerleşince, takımımızın iyi yolda olduğunu düşünenler çoğunluktaydı. 5.haftada gelen ilk mağlubiyetin ardından, bunun yol kazası olduğu yönünde söylentiler olsa da, ben ilk günden beri yanlış takım kurulduğunu söyleyenlerdenim. Zaten bu söylemi söylemek için, futbol kehaneti falan gerekmiyor. Hakan Keleş ile anlaşıldıktan sonra kupa maçını saymazsak 5 gol yiyip, 1 gol atmış bir takımız, fakat buna rağmen benim özellikle devre arasına kadar takımdan umudum arttı…
Trabzon maçında oynanan oyun aslında çok kaliteli bir oyun değildi. Girilen pozisyonları değerlendirme yeteneğimiz olsa zaten şuan itibariyle düşme potasının bir basamak üzerinde olmazdık. Beni umutlandıran takımın aynı takım olmasına rağmen, önceki saha içi yönetimi anlayışından farklı gördüğüm özellikler oldu. İlk olarak Konyaspor ısıran takım hüviyeti kazanmaya başladı. Bu hocanın takıma yaptığı artı. Prip, Moreno hatta Cicaldau’nun performansında olumlu gelişmeler var. Takım artık skoru kabullenmiyor ve bunun için savaşıyor. Futbolda zaten 2 önemli olgu savaş ve estetiktir. İşin estetik boyutunda hâlâ sıkıntılar var; normaldir.
Gelelim Trabzon maçına, ilk olarak Trabzon takımıyla bir benzerliğimiz var iki takımda sezona başladığı hoca ile devam etmiyor. Bu bizim açımızdan bu maç özelinde daha olumluydu. Geçtiğimiz hafta Trabzonspor’un Fenerbahçe’ye yaptığını, bu hafta Konyaspor, Trabzon’a yaptı dersek yanlış olmaz. Neydi o, topu rakibe ver ön alanda baskı yap, kaptığın toplarla pozisyon üret. İlk yarıya baktığımızda Trabzon tarafının neredeyse akılda kalan bir akını bile yok! Peki, biz bu sistemi her maç yapabilir miyiz? Elbette hayır! Trabzon takımı ota alanda çift 6 ile oyuna başladı. Kaleci, geri dörtlü ve orta alanı pas oyununa müsait oyuncular değildi. Rakibiniz size topu verdiğinde, ona baskı yapabilmek için pas oyunu yaparsınız topu kanatlara yayarsınız. Konyaspor bu pas oyununu engelledi. Muric ve Moreno’nun etkili oyunu ile kanat beklerini çıkartamadıklarından Konyaspor topu kapma süresi ve pozisyona çevirme süresi oldukça kısaldı. Ancak kadro kalitesi dediğimiz olayın devreye girdiği bu nokta da, Konyaspor golü bulabilse hiç kimsenin beklemediği bir skorla buradan ayrılabilirdi. Çıkarken kaptırdıkları toplara arka alanda verecekleri büyük boşluklarla gol şansı artacaktı. Gol gelmeyince, işlerin ikinci yarı kulübe zenginliğinden çok daha zor olacağını tahmin etmek zor olmasa gerek!
Abdullah Avcı, devre arasında Berat’ı oyundan alıp Bakasetasile pas kalitesini, sonraki değişiklikler ile takım kalitesini de arttırdı. Calvo geldiğinden beri bu kadar şanssız bir hafta geçirdi mi inanın bilmiyorum. 6 pasın içinden direği nişanladı. Yenilen ilk golde istemsizce Onuachu’ya asist yaptı. İkinci golde, iki pozisyonda da ofsaytı bozan isim oldu. Bizim kulübe belli ama Hakan Keleş’in değişikliklerini de biraz incelemek gerektiğini düşünüyorum. Hocam takım 1-0 geriye düşmüşken, bu zamana kadar gol yükünü çeken adamı, etkisiz görünse de çıkartman hataydı. Öne geçse bu değişikliği anlarım. Oliveira’yı almak doğru hamleydi. Ancak sistemi değiştirip 2 forvetle devam etmesi gerektiğini düşünüyorum. Bitime 1 dakika kaldığında, genelde galip takımlar değişiklik yaparlar. Bu yüzden bu hamlelere de anlam veremedim. Sevgili Cihan Aydın’a değinmeden, maç yazısını yazmanın manası olmazdı. O kadar yıldır maç izler, kendimce analiz yapar, görebildiklerimi aktarmaya çalışırım. Ama hayatımda ilk defa vakit geçiren hakem görüyorum. Kariyerinde hep enteresan şeyler olan bu arkadaş daha önce, bir takımımızın 3 golünü iptal ederek, bir penaltı hediye etmişliği, başka bir maçta eski bir milletvekilinin sahaya girip kendisine saldırması, daha çok alt liglerde oyuncuları azarlama, yanlış kartlar gösterme gibi garip durumları olmuştur. Tarafsız gözle 90 dakikayı izleyin demek istediğim çok daha net anlaşılacaktır. Hakemlik ev sahibinin ve daha iyi kadrosu olanın yanında olmak mıdır? Adil olmak mıdır? Maç özetinden bu durumu anlamak zordur. Milli aranın ardından Fenerbahçe maçına kadar maksimum puanlara ihtiyacımız var. Lige tutunma ve yukarı tırmanma adına bu 3 maç çok çokönemli. Ancak dedim ya benim umudum var.
MAÇIN SÖZÜ: Umut, hiç bitmeyen bahar mevsimidir. İçine kar da yağar, fırtına da kopar ama çiçekler hep açar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.