Sümeyye Savaş

Sümeyye Savaş

Sabır çanağı taştı

Sabır çanağı taştı

Zengin bir adam genç yaşta ölmüş. Karısı da bir yıl sonra ölünce, mallarının tek varisi olan küçük kızlarına amcası vasî olmuş. Amcası, yengesi ve oğulları, yetim kızcağızın hem mallarını yerler hem de hizmetçi gibi davranırlarmış. Bütün ev halkının ayrı ayrı tafralarını çeken, hakaretlerine hedef olan bu yavru, sık sık dayak yermiş. Halini kimselere anlatmasını beceremez ve hiç kimse ile konuşturulmayarak çamaşır, bulaşık, ortalık temizliği mutfak işleri gibi adi hizmetlerde çalıştırılırmış. Kabahati olsun olmasın her gün dövülerek korkutulurmuş.

Tavan arasındaki odasında geceleri geç vakitlere kadar ağlayan kızcağız, bir gece rüyasında Eyüp Peygamberi görmüş. Rüyasında Eyüp Peygamber, bu kızın derdini dinlemiş, sırtını sıvazlamış, onu teskin ve teselli etmiş, sabır tavsiye ederek kendisine bir çanak vermiş.

—Bak yavrum, bu çanağı gizli bir yerde sakla. Her gün bildiğin duaları oku ve vaktin oldukça "Ya sabır” çek ve bu çanağa üfle. Derdini bu çanağa anlat. Gözyaşlarını bu çanağa biriktir. Bir gün bu çanak taşacak ve senin çilen de o zaman dolacak.

Kız sabahleyin erkenden uyanmış. Rüyasında gördüğü nurani yüzlü ihtiyarı bir türlü unutamıyormuş. Rüyasın çok tesiri altında kalmış. Uzun uzun hayallere dalıp mahmur mahmur düşünmüş. Sonra kalkıp giyinmek için dolabını açmış. Bir de ne görsün? Eyüp Peygamberin rüyasında verdiği çanak… Çok şaşırmış, ama bu sırrı kimseye söylememesi gerektiğini düşünerek, sessizce çanağı alıp bağrına basmış.

Aradan aylar geçmiş, kız günde 2-3 defa odasına çıkar, gizlice dolabını açar, sabır çanağını öper, derdini çanağa anlatır, ağlar, teselli bulurmuş.

Çanağın dibinde peyda olan berrak, şeffaf ve koyuca kıvamlı bir sıvı her gün biraz daha çoğalmaya başlamış. Günler geçtikçe bu berrak sıvı çanağı iyice doldurmaya yüz tutmuş. Bu arada kızın hayatı da çekilmez bir hal almış.

Hatta sıcak yemek yüzüne hasret kalmış. Her gün birkaç öğün dayak yer olmuş. Bir gece geç vakitlere kadar uyumayan ve hüngür hüngür ağlayarak çanağa derdini döken kızcağız, sabahleyin dolabı açtığında çanağın taşmak üzere olduğunu görmüş.

Acaba şimdi ne olacak diye uzun uzun düşünmüş. O sırada kendini aşağıdan çağırmışlar. Korkudan eli ayağı birbirine girmiş ve çanağı nasıl tuttuğunu anlayamadan sallayarak yerine koyup aşağı koşmuş.

O gün bütün ev halkı hazırlanmış, vapurla İstanbul’a gidiyorlarmış. Kızı bekçi olarak eve bırakmışlar. Sıkı tembihatlar vermiş ve talimatlarda bulunmuşlar.

Ev halkının bindiği vapur, fırtına yüzünden kazaya uğramış ve ev halkının hepsi de boğularak ölmüş. Sabırlı kız, babasından kalan mallara sahip olduğu gibi zalim amcasının da tek mirasçısı olmuş.

****

Maalesef ki yaşadığımız coğrafyada her gün tanık olduğumuz acı olaylar bizim de sabır çanağımızı taşırıyor… Yazık günah. Hep birlikte arınmalıyız, durulmalıyız. Toprağın altı olduğunu ve orada yaptığımız her şeyin bir karşılığı olduğunu bir an olsun aklımızdan çıkarmamamız gerekir. Yazılacak, söylenecek çok şey var ama nutkumuz tutuluyor, aklımızdan geçenleri kağıda aktaramıyoruz. Ne söylemek istediğimi siz biliyorsunuz, eminim siz de aynı şeyleri düşünüyorsunuz ve sizin de boğazınıza bir şeyler düğümleniyor.

“Bu da geçer ya hu!” diyelim. Bu yaşadığımız garipliklerin son bulması için hep birlikte dua edelim. Çocuklarımız bizim en kıymetli varlıklarımızdır, onları her türlü kötülüklerden ve kötülerden koruyalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sümeyye Savaş Arşivi