Ruhumuzu Temizle Ey Ramazan!
Havada oluşturduğu kokusundan, ruhumuzda bıraktığı dinginliğe kadar gelişi bayram karşılanan Ramazan…
HOŞGELDİN!
Gelişiyle, zor geçirdiğimiz zamanlara ilaç olması ve seneler geçse de hislerinin aynı kalmasına şükür.
Kimisi için gerginlik, kimi için sakinlik oluştursa da ruhumuzdaki tedavisi tartışılamaz orucun…
Fırın önünde oluşan pide kuyrukları, vazgeçilmez güllaç tatlısı, teravih namazları ve birlik duygusunu en çok hissettiğimiz anlar.
Bu bir aydaki huzur tarif edilemez ve hiçbir ayda bulunamaz.
Tabi huzurunun yanı sıra çok sevdiğimiz Ramazan lezzetleri de var.
Tadını çok sevdiğim ve neden sadece Ramazan’a özel satışı var diye merak ettiğim güllaç tatlısı da bu lezzetlerden biri.
Güllaç çok sevilmesine ve Ramazan’da çok satılmasına rağmen üretimi diğer aylarda olsa da satışı olmuyormuş.
Bir aydaki satış fazlalığı kadar diğer 11 ay satışı yok denecek kadar azmış.
Hafif bir tatlı olarak tercih sebebi olan güllacın mutfağımızdaki yeri de Osmanlı döneminden gelmekteymiş.
Güllaç, saray mutfağına ilk kez 1489 yılında alınmış.
İlk olarak Kastamonulu Ali Usta’nın elinde kalan yufkaları, saray görevlilerinin Kastamonu gezisi sırasında şekerli sütle ıslayıp bir tatlı haline getirmesi ile ortaya çıkmış.
Osmanlı sultanlarının sofralarından eksik etmediği güllaç, genellikle şeker şerbetiyle yapılıp, gül suyu, misk, kaymak, şam fıstığı, badem veya fındık da içerisine katılırmış.
Geçmişten bugüne gelen güzel bir tat olan güllacı diyetisyenler, güllacın içerisinde bolca bulunan protein, B ve E vitaminleri sebebiyle bağışıklık sistemini kuvvetlendirdiğini, bu vitaminlerin sakinleştirici ve stresi azaltıcı etkileri olduğunu da belirtiyor.
Ayrıca oruçtan ötürü aç kalan vücutta düşen kan şekerinin normale dönmesine de yardımcı oluyor.
Lezzetine doyum olmayan güllaç denince akla ramazan, ramazan denince de güllaç geliyor.
Tabii güllaç da güllü aştan güllaca dönüşürken, tariflerde de değişmiştir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.