Belediyeler nikahta vebal mi alıyorlar?
Korana... Korana... Korana...
“Ne büyük bir şerefsizmişsin” diye haykırmak istiyorum.
Sonra kendi kendime düşünüyorum “Gerekçesi ve çıkış noktası ne olursa olsun insanlığın ve bizlerin yeniden titreyip kendimize gelmemiz için bu illet virüs bir bahane” diyorum.
Dedikten sonrada bakıyorum işin içinden çıkamıyorum sallayıp geçiyorum.
Önceki gün Sayın Valimiz Vahdettin Özkan Bey’in makamında da kendilerine ilettik. Bu salgında bazı sektörler çok fazla etkilendi. Ve gelinen noktada bu işten çok etkilendiklerini söyleyen kesimlerden birisi de düğün salonlarının ve düğün bahçelerinin sahipleri idi.
Çünkü biz daha önce de düğün salonu sahibi olan dostlar ile haber için değil, konuyu birebir kendilerinden dinlemek için bir araya gelmiştik.
Ve genel kanaat “Böyle bir ortamda düğün dernek şart mı?” dese de evlenecek çiftler ve aileleri kurallara uygun bir şekilde düğün dernek yapmak istiyorlardı.
O zaman devlet de sınırları çizecek buyurun isteyen bu şartlarda yoluna devam etsin diyecek.
Nitekim devlet bunu yaptı.
Yapmaya yaptı ama gelinen noktada bir haksızlığın ortaya çıktığı görüldü.
O haksızlık neydi?
Buraya gelmeden bu konuda iki iş yeri sahibinin bize yazdıklarını sizlerle paylaşalım.
“İşini hakkı ile yapan, denetimlerde herhangi bir yaptırıma maruz kalmamış düğün salonlarının, sokak düğünleri ve korsan işletmelerin yaptığı etkinliklerin cezasını çekmesi doğru mu?
Mevcut genelge ile düğün ve nikah ifadesi ile düğünler yasaklanmadı sonucu çıkarılmakta ise de sadece su ikramlı bir düğünü kim yapar?
Yapsa da kim gelir?
Nitekim organizasyonların çok büyük kısmı iptal edilmektedir.
Tarih planlamasını yapmış müşteriler ertelemeden ziyade kaporasını alarak lokantalarda yemek verme yoluna gitmekteler.
Lokantalar açık açık reklam yapmakta, kendilerinin yasağa tabii olmadıklarını ileri sürmekteler. (İspatı çok kolay).
Örneğin normal süreçte 1000 kişi kapasiteli, pandemi sürecinde sosyal mesafeye uygun 300-400 kişilik bir ruhsatlı düğün salonunda misafirinizi ağırlamak mı, yoksa herhangi bir lokantada 100 kişi şeklinde misafirinizi ağırlamak mı TOPLUM SAĞLIĞI açısından doğrudur?
Yine her türlü bahçe şu anda başka isimler altında düğün vb organizasyonları yapmaktadır.
Üstelik kamu görevlisi olan nikah memurları buralara görevlendirilmektedir.
Bu haksız rekabete karşın bütün yaptırımın düğün salonlarına yüklenmesi vicdani midir?
İşin bir başka boyutu da vergi… Zira yemekli bir organizasyon düğün salonunda % 8, lokantada %1 KDV’ye tabi.
Nerede kaldı kamu yararı!!!
Müşteriler bizlerden “yemeği alıp bahçelerinde, evlerinde ikram etmek” şekline talepte bulunuyorlar.
Halk Sağlığı açısından bu daha mı az risklidir?
Medya ısrarla sokak düğünlerini, halayları göstererek kamuoyu algısı oluşturulması, bu etki ile olayı irdelemeyen vatandaşlarımızın bu aşamada düğün salonlarını yerden yere vurması da bizleri derinden üzmektedir.
Sosyal medyada başlatılan düğünlerin devam etmesine yönelik kampanyaların altında hakaretlerin temelinin de bu durum olduğunu düşünüyoruz.
Medya algısı ile ilgili en garip durumlardan birisi de makyaj malzemesi ile bulaşmanın (ki sanırım duymayan kalmamıştır) gerçekleştiği il olan Ordu ilinin yasak kapsamındaki 14 il içinde olmaması.
Elbette insan sağlığını korumak hem devletimizin hem de bireylerin önceliği olmalıdır.
Bizlerin kanaati tedbirlerin ve yaptırımların eksiksiz uygulanması ama sektörün kurban edilmemesi yönündedir.”
.............
Bu konuda bir başka şikayet;
“Tüm dünyayı etkileyen pandemi sebebiyle ülkemizde de sıkı tedbirlerin uygulanmasının kaçınılmaz olduğu bir gerçektir.
Normale geçilen süreçten bugüne yasal düğün salonları adeta günah keçisi ilan edilmiş, işyeri açma ve çalışma ruhsatı olmayan, düğün salonu vasfı taşımayan yerlerden ve sokak düğünlerinden oluşan olumsuz tablo, bugün itibariyle bazı illerde çok sıkı tedbirler alınmasına yol açmıştır.
Her ne kadar plajlar, turistik yerler, AVM’ler, kafeler, semt pazarları, özellikle küçük-orta-büyük sanayi siteleri ve başka yerlerde işini hakkıyla yapan düğün salonlarına nazaran kat be kat daha riskli görüntüler mevcut ise de, sonuç olarak düğün salonlarına yönelik yaptırımlar uygulanmıştır.
Devletimizin aldığı kararlara uymak boynumuzun borcudur.
Ancak, bizleri asıl derinden yaralayan; düğün salonu vasfı taşımayan yerlerde denetleme yapılmaması ve hiçbir yaptırım uygulanmaması, işyeri açma ve çalışma ruhsatı olmayan lokantaların, bahçelerin, açık alanların, düğün faaliyeti için kullanılmasına izin verilmesi, nikah memuru gönderilmesidir.
Şimdiki süreçte sadece nikah merasimi yapma hakkı kalan, işyeri açma ve çalışma ruhsatı bulunan, düğün salonu işletmecileri ve binlerce çalışanları gerçekten hak etmediği halde mağdur duruma düşmüştür.
Devletimizden beklentimiz kuralların her kuruma eşit şekilde uygulanması ve haksız rekabeti önlemek için, işyeri açma ve çalışma ruhsatı bulunan düğün salonları ve çalışanlarının hakkının sonuna kadar korunmasıdır.
Bizler, ilgililer tarafından yukarıda belirttiğimiz ifadeler çerçevesinde denetimlerin titizlikle yapılması halinde Covid-19 vakalarının çok daha aşağılara çekileceğini ümit etmekteyiz.
Saygılar sunarız...”
.................
Şimdi diyeceksiniz ki “Kardeşim bu işle garip nikah memurunun ne alakası var?”
Bu insanlar şunu söylüyor; “Belediye Başkanlarımız çok güzel bir uygulama yaptılar. Ruhsatı olmayan salonlara nikah memurlarını göndermediler. Şimdi böyle bir durumda nikah kıyılan ama düğün salonu olmayan yere de bu memurlarını göndermesin.”
******
BİZİM İŞİMİZ ÇOK ZOR
İşte yine sizlerden gelen duyarlı bir fotoğraf karesi.
“Burası Esnaf Sarayının tam karşısı, yayalar kaldırımdan yürüyemiyor abi” diyen dostumuz yardım bekliyor.
İyi hoş gerçekten burası şehrin göbeği.
Ve benim gözlerimle gördüğüm bir gerçek var ki bu caddeden 15 dakikada bir polis otosu geçer.
Yani polis bu bölgede nefes aldırmıyor.
Ama buna rağmen vatandaş bunu yapıyorsa yapacak bir şey yok demektir.
Başkasını eleştirmeden önce kendimize bakmalıyız.
...........
Kendimize bakma deyince şunu söyleyeyim.
Dün Ahmet Karaca rumuzlu okurumuz yazımıza şöyle bir yorum yapmış;
“Dün bir işin neticesinde araçla BBN HABER’in oradan geçiyordum fark ettim ki yanımdan giden araçta Uğur ÖZTEKE Bey vardı ve maskesi yoktu. Şimdi 3 harflileri eleştirmek için ilk önce kendimiz uymamız gerekiyor.”
...............
Yahu geçen gün de yazdım her şeyi halletiniz de bir benim maskem mi kaldı?
Bir de neymiş arabada tek başına giderken maske takmamışım.
Beni çok sevip düşündüğümüz için teşekkür ederim. Sizlere minnettarım.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
İyi insan mutluluk, kötü insan tecrübe, yanlış insan ders, mükemmel insan iz bırakır.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ
Kullandığımız mendil ve peçeteleri ürünleri otobüs, servis, minibüs gibi toplu ulaşım araçlarında bırakmadığımız zaman daha iyi adam oluruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.