Uğur Özteke

Uğur Özteke

BİR DENYONUN(!) YAPTIĞI

BİR DENYONUN(!) YAPTIĞI

Bugün serin bir kasım günü. Sonbaharı her şeyi ile yaşamaya başladık. Bırakın yaşalım. 
Hava soğuk da olsa yağışlı da olsa o havayı ciğerlerimize çekelim. Bırakın ıslanalım. Yeter ki sağ ve sağlıklı olalım. 
Hastanede olmadığımız için, hapishanede olmadığımız için halimize binlerce kez şükredelim. Gözümüz gönlümüz hep bizden daha yukarılardakilerde hatta çok yukarıdaki insanlarda olmasın. Çevremize bakalım. Bizden daha zor durumdaki insanları görelim ve halimize şükredelim.
İşi başka yerlere götürmeden bugünkü yazı konularımıza başlayalım.
*******
MERAM’DAKİ KEDİ ÖLÜMLERİ 


“Meram’da falanca sitenin önünde şu kadar ölü kedi”, “Meram şu mahallede ölü kediler” gibi haberler bu hafta içerisinde iddia da olsa, ölü kedilerin fotoğrafları, bu iddiaların sahiplerinin isimleri ve yerleri ile söyledikleri BBN HABER’de ve diğer bazı haber sitelerinde yer aldı.
Biz bunları okurken ve “neler oluyor?” derken Meram’da yaşayan bir iş adamımız aradı. 
Kendilerinin olmayan ama evlerinin bahçelerine sürekli geldikleri için besledikleri 4 kedinin ağızlarından köpükler gelerek öldüğünü gördüklerini bu olaya şahit olan 1.5 yaşındaki kızının da psikolojisinin bozulduğunu üzülerek anlatıyordu.
Bu isim özellikle son günlerde Meram’da yürüyüş yaparken de kaldırımlarda kedi ölülerine rastladığı söyleyerek, “Bu bir tesadüf değil. Ben de görüyorum komşularımız da. Birileri kedileri toplu halde zehirliyor ya da öldürüyor” diyordu.
Ne yazık ki eskiden bu tür vahşice durumları İstanbul başta olmak üzere bazı büyük şehirlerde duyuyorduk.
Demek ki Konya’mız da Büyükşehir olmuş(!). 
Hem de böylesine kötü örnekleri ile.
Bu durumun polisimizin zabıtamızın ve belediye görevlilerimizin hassasiyetli bir çalışması ile kısa sürede son bulacağına inanıyorum.
*******
BU PAYLAŞIM BİR DERS NİTELİĞİNDE


Yine çok sevdiğim eskiden bir STK’nın başkanı olan ama artık “yordukları” için dahası dayanacak gücü kalmadığı için “pes” diyerek kendi köşesine çekilen dostum deprem günlerinde şöyle bir paylaşım yapıyordu; 

“BİZE DAİREYE TAKILAN MUSLUKLARIN MARKASI YERİNE ÖNCE KULLANDIĞIMIZ BETONUN CİNSİNİ, SINIFINI VE RAPORLARINI SORUN!”  
............
Evet depremler olunca aklımıza gelen inşaat mühendislerini, jeoloji mühendislerini, elektrikçileri, müteahhitleri, belediyeleri, bakanlıkları hatırlayacağımıza hemen onları linç edeceğimize; 
“Millet olarak kendimiz ne durumdayız? Nereden geldik? Nereye doğru gidiyoruz?” diye hiç düşünüyor muyuz? Bu işi çok uzatırım da kısa kesmek istiyorum.
Yamalı çoraplar ile büyüdük ama bugün karşımızdaki insanı giydiği kazağın markası, ayakkabının adı, bindiği arabasının modeli ve oturduğu evin şatafatı ile değerlendiriyoruz. Karşımızdaki insanın geliri ya da unvanı ile ağırlıyoruz. 
Yani Nasreddin Hoca’nın dediği gibi o kişinin kürkü ile ilgileniyoruz. 
Veee o yüzden de bu afetlerle ve belalarla yaşamayı öğreneceğiz diye kendimizi yırtıyoruz.
*******
HER ŞEHİRDE BİR ÜNİVERSİTE YANLIŞ DİYORDUK YA


Kimse bana kızmasın. 
Özellikle de AK Parti’de siyaset yapanlar. 
Tamam Sayın Cumhurbaşkanımız iyi niyetle bu ülkenin gençliğinin dünyanın en iyileri olması için düğmeye bastı ve “Her şehirde bir üniversite olmalı” dedi.
Oldu da.
Ama her ne kadar bugün Cumhurbaşkanı’nın vesilesiyle karınlarını doyuranlar, koltukları zapt edenler, unvan etiket kazananlar işlerinin haklarını veremediler.
Bu konuda fazla yorum yapmanın gereği de yok. 
Üniversite rektörlerinden dekanlarına kadar sadece ortaya dökülenleri basındaki haberleri okuyun ve düşünün yeter.
Bakın dün yine bu konu ile direkt alakalı bir haber dikkatimi çekti. 
Özetle şöyle deniliyordu; 
“İzmir depreminden sonra gözler jeoloji, jeofizik ve inşaat mühendisliği bölümlerindeki eğitime çevrildi. Durum içler acısı. Mühendislerin yüzde 62.9’u diplomasına uygun iş bulamayıp asgari ücretle çalışıyor. Cumhurbaşkanlığı’nın bile öneremediği bu bölümlerden mezun mühendislerin yüzde 98’i yoksulluğa doğru itiliyor. Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi, üniversite tercihi yapacak öğrencilere meslek seçiminde destek olmak için üniversite lisans mezunlarının iş gücü piyasası performanslarını ‘bölüm bazında' değerlendiren ÜniVeri adlı araştırmayı 2 ay önce yayınladı. 
Jeofizik mühendislerinin yüzde 62.9'u, jeoloji mühendislerinin yüzde 58.3'ü ve inşaat mühendislerinin yüzde 57.2'si net 2 bin 324 lira asgari ücretle çalışmak zorunda kalıyor. 
Yüzde 90'ı kamuda işe giremediği gibi bu 3 bölümün mezunlarının yarıdan fazlası 2 bin 324 TL asgari ücretle çalışıyor. 
Kamuda istihdam oranı yüzde 10'lar seviyesinde kalıyor. Bu nedenle de, mühendisler alanları dışında işlerde çalışmaya itiliyor. Adaylara, “Tercih etmeyin” diye doğrudan bir tavsiyede bulunulmasa da, raporu okuyan öğrenciler, zaten bu bölümleri tercih etmedi.”
..............
Şimdi Sayın Cumhurbaşkanını ortaya koyduğu hedef ile AK Parti iktidarlarının 20 yılın sonundaki yüksek öğrenimimizin durumunu düşünebiliyor musunuz?
Bence düşünmeyin. 
Hain olursunuz.   
*******
TERBİYESİZLİK ETMEDEN KÜFÜR ETMEK İSTİYORUM


Cuma gününe Türkiye’de ve Konya’da gündem maddesi oluşturan bir süt toplama merkezinde yaşanan olayın “Kahramanı”na(!) ne demeliyim diye çok düşündüm.
Hatta bu satırları yazarken odamda bulunan mesai arkadaşlarıma meramımı anlattım sordum “Buna ne denir?”
Onların dediğini yazamazdım çünkü hepsi küfre girerdi.
Bunun üzerine halk arasında konuşulan küfür sayılmayan ama söylendiği zamanda şaaaak diye yerine ulaşan “DENYO” diyeyim dedim.
Olay sosyal medyada yayılınca başta Vali Bey ve emrindeki tüm resmi görevlilerimiz anında gerekenleri ve yasaların belirttiği maddeleri tek tek uyguladılar.
Buraya kadar tamam.
Beni üzen konu denyonun birinin Konya’da süt banyosu yapması değildi.
Hani deriz ya “Delinin biri bir kuyuyu taş atar. 40 akıllı o taşı çıkartamaz” diye uğraşır.
Tamam denyo, bir denyoluk yapmış.
Yapmış da Konya’nın koca koca firmaları birden panikliyorlar ve birkaç kişi bir şey yazdı diye boy boy ilanlar ile başta sosyal medya olmak üzere her taraftan savunmaya geçiyorlar.
Yahu madem bu kadar büyük firmalarsınız ama kusura bakmayın da marka iletişimini bilmiyorsunuz.
Büyük firma olduğunuzu söylüyorsunuz ama marka iletişimi konusunda vallahi sınıfta kalıyorsunuz.
Uyuyan yılanların içerde ve dışarıda uyanmalarını sağlıyorsunuz.
Ayağınıza sıkıyorsunuz.
Allah için o görüntüye ilk baktığınız zaman bizim kocaman firmalarımızın böyle tesisleri olduğunu düşünebilir misiniz?
Yahu orası tam bir kalorifer kazan dairesi gibi merdiven altı tesis.
Bunu göremeyenlere sizler sözüm ona cevap vererek onları kale alarak Konya adına da kendi kurumlarınız adına da çok kötü bir iz bıraktınız o kadar.
Kendinizi de üzüyorsunuz bizleri de.
Şimdi hangi ana baba sütünü evladını içirirken aklına o görüntü gelmeyecek.
Vallahi bu işi siz büyüttünüz beyler.
Yazık yine siz temizlemek zorunda kalacaksınız.
Hem de hiçbir suçunuz kabahatiniz olmadığı halde.

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ


Şu iki insanı asla unutmayın; “İhtiyaç anında yanınızda olanı” ve “Zor zamanda yalnız bırakanı”. 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?  


Aile ve sağlık merkezlerinin olduğu yerlerde bu sağlık merkezlerinin önünde arkasında hiç değilse vatandaşlar için üç beş araçlık otopark imkanı sağladığımız zaman daha iyi ADAM oluruz. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Uğur Özteke Arşivi