Uğur Özteke

Uğur Özteke

Biz neden denizi geçeriz de derede boğulmayı severiz?

Biz neden denizi geçeriz de derede boğulmayı severiz?

Bugünlerde özellikle dünden bu yana Cenab-ı Allah'a şükürler olsun ki yine ayaklarımız yerden kesildi(!). Siz gönül dostlarına da bu konuda teşekkür ve minnet duygularımı iletmek isterim. Tabii zirvelerde böylesine dolaşırken bir yandan da sürekli olarak kendimi çimdikliyorum. Bu güzel günlerin yeni bir imtihan, hem de güzellik ne kadar büyükse bu imtihanın da o kadar büyük olduğunun bilincinde korkuyorum. Cenab-ı Allah'ım cümle ile birlikte bizleri şımartmasın, şaşırtmasın, azdırmasın, başımızı öne eğdirmesin inşallah.

Ve fazla tevazu göstermeden de şunu söyleyeyim ki dün ilk sayımız 5 bin adet ile rekor seviyede sizlere ulaşırken şehri yönetenlerin en üst düzeyinden, iş alemine eğitimden sağlığa ev kadınlarımızdan üniversite gençliğine kısaca Konya'dan Türkiye'den ve dünyadan bizi takip eden tüm gönül dostlarından da inanılmaz övgüler aldık. Belli bir kesimi de şaşırttık.

Bizler DELTA Group olarak sahibinden yönetimine, her biriminde emek veren çilekeş arkadaşlarımıza kadar bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da şaşırtmaya devam edeceğiz.

Bizim ilkelerimizden biri de TAKİP ve TAKLİT edilen olmaktır.     

Bütün güzel değerlendirmeler bizi daha anlamlı güzellikler için teşvik ediyordu. Eksikliklerimizi hatırlatmanız bizim hatasız kusursuz olmamız için de, sizin yüreğinizin samimiyetiydi.

Bizi eleştirin. Eksiklerimizi, yanlışlarımızı gösterin. Konya'nın, Konyalının Konya'dan basın sektöründe de istenirse Türkiye ve dünyada ses getirebilecek işler yaptığını hep birlikte gösterelim. Çünkü biz şuna inanıyoruz ve iddia ediyoruz ki, bizim bu işi en iyi şekilde yapanlardan hiç bir eksiğimiz yok. Fazlamız bile var. Ama yeter ki inanalım ve birlik beraberlik içerisinde ortak akıl ile hareket etmeyi becerebilelim.

Bu kadar kendimizden bahsettik yeter değil mi?

ALLAH AŞKINA NECMETTİN ERBAKAN TIP'A

BİR OTOPARK YAPMAK BU KADAR MI ZOR?

Dün sabah sizlerden gelen ilk "yardım" ve "sitem" fotoğraflarından birisi de Necmettin Erbakan Üniversitesi'nin bana göre sağlık alanında Türkiye'nin marka şifa veren kurumu Tıp Fakültesinin otopark konusuydu.

Biz neden denizi geçeriz de derede boğulmayı severiz?

Biz neden denizi geçeriz de derede boğulmayı severiz?

Bu okurumuz çok ama çok haklıydı. Hani deriz ya "yerden göğe kadar haklısın". Okurumuzun da dedikleri ve yazdıkları yüzde yüz doğru haklı idi. Bu bina için eski rektör Prof. Dr. Muzaffer Şeker Hoca yanılmıyorsam günde 6 bin ila 8 bin kişinin girip çıktığını söylemişti.

Allah için söylüyorum. Bu Tıp Fakültesinin park sorununu sadece Erbakan Üniversitesi ve Tıp Fakültesi yönetiminin bir sorunu olarak görmüyorum. Bu sorun her gün sabah akşam, hafta başı hafta sonu değil haftanın beş günü değil, 7 gün 24 saat binlerce insanın üstelik de hasta ve hasta yakınının girip çıktığı yer ise bu sıkıntılı duruma birileri yeter dur desin gayri.

Dahası bunun aylar ve yıllardır devam ettiğini de hesap eder isek Konya adına utanç verici duruma şehrimizi yönetenler artık bir son vermelidirler diye düşünüyorum.

Artık hasta ve hasta yakını insanların psikolojik ve sağlık durumları ile empati yaptığımızda hasta insanının burnundan soluduğu acı ağrı içerisinde kıvrandığı andaki durumuyla bu şehrin insanı ile birlikte buraya şifa bulmak için çevre il ve ilçelerden gelen dertli insanlarımızın okyanusta nokta gibi görünen bu küçücük otopark meselesi yüzünden eğer Reis’e olan güvenlerinde zedelenme oluyorsa, bu vebal şehri yöneten siyasilerindir diyorum.

TARİHİ SEVMEK, TARİHE

SAHİP ÇIKMAK, SADECE

"DİRİLİŞ" DİZİSİ İÇİN MİYDİ?

Günlük yazılarımıza ara verdiğimiz bu kısa süre içerisinde yine sizlerden şehir ile ilgili dolu dolu bilgi akışı geldi.

Gelin bunlardan birini yine sizlerle paylaşırken durumu da büyüklerimize havale edelim.

Buyurun şu karelere lütfen hep birlikte bakalım mı?

Biz neden denizi geçeriz de derede boğulmayı severiz?

Biz neden denizi geçeriz de derede boğulmayı severiz?

Biz neden denizi geçeriz de derede boğulmayı severiz?

Bu çeşme tarihi Karatay ilçemiz sınırları içerisinde

Bu çeşme tarihi Büyüksinan Mahalle Çeşmesi.

Bu çeşmenin yapım tarihi üzerindeki yazıya göre yıl 1890.

Yani...

Burası tarihi bir çeşme değil mi?

Peki geliyoruz şimdi çeşmeye.

Buraya Büyükşehir'in çivi çakmasından tutun da, son olarak hak dinimiz İslamiyet adına cihat çağrısı yapan akıllı, dini bütün tam Müslüman (!) arkadaşın elindeki boya ile yazdığı yazıya kadar herkese sormak isterim "sizler misiniz tarihe sahip çıkan, sözüm ona tarih şuuru ile yetişmekte olan, sırf siyaset olsun diye tarihi ile övünenler…"

"LAİLAHE İLLALAH DE KAZAN"

Bunu 1890 yılında yapılmış tarihi çeşmeye düşünmeden vuran, DİRİLİŞ dizisini seyrederken ekranından karşısında tahta kılıç kuşanan zihniyet sen, “gözünü açtıktan sonra yatıp yastığında derin uykuya dalıncaya kadar dilinden "La ilahe İllallah Muhammedün Resulüllah, Şefâat yâ Resûlallah”ı düşürmeyen insanımız şimdi tarihe böyle bir boyayı vicdansızca basana ne der?” diye hiç düşündünüz mü?

Eğer tarihi eserleri koruma kanunu diye bir şey varsa... ki mutlaka vardır. Ben onu tam olarak bilmiyorum. Cahilliğime verin. Bunu yapanları kameralarla tespit edip karşılığı verilmelidir diye düşünüyorum.

DOLMUŞ SÜRÜCÜSÜ, MÜŞTERİSİ VARKEN

DİREKSİYONDA SİGARASINI YÜREKLİCE TÜTTÜRÜYORSA ...

Yine bizim günlük yazılarımıza çay molasında gelen bir fotoğraf karesi ve iddia.

Biz neden denizi geçeriz de derede boğulmayı severiz?

Bu fotoğraf karesi de geçtiğimiz hafta salı günü saat 17.35’te geldi. Bunu gönderen hanımefendi okurumuz dolmuştan indikten sonra aracın plakasını çekmiş ve şöyle yazıyordu; "Sille’den gelen minibüs şoförü sigara içiyordu. Kavga etmemek için kendimi zor tuttum. Ağzım yüzüm kapalıydı. Dumandan ölecektim." diyordu.

Hadi sizi polisi filan bırakın. Yahu Reis arabanın içinde sigara içmeyi yasaklamadı mı?

Şuna bir alışın Allah aşkına. Hatta ben sigara tiryakiliğini Diyanet’in açıklamasına rağmen hâlâ bırakmayan Reis’çilere diyorum ki, “Bakın bir dahaki seçimlerin ardından Reis evde de sigara içmeyi yasaklayacak. Onun için gelin bir an önce bırakın şu mereti"...

 

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

İnsan hayatındaki esas meydan okuma, mutlu olmak değildir. Biraz bilgi ve herkes denemeyle bunu başarabilir, sınırlı bir süreliğine de olsa. Mutsuz olmakla baş etmek, onu sindirmek ve ona dayanmak çok daha zordur; kahramanca olan, böyle bir hayattır.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Kavşaklarda araçlara yeşil ışık yandığı zaman trafiğin hareket etmesi ve akması gerekirken biz frene basmadığımız zaman daha iyi ADAM oluruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Uğur Özteke Arşivi