Uğur Özteke

Uğur Özteke

Para kimde?

Para kimde?

Coronayla kötü arkadaş(!), tehlikeli kardeş(!) olarak yaşamaya alışacak gibiyiz.

Dahası ister istemez bize alışmak zorunda kalacak gibiyiz. Kimi okusak, kimi dinlesek iş, en iyimser tahminler ile bir iki yıllığına gidecek gibi görünüyor.

Yapacak bir şey yok.

Bizde bir söz vardır değil mi “Elle gelen düğün bayram”...

Millet olarak inşallah biz istersek ve inanırsak bu işi kısa sürede çözeriz.

Coronanın da hakkını avucuna veririz.

Ama dediğimiz gibi iş düğün ve bayramda.

İki gündür kendi insanımızı yani Konya’mızdaki hekimlerimizden sanayicimize, sanayideki çalışanlardan eğitimcilerimize biraz aklı selim insanımızla konuştuğumuz zaman herkes ağız birliği etmişçesine “Bayramda kesinlikle sokağa çıkma yasağı olmalı” diyordu.

Tabii canı kurtardıktan sonra sıra bu yalan dünyada cana can veren, ya da canı alıp götüren acı gerçek paraya geliyor.

Para varsa ölümün dışında her şey vardır.

Para yoksa iki elinizin üzerinde amuda dikilerek yürüseniz de hiçbir şeyin anlamı yok.

(Gözü kör olsun)

Biz şimdilik can işini halletmek üzereyiz.

Sıra cananda. Yani parada.

Peki mesela yine şehrimizde paraya yön veren paralı insanlarımız ne diyorlar?

Peşin söyleyeyim paralı insanlarımızda bu millet gibi ikiye bölünmüş durumdalar.

Birinci kısım “Hep kazandık. Çok kazandık. Şimdi yeni dönemle birlikte belki eski para olmayacak. Ama yeni dünya düzeninde Türkiye’ye yeni nimet kapıları açılacak ve biz yine kazanmaya başlayacağız.” derken diğer kısım hemen bu yasakların sona erdirilmesini isteyerek;  

“Millet aç, işsiz, huzursuz, borçlu, parasız, perişan… Dükkanlar kapalı. Açık olanlar çaresiz.  Eeeee bir de bunları eve kapatırsan büyük olaylara gebe oluruz. Olmaz olmaz yasakla olmaz. Normal yaşama ama kurallara riayet ederek hemen geçilmeli. Aksi halde sosyal patlama olabilir. Millet her konuda cinnet geçiriyor”... diyor.

Para ile oynama ve paraya para kazandırma işini bilemeyiz.

Ancak biraz sakin düşündüğümüz zaman bayramda milleti sokağa salarsak, hele hele birde şehirlerarası yasağı kaldırırsak vay halimize diyoruz.

*****

VİRÜS VE MASKE DEMİŞKEN

Şu anda bu korkunç hastalık ile mücadelede nerede ise aylardır kavga ede ede üç noktada anlaştık gibi.

Bir; maskesiz hayat şimdilik yok.

İki; sosyal mesafe kesinlikle korunacak.

Üç; temizlik, temizlik, temizlik...

Bunları öğrenmeye çalışırken bakın bize Almanya’daki dostumuzdan çok ilginç bir bilgi notu geldi; 

“Almanya’da tüm eyaletlerde; toplu taşıma, alışveriş merkezleri vb. yerlerde maske takma zorunluluğu getirildi.
Kurallara uymayanlara ağır yaptırımlar uygulanacak.
Muaf tutulan tek yer bankalar oldu.
Nedeni maske takan kişilerin soyguncular ile karıştırılma riski olduğu açıklandı.”

..............

Olsun orası Almanya.

Bizde bankalara da maske ile girilir.

BU İŞİ BAKAN KURUM DA BAŞKAN ALTAY DA SAHİPLENİR

Bir duyarlı okurumuz dün sabah şu fotoğraf karelerini ve bilgi paylaşımını yapıyordu;

Para kimde?

Para kimde?

Para kimde?

“Abicim belediye bu oturma banklarını tahtadan yapacağına plastikten yapsa daha iyi olmaz mı? Çünkü bu tahtalar kışın soğuktan, yağmurdan ve kardan yazın ise güneşten etkilenerek en kısa zamanda deforme olmaktadır. Ama bunlar plastik malzemeden yapıldığı zaman ne boya gerektirir ne de aşırı tahribata sebep olunur. Bunun yanında çevreye de büyük katkı yapılır biliyorsunuz bu odunlar ormanlarımızdan gelen odunlar.

Toplum olarak bu konuda duyarlı olmalıyız, gördüğünüz gibi tahtalar yıpranmış şekilde boya ihtiyaçları var. Oturulduğu zaman da oturan kişinin pantolonunu her an için takılıp yırtabilecek durumda.

Bunun en kısa ve basit yolu bence artık teknoloji ve bilimde ileri giden bir ülke olarak bunlar artık tahta yerine yeni plastik malzemeden yapsak olmaz mı?

Çünkü milli servet heba olmaktadır.

Şimdi bu oturakları ya tahtaların değiştirecekler, aralayıp cila atıp üstüne de vernik atacaklar israf bence. Hem yazık hem de günah.”

............

Bu abimiz bunları yazınca aklıma geldi.

Geçtiğimiz hafta yabancı bir kanalda belgesel izliyordum.

Burada sert plastiklerden geri dönüşümden muhteşem park ve bahçe bankları yapılıyordu. Ve bunlar hiç bir şekilde güneşten, yağmurdan, kardan etkilenmiyorlardı.

Bence Sayın Bakan Murat Kurum ve bu dönemde israfa inanılmaz şekilde dikkat eden önem veren ve bu konu üzerinde çalışan Başkan Uğur İbrahim Altay isterlerse Türkiye’de bir ilk gerçekleştirebilirler. (Haaaa .... Türkiye’de varsa da ben bilmiyorum. ‘Varsa da niye bizde yok?’ derim o zaman)

*****

BİZ Mİ ESKİYORUZ NE...

İnsanlık ve ülke insanları olarak 100 yılda görülebilecek bir felakete tanıklık ederken dün biraz geçmişten söz edip bazı kaygılarımızı dile getirmiştik.

Sıkı takipçimiz sanayici büyüğümüz Mustafa Ceylan abimiz de bizim yazdıklarımızı şöyle destekliyordu; 

“Bu günkü yazında köylüden bahsetmişsin. Atatürk “köylü milletin efendisi” demiş. Doğrusu şimdiki köylüler gerçek efendiler oldu.

Çünkü her şeyi hazır almaktalar. Bizim zamanımızda ekmek bile almak lüks idi. Çok az kişi şehre gidince alırdı. Şimdi evde ekmek yapan yok. Köyler de bile fırınlar var ve çarşı ekmeği yiyorlar. Hayalimdeki köylünün ineği, koyunu, tavuğu olacak. Bunların sütünü yumurtasını alacak.

İhtiyaç fazlasını satacak, yaşlı ve erkek hayvanlarını satacak kışlık etliğini yapacak.

Koyun keçinin yününü ip yapıp çorap, yelek örerek kış hazırlıkları yapılırdı.

Şimdi ekim ayında ekiyor, hasat ayında hasadı yapıp şehre geliyor.

Köyle bir bağı kalmıyor. Köylü neyi kolay hasat yapacaksa ona yöneliyor ve tarımımız olduğu yerde sayıyor...”

.............

Mustafa abimizin dediklerine harfiyen katılıyorum.

Allah kendisinden razı olsun.

Ama Mustafa abicim ben artık kimseye bir şey demiyor. Dahası diyemiyor ve dudaklarımı ısırıyorum. Kendi çocuklarım bile benim dediklerimi, demek istediklerimi anlayamıyorlar. Kuşak farkı dedikleri bu mu acaba?

 

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

Tüketicilik, insanın sürekli olarak kendi ömründen harcadığı taksitli bir hayat. Geçmişteki tüketimi karşılamak için daima geleceği satmak. Mademki satın alma gücüm yok, mademki zorunlu olarak bazı şeylere muhtaç kılındım ve mademki param yoktur, öyleyse ömrümün kalan yıllarını satayım. İşte modern kölelik ve işte kölelerin özgürlüğü.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Özellikle PTT önlerindeki yığılmalara ve kargaşaya süratle yeni bir çözüm yolabildiğimiz zaman daha iyi ADAM oluruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Uğur Özteke Arşivi