Uğur Özteke

Uğur Özteke

“Sınırın ötesine geçmemiz an meselesi”

“Sınırın ötesine geçmemiz an meselesi”

Okurlarımız, samimi insanlar ve dostlar bizi zaman zaman uyarıyorlar.

Bu uyarılarda genelde “Ne olursun yerel yaz. Yerel eleştiri yapan kimse kalmadı. Biz seni bu yüzden seviyoruz dahası takip ediyoruz” özetinde idi.

Haklısınız Allah var ben de yerel yazı yazmaktan büyük keyif alıyorum.

Bu yazıların dönüşü de muhteşem oluyor.

Yalnız bu şehirde bu yazılardan çok küçük bir kesim rahatsız oluyor.

Toplasanız rahatsız olan kesim 50 kişi değildir.

Hadi diyelim ki yanıldık 100 kişi olsunlar.

Amma velakin bu rakamlara bakıp da 50 ya da 100 kişi diye dudak büküp geçmeyin.

Bu 50 ya da 100 kişi Konya’yı yöneten parasına ve şehrin gidişatına yön veren kişiler.

O yüzden de biz bu tür yazılar ile bizi yöneten, şehrin kaderini çizen insanları üzüyoruz.

Tamam bugün de yerel kalmaya çalışacağız amma son bölümü nereye koyarsanız koyun götürür.

İster Konya’ya koyun isterseniz falanca yere.

******

PAZARLARDAN ŞİKAYET ÇOK BÜYÜK

Bir okurumuzun semt pazarından poşet ile aldığı dört elmanın üçünün çürük çıkmasını okurumuzun yazdıkları ile sizlere aktarmıştık.

Yazımızın bu bölümüne gelen tepkilerden anlıyorduk ki insanlarımız bu konuda gerçekten çok sıkıntılı imişler.

Bize ulaşan okur tepkilerinin bir kısmını da zaten sizlerle paylaşmıştık.

Bir sanayici abimiz de Konya’da bulunmasa da uzaklardan bizi okuyarak o konuya şöyle bir çözüm önerisinde bulunuyordu.

“Geçen günkü yazınızda pazardan, pazarcılardan bahsediyorsunuz. Bu durumu sana daha önceden de yazmıştım. Bazı pazarcıların bu gibi yanlışı yapan bence yüzde onudur. Ama bütün pazarcılar bu meslektaşları yüzünden zan altına alınıyorlar ve bir türlü de bundan kurtulamıyorlar.

Aslında bunu önlemenin yolu çok kolay ve basit.

Pazarcılar Derneği ile Zabıta ortak bir denetleme timi kurmalıdır.

Pazar tezgahlarının arkası kontrol edilmelidir. Bunu yapanlar önce uyarılmalı sonra da gerekiyorsa tezgah kapatma cezasına kadar iş götürülmelidir.

Bir de bu esnafı Diyanet Başkanlığı eğitmelidir. Bu tür işlerin nasıl haram olduğunu bire bir insanlara anlatmalıdır.

Burada ürünler tabii ki tarladan tezgahlara hatta ambalajlanma işine kadar baştan sıkı denetlenmelidir.

Sandığın üstü albenisi vardır. Altında “at” benisi vardır. 

Onun için bu gibi sorunlar baştan çözülmelidir.

Uğur bey bir de köşe yazınızda “Zafer elden gidiyor” diyorsunuz.

Zafer meydanı ve o güzel bölge çoktan gitti bence.

Şükran Mahallesi projesini ellerine yüzlerine bulaştırdılar.

Zafer’in kurtuluşu kentsel dönüşümden geçer. Ama buraların altında tarih yatıyor.

Buralarda vatandaş güvenli sitelere gidince buralar hem eski yapılar olunca değerli değil vatandaşlar buralarda çok ucuza oturmaktalar.

Ana caddeler altın değerinde arka sokaklar virane durumdalar.

Buraların beklentisi iyi bir imar olursa yeniden değer bulur. Bazı sokaklardan araç bile zor geçiyor. Buralar için uluslararası mimari bir yarışma yapılmalıdır.

Aksi takdirde şehir olarak beklentilerimiz bir büyük hayal olarak kalır”.

.............

Gerçekten de abimizin Pazarcılar Odası ve Zabıta işbirliği önerisi çok hoşuma gitti. Eğer bu konuda pazarcı esnafının da bilinçlendirilmesi ile tüketiciler arasında pazarcı esnafına karşı böyle bir yargı da ortadan kaldırılabilir. Bu işbirliği iş yapar diye düşünüyorum.   

******

YİNE DİLENCİLERİN VE SEYYAR SATICILARIN İSTİLASINDAYIZ FARKINDASINIZ DEĞİL Mİ?

Korana olayı ile azalır gibi olan ancak mübarek Ramazan ayı ile yine o eski klasik görüntüsüne kavuşan şehrin önemli noktaları, büyük kavşakları dilencilerin ve farklı farklı seyyar satıcıların işgaliyesi altında.

Özellikle de hava karardıktan sonra her an cama yapışan ister çocuk olsun, ister kadın korkutucu nitelikte.  

Bu konuda fazla bir şey demeyeceğim.

Zaten bilen biliyor.

Ama Allah rızası için yetkililere yalvarıyorum.

Neden mi?

Karanlıkta araçların arasında zıplayan bu çocukların da ya da insanların başına her an bir kaza gelebilir ve de normal insanımızı yakarsınız.

Madem bu insanların bu kadar net dilenmesine ya da bir şeyler satmasına göz yumuyorsun o zaman can güvenliklerini de sağlayıverin…

******

SINIR NOKTASINDA MIYIZ?

Üniversiteden bir hocamız geçen hafta bizimle şöyle bir not paylaştı;

“Bizim çocukluğumuzda delilere adeta ermiş gibi, özel insanlar olarak gibi hatta bu insanların çok daha farklı bir ruh halinde insanlar olduğuna inanır ona göre düşünür ve bizler onlara öyle davranırdık. Büyüklerimiz de onlara sevgi ile şefkatle yaklaşırlardı. Biz böyle bir neslin insanları idik.

Geçen gün Başkent Hastanesinin orada her zaman dolaşan o bölgeye takılan takım elbiseli ve bu sınıfa giren bir vatandaşı gördüm. O şahsa yapılanlara çok üzüldüm. İnsanlar kendisine çok kötü davranıyordu. Sonra 1978 basımı “Türkiye Maliyesi” isimli kitapta şu bölüm tesadüf etti;

“Sınırın ötesine geçmemiz an meselesi”

İşte bu adamı gördüm sırada telefonda konuşuyordum. Okuduklarım ile bu durum hiç de uzak gelmedi bana. Telefondaki kardeşime “Böyle giderse bizim de sınırın ötesine geçmemiz an meselesi. Delirirsem iyi bir muhitte takılacak kadar aklımın kalmasını isterim” dedim.

Şimdi de sosyal devlet politikası gereği tabi ki bu insanların tedavileri bakımları yapılıyordur.

Ama sokakta yaşayanlar için insanımızın bir nebze daha hoşgörülü olması arzu edilemez mi?

Tabii size gönderdiğim metinde bir şey dikkatinizi çekti mi bilmiyorum.

Rakamlara dikkatlice bakarsanız erkekler üç katı daha fazla deliriyormuş...”

...............

Alın size bilimsel bir kaya. Nerenize dayarsanız dayayın.

Allah muhafaza bu korona zıkkımı vallahi de billahi de bazı insanlarımızı sınır noktasına getirdi. İnanın özellikle de yaşlılarımızı.

Açık net söylüyorum.

Benim anamın babamın bile ruh sağlıkları ya bozuldu ya da bozulma noktasında.

Ha büyüklerimiz bu durumda da çıkıp dolaşan, para kazanan, paraya yön veren insanların durumu onlardan farklı mı?

Girmeyeceğim o lanet ekonomi işine.

Ama bir zamanlar Fatih Erkoç’un bir şarkısı vardı “Oynatmaya az kaldı, doktorum nerede?”.... diye.

Sizleri bilmem ama sokağın durumuna biraz dikkatlice bakarsanız Fatih Erkoç’un kulaklarını çınlatırsınız.

 

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

Kaldığın yerden devam etmek diye bir şey yoktur. Ya bıraktığın orada değildir, ya da bıraktığın gibi değildir.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Samimi olmayı becerebildiğimiz zaman daha iyi ADAM oluruz. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Uğur Özteke Arşivi