ÇİRMEN DESTANI
Çirmen Destanı…
800 Osmanlı Akıncısının 70,000 Haçlı keferesini kevgire çevirerek imanın küfrü yendiği Hz. Muhammed sonrası seriyyelere bir yenisini eklediği destan…
Tarihin gördüğü en dengesiz kuvvetler savaşı olarak cereyan edip 70,000’e 800 olan bir harp denklemine rağmen imanı hiçbir kuvvetin durduramayacağının ve küfrün imana yenilmeye mahkum olduğunun tezahürü olan destan…
Keferenin yaptığı son Haçlı seferiydi, belki bir umuttu onlar için…
Küfrün ve şirkin karanlığının çöktüğü Avrupa'yı güneş gibi saçtığı iman ışığıyla titreten Muhammedi ilerleyişi durdurabilmek için…
Ama bu umut yetmedi kefereye…
Bu beyhude umut peşinde koşarken hesap edemediler Allah'ın aslanları akıncı ordusunun Mehmed Akif’in dizelerinde de belirttiği gibi “iman dolu göğsü gibi serhad” sahibi olduğunu…
Bu hesapsız beyhude umudun onlara bilançosu ağır oldu…
Dizlerinin bağı çözüldü gök kubbeyi inleten “Allah Allah” nidalarıyla şehadete, zafere, cihada koşan bileği bükülmez mücahid yürekli akıncıların karşısında…
Düşmanın cümlesi akıncı mücahidlerin önünden kaçtı, kaçarken boyladı 20.000 tanesi Meriç'in soğuk suyunu…
2 Haçlı kralı boyladı gayya kuyusunu…
7000 şövalye telef oldu…
25.000 kâfir de kapıldığı dalalet yüzünden esarete gark oldu…
Kelle koltuğunda emrindeki 800 yiğitle müthiş bir gece baskını icra etti Hacı İlbeyi…
Söndü keferenin son ümidi…
Pis kanlarıyla kırmızıya boyadılar Meriç'i…
Ne kılıçların kabzası, ne de Meriç'in suyu göründü kandan…
Yiğit mücahidler bu eşine az rastlanır zaferle adeta bir tarih yazıp öyle bir ebedi şana kavuştular ki Mehmed Akif’in de dizelerinde belirttiği gibi “Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı” olabilmştir…
ÇİRMEN SAVAŞI'NIN PERDE GERİSİ
Osmanlı’nın Balkanlara çıkması üzerine bu ilerleyişi durdurmak isteyen Papa V. Urban’ın çağrısıyla Sırbistan, Macaristan ve Bulgaristan krallıklarının oluşturduğu 80 bin kişilik Haçlı ordusu, Osmanlı’ya sefere çıkmıştı. Ordu, Meriç Nehri’ni geçerek kamp kurduğunda Edirne’ye gitmeye hazırlanıyordu.
Meriç Savaşı olarak bilinen muharebede, 8 bin kişilik Osmanlı ordusu gece baskınıyla Haçlıların ordularını ortadan kaldırmıştı. İşte bu mağlubiyet, Çirmen Savaşı’nı körükleyecekti.
ÇİRMEN MUHAREBESİ
Sonraki yıllarda, Papa’nın çağrılarıyla Sırbistan’ın 3 kralı da birleşerek 70 bin kişilik bir ordu toplamayı başardı. Sırp kral Jovan Uglješa, I. Murad Anadolu‘dayken Edirne yönüne saldırıp Osmanlı Devleti’ni hazırlıksız yakalamak istedi. Ancak, askerlerin birçoğu zorla ikna edilmiş, kılıç tutmayı bile doğru düzgün bilmeyen toy gençlerdi. Yine de ordunun içinde 2000’e yakın şövalye vardı ve başlarındaki krallar yıllardır bu savaş için hazırlık yapıyordu. Hatta krallar ve prensler bile savaşta ordunun başında duracaktı.
Bu sırada hiçbir şeyden haberi olmayan Murad Hüdavendigâr, Edirne'yi fethettikten sonra hem Anadolu'da çıkan karışıklıkları önlemek hem de Bursa'da devlet reformları ile uğraşmak için Anadolu'ya geçmişti. Sırplar, bu durumu fırsat bilerek bölgeye doğru yola çıktılar fakat Osmanlı casusları onları fark etmişti.
Sultan I. Murad’ın yokluğunda Edirne, Lala Şahin Paşa’ya emanetti. Casuslardan haber alan Şahin Paşa, ulağını hemen Sultan I. Murad'a gönderdi fakat Sultan I. Murad ve ordusu yetişemeyecekti.
Casuslar, Sırp ordusunu adım adım izliyordu. Yedikleri yemeklere kadar takip ediyorlardı. Yanına 800 kişiden oluşan, hayatları boyunca savaştan savaşa koşmuş akıncı ordusunu alan Lala Şahin Paşa, Sırp ordusunun yakınlarında onlarla beraber ilerliyordu.
Meriç Nehri’nin kıyısından Çirmen’e gelen ordu, burada dinlenmek için kamp yapacaktı. Ertesi gün ise planladıkları Edirne baskınını gerçekleştireceklerini düşünüyorlardı. Komutan Şahin Paşa’nın ve emrindeki Osmanlı akıncılarının tek ve son şansı ise bu geceydi.
İki kişilik meşale taşıyan akıncılar, düşmanları paniğe sokmuştu.
Sırtını Meriç Nehri’ne vererek kamp yapan Sırp ordusunun üç yandan kuşatılması planlanıyordu. Tepelere yerleştirilen davulcular, akıncıların harekete geçmesiyle tokmaklarına vurduklarında Sırplar, korku ve paniğe kapılacaktı. Tepelerden inen akıncılar ise 2 adet meşale taşıyarak 2 kişiymiş gibi bir görüntü yaratacaklardı.
Sırp ordusunun mevcudu 70.000 iken karşısına çıkan Lala Şahin Paşa yönetimindeki Osmanlı ordusu sayıca çok az, 800 kişi öncü birlikti ancak taktiksel yönden bu kuvvet yüksek manevra kabiliyetine ve daha üstün taktiklere sahipti. Sırp ve Makedon birliklerinin ilerlemesine izin veren Osmanlı kuvvetlerine zifiri karanlık çökünce “hücum” emri verildi ve davulcular tokmaklarını vurmaya, akıncılar meşalelerle inmeye başladı. Akıncılar kampa girdiklerinde meşalelerini çadırlara fırlatarak yangın çıkardılar.
Çirmen mevkiinde geceleyin düşman ordusuna saldırdı. Ne olduğunu anlayamadan hazırlıksız yakalanan ve panikleyen düşman ordusu, hatlara sızan Osmanlı atlılarının, Sırp ve Makedon komutanlarını öldürmesi ile darmadağın edildi.
Savaş, Osmanlı Devleti'nin zaferi ile sonuçlandı. Sırp tarafı binlerce zayiat verdi ayrıca on binlerce Sırp askeri yaşadıkları şokla kaçmak isterken Meriç nehrinde boğularak ölürken geri kalanlar teslim oldu.
Kralları ve komutanları korumak için merkeze doğru koşan şövalyeler ağır zırhlarından dolayı hızlı hareket edemiyorlardı ve akıncıların hedefi hâline gelmişlerdi.
Komutanlar ve iki kral, çadırlarında can verirken krallardan biri kaçmayı başardı ancak Lala Şahin Paşa tarafından öldürüldü.
Muharebeden sonra Meriç Nehrinin rengi ölü Sırp askerlerinin kanlarından kırmızıya döndü.
Krallarını kaybeden Sırbistan ise Osmanlı’nın yönetimi altına girdi. Bu zafer ile Osmanlılara Makedonya‘nın yolları açıldı. Makedonya’daki Sırp Prensleri, Bulgar Kralı ve Bizans İmparatoru Osmanlı hakimiyetini tanırken, Makedonyalı Sırplar, Osmanlı Devleti'ne bağlılığını bildirmek zorunda kalmıştır.
Böylece Osmanlı’nın Balkanlardaki fetihleri kolaylaşmıştır.
Bu zaferle birlikte Osmanlı Devleti’nin Balkanlardaki ilerleyişi hız kazanmış oldu.
Bununla birlikte Osmanlılar Drama, Kavala, Serez gibi yerleri, Yunanistan’daki belli bölgeleri de ele geçirdiler.
ÇİRMEN ZAFERİ'NİN NETİCELERİ
Bu destansı Çirmen zaferi, Avrupa'da dengeleri kökünden değiştirmiştir…
Murad Hüdavendigâr'ın Edirne'yi fethettikten sonra hem Anadolu'da çıkan karışıklıkları önlemek hem de Bursa'da devlet reformları ile uğraşmak için Anadolu'ya geçmesini fırsat belleyip Osmanlı ordusunu gafil avlamak isteyen Haçlılar ava giderken avlanmış ve Hacı İl-Beyi komutasında keşfe çıkan süvari birliklerinin gece aniden bir baskın hücumuna geçmesi karşısında tel tel dökülerek tüm umutlarını Meriç Nehri'nin soğuk sularında bırakmıştır…
Artık İslam ordusunun önünde hiçbir engel kalmamıştır…
Çirmen garp yurtlarının fethinin bir nevi anahtarı olmuştur…
Muhammedi ilerleyiş için Avrupa'nın bütün kapıları ardına kadar açılmıştır…
Bu zaferle aynı zamanda ilâhi tecelliler de coşup taşmış ve başta Peygamber Efendimizin muştusu olan İstanbul’un fethi başta olmak üzere Lehistan’ın, Otranto’nun, Belgrad’ın ve daha nice diyarların fethinin hazırlandığı köprübaşlar tutulmuştur…
Çirmen gibi böylesine eşine az rastlanır bir askeri destanı kaleme aldığım bu makalemi Yahya Kemal'in Çirmen Savaşı'ndan aldığı ilhamla kaleme aldığı Akıncılar şiiriyle değerli okurlarımı baş başa bırakarak sonlandırmak istiyorum:
AKINCILAR
Bin atlı, akınlarda çocuklar gibi şendik;
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik!
Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: İlerle!
Bir yaz günü geçtik Tuna'dan kafilelerle...
Şimşek gibi bir semte atıldık yedi koldan.
Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan.
Bir gün dolu dizgin boşanan atlarımızla
Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla...
Cennette bugün gülleri açmış görürüz de
Hâlâ o kızıl hatıra titrer gözümüzde!
Bin atlı, akınlarda çocuklar gibi şendik;
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.