7 Soruluk Bir Karne
İsa’nın 12 seçme öğrencisinden biri JUDAS İSCARİOT idi. İsa’nın tutuklanması için Yahudi makamlara yardımcı olmuştur.
Seneca Neron’un hocasıdır.
Judas İsa’ya niçin ihanet etti. Neron kendi öğretmenini neden öldürttü. Alkibiades Sokrates’in değer verdiği ilkeleri neden yıktı.(İsyankâr çocuk kendisi olmaya çalışıyor!)
Dijital çağda her ne kadar eskiden olduğu gibi heyecan oluşturmadığı söylense de milyonlarca öğrencimiz ve velilerimizi karne heyecanı bekliyor. 17 Ocak 2025 tarihinde öğrencilerimiz karnelerini alacaklar ve 03 Şubat 2025 tarihine kadar dinlenme fırsatı elde etmiş olacaklar.
Öğrencilerimize öğretmenlerimiz tarafından dönem boyunca gösterdikleri performanslarına bağlı olarak, başta akademik başarılarını gösteren karneleri verilecek.
Acaba yetişkinler ve eğitimciler kendi iç dünyalarında geride bıraktıkları süreçte verdikleri eğitim konusunda kendilerini nasıl değerlendirmeli, kendilerine bir karne verilecek olsa ve bir puanlama yapılacak olsa kendilerine hangi sorular yöneltilmelidir?
Bu sorunun cevabını Anadolu coğrafyasında ruh üflemeyi bilmiş, bu topraklara nefes olmayı başarmış gönül insanlarının penceresinden bakarak bulabiliriz.
İsterseniz 7 soruyla konuyu ele alalım:
1-İleriyi görmek, gençlere gösterebilmek konusundaki durumunuz hakkında ne düşünüyorsunuz?
İleriyi görmeyen eğitimcilerin ileriyi görebilen öğrenciler yetiştirmeleri hayalden öteye geçmeyecektir.
Celaleddin Rumi ne güzel söylemiş:
Ey benim ham öğrencim, değirmen taşının döndüğünü görüyorsun ama onu çeviren derenin suyunu seyretmelisin. Havada dolaşan tozu görüyorsun ama onu hareket ettiren şeyi görmelisin.........yüzeydeki köpüklere değil, denizin kendisine göz at.....
Gerek eğitimcide, gerekse yetiştirilecek öğrencide bu ileriyi görebilme becerisi de gökyüzüne bakma kabiliyetinden, kalbin olması gereken hal üzerinde atmasıyla mümkün olacaktır.
2-Bilinçli insan yetiştirmek konusunda durumunuz hakkında ne düşünüyorsunuz?
Sadece akademik yönden değil, öğrencilerimize sorumluluk, ahlak, adalet ve takva alanlarında da kazanımlar sunabiliyor muyuz?
Celaleddin Rumi’den başka bir hikâyeye tekrar bakalım:
Bir al doğanı bir kocakarıya verirler. Annesi tırnaklarını kesmedi diye, doğanın tırnaklarını ve gagasını keser. Oysaki doğan onlarla iş görmektedir. Ama kocakarı bunu iyilik olarak yapmıştır. Doğana tutmaç verir. Doğan yemediği için kızar. Bari tutmaç suyunu iç der. Halbuki, tutmaç suyu doğanın yaradılışına uymaz. İçmeyince de kocakarıyı çileden çıkarır. Öfkeyle çorbayı doğanın başına döker. Doğanın başı kel olur. Doğanın gönlü yanar, gözyaşları döker. Gönüller aydınlatan eski sahibinin lütuflarını hatırlar. Yüzlerce olgunluklar edindiği nazlı gözlerinden yaşlar dökülür...
Son hikâyede, kocakarı öğretmeni, ak doğan öğrenciyi, verilen yemek bilgiyi, yapılan faaliyet de öğretimi ifade etmektedir. Çorbayı kafasına döküp ak doğanı kel yapması öğretmenin öğrenciyi anlayamayacağı veya ihtiyacı olmayan, ya da ilgi duymadığı bilgileri ona vermesini, kel olmasını da yeteneklerinin körelmesini temsil etmektedir.
Öğrencisini iyi tanıyarak onların kabiliyetlerini merkeze almayı başarabildiyse bir eğitimci kendisine sorulan bu soruya istediği puanı verebilir.
3-Ahde Vefa duygusuna sahip gençler yetiştirmek konusunda durumunuz hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu işin sadece akıl boyutunu değil, duygu düşünce, değer ve davranış boyutuyla birlikte bütüncül bir eğitim anlayışıyla hareket ederek ele almanız gerektiğini göz ardı etmeyenler arasında kendinizi görebiliyorsanız ne mutlu sizlere ve yetiştireceğiniz öğrencilere. “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” ayeti bu konuda herkes için güzel bir ölçüdür. Bu ölçüyü önce kendi gönlüne ve sonrada onların ruhlarına nakşetmeye bak.
Öğrencilerimizi hakkını, hukukunu, hesabını, haddini bilecek şekilde yetiştirmeliyiz.
4-Benliğinden sıyrılma becerisine sahip gençler yetiştirebiliyor musunuz?
Verdiğiniz eğitim öğrencilerinizin mütevazı olmalarını hedeflemiyorsa, insan yetiştirme ufkunuz sonsuzluğa dayanmıyor demektir.
Bu konuda pes etmeyenler, nefsiyle mücadeleci kimliğinin farkına varabilenler ve gerçek bir savaşçı ruhuna sahip olanlar yolda kalmayacaklardır. Dört kapı, kırk makamdan geçerek yolculuğu tamamlayanlara ne mutlu. Bu yolda ilerlemek için öğrencilerimize gücün kuvvetin, süratin, tekniğin, dayanıklılığın tek başına yeterli olmayacağını, mücadele ve savaşçı ruhunu kaybetmemeleri gerektiğini anlatabildik mi?
5-Yenilik anlayışınızı sorguluyor musunuz?
Yeniliğe açık olmayan, değişimi ve çağı doğru okumayan, tevhit temelli değişimi ve yeniliği kabul etmeyen bir eğitimcinin yenilik konusunda öğrenciye kazandıracağı fazlada bir şey olmayacaktır. Doğru düşünen, bilgiyi tüketen değil, aynı zamanda üreten ve pazarlayan bir gençliğe sahip ülke olarak hem sahada hem de masada varlığımızı sürdürebiliriz.
6-Gönül Gözünü Açmayı becerebiliyor musunuz?
Sadece göz ile değil, kalp gözüyle bakan bütünü görmeyi başarabilen gençler yetiştirmek için sınıfın kapısından girmeden önce öğrencilerin gönlüne girmeyi başarabilen bir eğitimci olmak gerekir.
Aklıyla ve ahlakıyla yarışacak bir nesil yetiştirmek için onların sadece zihinlerini değil, kalplerini de doğru kaynaklarla beslemek gerekir.
7-Öğrencilerimize kendi kendini terbiye etme becerisi kazandırabiliyor muyuz?
Bir şeyin değerini, o şeyin yöneldiği hedef tayin eder, kendi kendini terbiye etme hedef i bu manada oldukça değerlidir. Kendini yönetme becerisi kazandıramadığımız her öğrencimiz, gerçekte bırakın bir problemi çözmeyi, sorunların içerisinde kaybolmaktan ve sorunun bir parçası olmaktan kendini kurtaramayacaktır.
Kendi kendini terbiye etme becerisine sahip her bir öğrencimiz, kadim kültürümüzde bizlere öğretilen tuz ekmek hakkını bilecek, dört kapı, kırk makamdan geçmeyi başaracaklardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.