Yılmaz TAŞÇI

Yılmaz TAŞÇI

Bu topraklara ruh üfleyenler

Bu topraklara ruh üfleyenler

Adı hangi dünya diye anılırsa anılsın, durumdan duruma geçişler bütünüdür her şey…

Mustafa Kutlu ‘’Hüzün ve Tesadüf ‘’adlı eserinde, yanılmazsak biraz da bu günlerden de bahsediyor gibi. Şöyle diyor:

"Dünya küçüldü artık, hepimiz biliyoruz. Hayret, neredeyse bir köy oldu. Bu küçümen köyün bir adımda ulaşılan öteki ucundan, artık bulunması fermana mahsus bir ıstakoz cinsi canlı canlı mutfağa taşınıyor. Maymunların beyni çıkartılıyor, katır dili, cambaz ayvası, kirpi oku, yılan tavası, yassı-massı bir şeyler hazırlanıyor ‘’

Ancak Covıd 19 süreciyle yaşanan/yaşatılanlar gösteriyor ki bu dile getirilenlerden fazlası da yaşanacak.

Olan/olması gereken! Olanla özdeşleşir/bütünleşirse insan, olması gerekenlere kör olması da kaçınılmazdır.

Düşüncelerindeki Hibrit bir dünyada yaşamaya alıştırılıyor gibiyiz kimilerinin. Virüsün yaydığı korkuyla birlikte, dijital dünyadaki öngörülemez hızlı değişim, fiziksel dünyayı da yok saymadan etkisine almayı başardı.

Yeni Normal(!) diye bizlere söylenmeye ve inandırılmaya çalışılan; sadece yapay zekâ değil, pek çok etkenle yeniden şekillenerek kurulacak bir hibrit dünya modeline uymak zorunluluğumuz.

Sosyolojik olarak da çok köklü bir dönüşüm anlamına gelen bu süreci doğru okumazsak, ülkenin bütünü olarak yaşayacaklarımızı hep birlikte müşahede edeceğiz.

Yaşanan gerçeklere sırtımızı dönmeden bahse konu hibrit dünyanın, dijital çağın taleplerini, karmaşıklıklarını ve değişen zemininin getirdiği zorlukları gelecekte üstlenecek kesim içerisinde çocuklarımızın durumunu, avantaj/dezavantajlarını çok yönlü ele almak zorundayız.

Dijital çağın içine doğan ve geleceğin yetişkinleri olacak çocuklarımız, dijitalizasyon ve yapay zekâ teknolojilerinin şuan öngörülemeyen etkilerine maruz kalacak, hibrit dünyada sunulan imkânlar ve olası risklerden fazlasıyla etkilenecektir.

Dijital Çağda, Yapay Zeka birçok insan yeteneğini aşabiliyor malumunuz. Yapay zeka eksenli gelişmiş teknolojilerle üretilen/üretilecek makineler soğuk ve duygusuzdur. Toplumun şekillenmesinde ağırlık noktasını bu yönde tutmak işin duygu boyutunu yok saymak oldukça tehlikelidir.

Toplumun duygu yönünden besleneceği kaynaklardan uzak kalması toplumu psikozlara sürükleyeceği de bilinen bir gerçektir. Büyük mucizeler bekleyen, yere ve göklere dilediğince hakim olabileceğini düşünen, dijitalizasyonu kendi çıkarları doğrultusunda kullanan, insanı değerleri yok sayan güçleri bilmek, anlamak ve gerekli tepkilerimizi ortaya koyarak duruşumuzu netleştirmek zorundayız. Aksi durumda dijital kölelik kaçınılmaz olacaktır.

Bu kapsamda, yapay zekânın baş edemeyeceği tek zekâ türü olduğunu söyleyebileceğimiz “Duygusal Zekâ"  gelişimi konusunda tüm eğitimcilerimize büyük sorumluluklar düşüyor. Özellikle bir yıla yakın uzaktan eğitim sürecini yaşayan, okulların açılamadığı bu zorlu süreçlerde gençlerimizin bilişsel, psikomotor becerileri kadar, duyuşsal becerileri de büyük önem arz etmektedir. Aksi durumlar da düşünceleri yaptıklarından ırak, duyularının mutlu olmaktan engellendiği, bedeni yorgun, anlamsızlık kaygısı yaşayan, sanal ve gerçek dünya ayrımını yapamayan bir dijital nesil bahse konu hibrit dünyada bizi bekliyor olacak.

Her bir gencimizi olduğu gibi kabul etmek, bireysel farklılıklarını zenginlik olarak görmek, her öğrenciye başarılı olma imkânını en adil biçimde sosyalleşebilecekleri ortamlarda özellikle okullarda yüz yüze eğitimle kazandırmak, farklılaştırılmış eğitim programları geliştirmek zorundayız. Salgın sürecinde okulların belli kademelerinde de olsa yüz yüze eğitime açıldığı bu günlerde Örtük/açık değerler eğitimi, duyuşsal davranış eğitimleri konusunda yeni beceriler elde etmek ve bunları uygulamaya dökmek zorundayız.

Çocukların duygusal ve sosyal becerileri de eşzamanlı olarak kazanmalarına gereken önem vermek, yaratılanı yaratandan ötürü severiz anlayışını hakim kılmak, öncelikle insan olmanın ortak paydasında, duygu ve ihtiyaçların birliğinde buluşmak zorunda olduğumuzu bilmek ve hissettirmek önem arz etmektedir.

Adı Hibrit bir dünya da olsa farkındalık duygularımızla, dünyayı memleketi bilen bir anlayışla yetiştireceğimiz gençler, geçmişte olduğu gibi gelecekte de barışın, huzurun teminatı, umut edileni ve her daim bekleneni olacaktır. Bunun içinde güçlü mazisini bilen, bu topraklara ruh üfleyenleri tanıyan dünyaya umut olan, yüreğinde baharı taşıyacak gençlerimizi yetiştirmek adına yaşadığımız coğrafyanın iklimi de kültürel zenginlikleri de mevcuttur.

Unesco’nun aldığı kararla değerlerimiz olan Ahi Evran, Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli isimlerinin 2021 Yılı ilan edilmesi sevindirici ve insanlığın halen bu değerlere olan ihtiyacın bilinmesi ve hissedilmesi, insanlığa yeniden nefes olması adına büyük önem arz etmektedir.

Bu konudaki düşüncemizle yazımızı sonlandıralım.

 “Geçmişi ve geleceği ile sohbet edebilen bir insan” olmak önemli ve anlamlı bir gelişim aşamasıdır...

Fikirleriyle, bıraktıkları eserlerle gönül dünyalarımıza değerler katan

Hacı Bektaş Veli’nin vefatının 750’nci yılı olan 2021 yılı, UNESCO tarafından anma ve kutlama yıl dönümleri arasına alındı.

Hoca Ahmet Yesevi ocağında yetişen, Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda ve Anadolu’nun Türkleşmesinde etkili olan, “İncinsen de incitme”, “Bir olalım, iri olalım, diri olalım”, “Her ne ararsan kendinde ara” sözleriyle bütün insanlığı sevgi ve hoşgörüye davet eden Hacı Bektaş Veli’yi daha yakından tanımak ve anlamak, bu topraklara "Ruh Üfleyenleri", değer katanları neslimizle buluşturmak, salgın sürecinde düşüncelerini tüm insanlığa bir ışık kaynağı olarak ulaştırmak için; UNESCO'nun aldığı karar, insanlık adına Türkiye'nin Kadim Kültürü ve Güçlü Mazisiyle halen merkez konumunda olduğunun da bir göstergesidir..

           

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yılmaz TAŞÇI Arşivi