Deprem sonrası duygu durumları
Yaşanan zor zamanlar ve gerçekleşen olaylar, içinde yaşadığımız toplumu ve kendimizi tanıma fırsatını bizlere sunmaktadır.
Geçen hafta bu köşede yayınlanan yazımızda ‘’Yaşanan depremlerde yıkılmak sadece binalara mahsus bir şey değil ve ateş sadece düştüğü yeri yakmıyor.’’
Ülke olarak ‘’Önce tedbir, sonra güven’’ bilincini aşılamak zorundayız. Deprem öncesi, anı ve sonrası alınacak önlemleri bilmek, bu konuda herkesin bilgi düzeyini ve duyarlılığını arttırmak güvende kalmanın, yaşanan olayların sonuçlarından olabildiğince az zararla kurtulmanın yegâne koşullarından birisidir diye belirtmiştik.
Toplumda sosyal disiplinin ne kadar önem arz ettiğini hep beraber yaşıyoruz. Değer, duygu, düşünce ve davranış boyutlarının toplum üzerindeki etkilerini de görmekteyiz. Özellikle güvenilir bilgi kaynaklarından ve resmi makamlardan yapılan açıklamaların öneminden de ayrıca bahsetmeye gerek yok diye düşünüyorum. Çünkü başta sosyal medya üzerinden sunulan sağlıklı olmayan bir bilgiden, yanlış bilinç, oluşan yanlış bilinçten de linç durumları oluşabilir.
"İyilikte ve fenalıktan sakınmakta yardımlaşın.’’ İlahi uyarısını dikkate alan, milletin devletiyle bütünleştiği ve devleştiği böyle zamanlarda bile ayrıştırıcı söylemlerle ve paylaşımlarla karşılaşabilmekteyiz.
Alanında uzman kişiler tarafından verilen bilgilerin ve yapılan uyarıların toplumda kabulü ve istenen davranışa dönüşümü için her kes sorumluluk bilinciyle hareket etmeli/etmeye devam etmelidir.
Deprem sonrası yaşadığımız sürecinin beraberinde toplumsal, siyasal, ekonomik birçok değişiklikleri beraberinde getireceği ve insanımızın hayata bakışını etkileyeceği aşikardır.
Deprem anında ve sonrasında oluşacak tepkiler, her insanda farklılık gösterdiği gibi oluşacak ortak duygulardan birisi nedir? denilirse cevabı “korku” olacaktır. Kişinin psikolojik dayanıklığı, karakteri, depremin şiddeti ve olay sonrası yaşananlar/ yaşanacaklar depreme verilen tepkiyi değiştirebilmektedir.
Uzmanlar tarafından yapılan tespitler ele alındığında; yaşanan ve toplumun büyük kesimlerini etkileyen olaylar karşısında insanların verecekleri tepki sırası şu şekilde olmaktadır:
Şok →Reddetme →Öfkelenme →Depresyon, → Kabul Etme ve →Uyum
Şok ve uyum arası pasifleşme ve toparlanma dönemi olarak ta ele alınabilir.
Alan taraması yapıldığında kaygının oldukça yüksek olduğu toparlanma dönemlerinde kişilerde yaşanabilecek duygu durumları ile ilgili olarak konunun uzmanları tarafından dikkat çekilen bazı başlıklar şu şekilde ele alınmaktadır: Ansız korkular, uykusuzluk, depremle ilgili kabus görme, deprem anının rahatsız edici boyutta hatırlanması, sürekli deprem olacağı korkusuyla yaşama gelecekle ilgili plan yapamama, kendine ve toplumuna karşı yabancılaşma, çaresizlik hissi, antidepresan kullanımlarında artış, olay anını hatırlatan durumlardan kaçınma refleksleri gösterme, duygularıyla yeterince baş edememe vb. durumlardır.
Elbette farklı düzeylerde etkilenmekle birlikte, psikolojik sağlamlığını koruyabilen insanımız bu durumu kısa süre içerisinde atlatabilir.
İnsanın içinde yaşadıkları toplumların sahip oldukları sosyal ilişkiler, depremin yaşandığı ortamlarda ve zorunlu göçler sonrası yeni yerleşim yerlerindeki uyum durumları, gözlenecek değişken duygu durumları, kişilerin yaşamsal kırılganlıklara olan toleransları ve psikolojik etkiler çok yönlü ele alınmak zorundadır
Bu tarz beklenmedik olaylar karşısında kırılgan gruplarda öncelikli ortaya çıkan çaresizlik, umutsuzluk vb. durumların beraberinde dirençli psikolojik sorunlara da kapıları arayabileceği uzmanlar tarafından ayrıca dile getirilmektedir.
İnsanların belirsizlik hissi yaşadıkları durumlarında rasyonel olmayan ve uygunsuz davranışları görülebileceğini kabul etmek gerekir. Böyle durumlarda hızlı-otomatik-hayatta kalma refleksleri öne çıkar.
İnsanların, kaygı ve korku duygularının yanında öfke duygusu da vardır. Kişilik düzeyleri, eğitim durumu, psikolojik yapısı, değişen koşullara uyum sağlama becerisi, yaşamlarındaki bireysel alışkanlıkları, tecrübe ve deneyimleri, sosyal ve psikolojik desteklere ulaşma durumu, sahip olduğu ekonomik durum, devletin kabul gören politikaları vb. konular özellikle deprem sonrası toplumun uyum sürecinde yaşanan acı olayları depresyona girmeden ya da hafif atlatarak kabullenmesinde ve normalleşmesini sağlamada başarı için sayılanların her biri ayrı olarak dikkate alınması gereken durumlardır.
Böyle zor zamanlarda sosyal medya platformlarındaki bilgi kirliliğinden de insanımızı korumak, doğru bilgiyle buluşturmak gerekiyor.
Deprem felaketi sonrası sosyal medya yardım ve koordinasyon faaliyetlerinde çok önemli rol oynamakla birlikte askerimizi, polisimizi, sahada çalışan ekipleri, insanımızı ve devletimizi karalamak isteyen kötü niyetli kişilerin de boş durmadığını bilmek, yayınlanan her görüntünün gerçekle bağlantısını araştırmak ve bunların paylaşımında çok dikkatli olmakta gerekiyor. Paylaşım yapılacaksa bizi anlatan gerçek olan güzel mesajları paylaşalım. Bizleri duygulandıran güzel bir mesaj örneğini burada paylaşalım. https://twitter.com/trthaber/status/1625047907354423296?t=kYlhG15xc9R5Q5AYgsnLhQ&s=19
Gaziantep Nurdağı ilçesindeki depremzede çocuklarımıza getirdiği çikolataları dağıtmak için yaptığı mesaj zor zamanlarda insanımızı, askerimizi, millet olarak umudumuzu en güzel şekilde yansıtan karelerden biridir.
Ufaklıklar koşun bu tarafa...
Bu sese koşan, tebessümle ve güvenle askerine sarılan, askerinin de umut olarak gördüğü çocukları hiç bir zaman yalnız bırakmadığı bir millete mensubuz.
Uzmanlarca 6 Şubat’ta arka arkaya meydana gelen iki depremin açığa çıkardığı enerjinin 500 atom bombasının enerjisine sahip olduğu bildiriliyor.
Bu yıkıcı depremin yarasını saracak daha büyük güçteki enerji, milletimizin kalbinde, damarlarında dolaşan kanda ve çocukların yüzündeki tebessüm de gizlidir...
Yaşanan bu deprem felaketini bilim, iman, ahlak, niyet ve samimiyetle dolu, gönül birliği ve zenginliği sağlamaya yönelik adımlarla hep birlikte ülke olarak aşacağımıza inanıyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.