KONYA HABER
Konya
Açık
13°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
41,3054 %0,23
48,9634 %0,44
4.877,46 % -0,31
Ara

Dijitalizasyon!

YAYINLAMA:

Covid 19 salgınıyla birlikte gündemiz de fazlasıyla yer edinen kavramlardan birisi.

İçinde yaşadığımız, her alanda kendisini fazlasıyla hissettiren hayata yeni kurallar getiren ve uzun süre konuşacağımız bir kavram.

Heraklitos’un meşhur bir sözü vardır, “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” diye.  Dijital çağda İnsanların iletişiminden, yaşam şekillerine, karar alma süreçlerine kadar her şey bu değişimden nasibini alıyor. Lakin geçmişe göre katbekat hızla…

Zaman kavramı da değişimden nasibini alıyor. Bir yıl içinde üretilen verinin yarısı neredeyse tüm insanlık tarihinde üretilenle aynı sayıda. Her gün internete bağlanan özne/nesne sayısı milyonlarla ifade ediliyor. 

Konuyu biraz daha anlaşılır kılmak, bir benzetme yapmak için kısa bir  hikaye:

Satranç Tahtası ve Buğday Hikâyesini çoğumuz duymuş/okumuşuzdur. Rivayet odur ki, satranç oyununu icat eden kişi Kral’ın öyle beğenisini kazanmıştır ki “dile benden ne dilersen” gibisinden bir ödül vermek istemiştir.

Mucit ise alçak gönüllü, birkaç defa sağlığınız filan dediyse de Kral’ın ısrarları üzerine isteğini söylemiştir: 64 kareli satranç tahtasının ilk karesine 1 buğday tanesi konulacak, sonra sırayla her kareye bir öncekinin 2 katı kadar buğday konulacaktır. Yani 1, 2, 4, 8…

Kral bu karışık hesap yerine verin bir çuval buğday da gitsin der ama mucit tam olarak istediğinde ısrarlı olunca Kral da ister istemez peki der.

Birkaç saat sonra tahıl depolarından sorumlu yetkili Kral'ın huzuruna varıp tüm depoların boşaldığını ama hala gereken sayının çok uzaklarında olduğunu söyleyince iş anlaşılır ve bir hesap yaparlar.

Birinci kareye 1 buğday, ikinciye 2, üçüncüye 4, dördüncüye 8, beşinciye 16, yani (n)nci kareye 2 üzeri 63. Yani 9, 223, 372,037,000,000,000 ya da daha kabacası 9’un yanında 18 adet sıfır.

1 buğday tanesinin yaklaşık 0.02 gram olduğu düşünülürse bu sayıda buğday 20,000,000,000,000,000 gram veya 20,000,000,000,000 kilogram veya 20,000,000,000 ton veya 20 milyar ton olacaktır. Tabii ki böyle bir buğday stokunun mevcut olması düşünülemez (Uluslararası Hububat Konseyi (IGC); 2020/2021 sezonu için 2019/2020 tahminine göre, buğday üretimini 4 milyon ton artarak 766 milyon ton, buğday tüketimini 2 milyon ton artışla 750 milyon ton olacağını öngörmektedir)

Hikâyede anlatılan durumla anlatmaya çalıştığımız olaylar benzerlik göstermekte. “Exponential Times” yani “üstel zamanlar/ katlanarak artan dönem” diye tabir edilen bir dönemin içindeyiz.

İnsan beyninin alabileceğinin çok üstünde hızla katlanarak artan veriler, teknolojilerle hangi sektör olursa olsun dijitalizasyonun baskısından kurtulamayacağı,Endüstri 4.0, ,nesnelerin interneti(loT), yeni servisler, bilgiler, bağlantıların vb. sürekli gündemde yer aldığı, sırtımızı dönemeyeceğimiz gerçeklerin var olduğu bir dönem yaşanıyor.

Beklentilerin ve kişisel memnuniyet düzeyinin arttığı bir dünyada ayakta kalmanın yolu hızlı, kaliteli üretimle, kolay ulaşılabilir olmaktan ve temin edilmekten geçiyor.

Alıcı kuşaklar, karar verici konuma geliyorlar. Sadece dijitale sahip olmaktan öte dijital teknolojiler kullanarak dönüşebilen buna bağlı olarak ta kaliteli, hızlı, ucuz ürün ve hizmet sunabilecek kurumlar varlığını sürdürebilecektir.

Masada ve saha da yer almak isteniyorsa bu değişim hakkında “Nedir” sorularının cevaplanmış olması, “Nasıl”  aşamasına çoktan geçilmiş olması gerekiyor. Hangi sektörde olursa olsun bundan sonraki süreçte bir işin nasıl yapılacağı hakkında bilgiye, beceriye ve nitelikli insan kadrosuna  sahip olmak gerekiyor.

Gelecekte yapay zeka ve robotların insanların işlerini elinden alacak ya da esir alacaklar diye söylenenleri kabul etmek ormana değil, ağaca bakmak demektir. Böyle bir esaret zincirini, gerekli dönüşümler sağlanamazsa, yapay zeka ya da robotlar değil; bizzat dijitalizasyon  yapacaktır. Dijitalizasyonla birlikte anlayışlar, içerik ve yaklaşımlarda değişiklikler kaçınılmaz olsa da içinde bulundurduğu fırsatlarla ve tehditlerle devam eden/edecek bir yolculuğunda olduğu bilinen bir gerçektir.  Bu yolculukta da her zaman olduğu gibi insan unsuru ön sırada olacaktır. Çünkü yolcu olan ve aynı zamanda tüketici konumda  da yer alan robotlar ya da yapay zeka değil, insandır. Yalnız bu yolcu için önceden sahip olmak, satın almak duygusu önemliyken, bundan sonraki süreçte yeni nesil için değer ve fayda önem arz ediyor. Bu durumu kabul edip, hayat boyu öğrenmeyi özümseyenler, bilgi ve becerilerini hızlı güncelleyip eğitim politikaları geliştirebilenler, dönüşümünü buna göre yapabilenler, değerlerine sahip olup, nesne olmak yerine özne olmayı başarabilenler ayakta kalabileceklerdir.

Korku ve endişe veren belirsizlikten uzak kalıp, belirlilik anlayışıyla hareket edebilirsek süreç içinde sonuçları hep birlikte göreceğiz.

Fuzuli’nin sözleriyle, “Devrân ne zamanda ola âhir,her devrinde ne ola zâhir…

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *