Her kuşak yaşadığı çağın tanığı ve şekillendiricisidir…
Küresel Kapitalizm, popüler kültür, medya, dijital Panoptikon sahipleri tarafından karşımıza sürekli bir kuşak tanımlaması çıkmakta/çıkarılmakta.
Z Kuşağını konuştuğumuz bu günlerde Alfa –Beta-Gama Kuşakları tanımlaması literatür de yerini aldı.
Z Kuşağından Sonra tanımlanan Alfa Kuşağının, Yunan Alfabesinin ilk harfiyle adlandırılması oldukça dikkat çekici. Kimileri Sanki Sıfırdan kendi istekleri doğrultusunda yeni bir kuşak beklentisini ortaya koyuyor. Özellikle genç kuşaklarla ilgili tanımlamaların ve hayallerin, Büyük Sıfırlama, Great Reset veya Global Reset ile bağlantısı var mıdır? Düşünmeye ve sorgulamaya değer görünüyor.
Yapılan bu tanımlamalar ve etiketlemelerle gençlerin nasıl düşüneceğine, hangi besinleri tercih edeceklerine, ne tür müzikleri dinleyeceklerine, giyim tarzlarına, dini inançlarına varıncaya kadar birçok söylemlere bu çocuklar daha dünyaya gelmeden şahit olmaktayız. Buna inandırılan genç kuşaklarda haliyle yetişkinlerle olan çatışmalar kaçınılmaz olarak yaşanacaktır.
Tarihe yön veren, insanın/insanlığın gelecekteki kaderini bir kalıba dökmeye çalışan, geçmişte olduğu gibi bulunduğu andan itibaren yarınların neslini planlayan, onların yazgılarına egemen olmaya çalışan güçler insanlığın tarihinde her zaman olmuştur ve olacaktır da.
Kuşak tanımlamalarının serüvenine baktığımızda tarihsel süreçte yaklaşık 15 yıllık gibi zaman dilimlerinde, farklı adlandırmalarla gündemimizde yer almayı her zaman başarmışlardır. Kısa bir tanımlama:
1925-1945:Sessiz Kuşak, 1946_1964:Bebek patlaması kuşağı,1965_1979: X Kuşağı
1980-1995: Y Kuşağı, 1996-2010: Z Kuşağı, 2010_2025:AlfaKuşağı, 2040_2054:GamaKuşağı
Alfalar, küresel ve ekran kuşağı olarak ta kabul edilmektedir...
Yapılan bir araştırmada Radyonun 50 milyon kullanıcıya ulaşması 38 yıl, TV 13 yıl, iPod 4yıl, İnternet 3 yıl, Facebook 1 yıl, Twitter 9 ay, Pokemon Go ise sadece 19 günde...
Alfaların yaşam tarzını belirleyen en etkili unsurun Teknoloji olduğu ortada...
Metaversede Alfa kuşağına muhtemelen 5G, yapay zekâ, otonom araçlar, akıllı saat, Siri, Airpod kulaklıklar, iPad, Instagram, Snapchat vb. dijital teknolojileri yaşamlarının vazgeçilmezi olarak gösterilecek bir yolculuk ve imtihan bekliyor gibi...
Artık kabul etmeliyiz ki; sokaklarda, bilgisayarlarımızda, evdeki televizyonlarımızda, hatta cep telefonlarımızda bulunan kameralara bakışımız; olası tehlikeli durumlar için bizleri ve çocuklarımızı koruyan aygıtlar olarak düşünülse de dönüştüğü şey bir nevi gözetim kuleleri, modern Dijital Panoptikonlardır.
İçinde bulunduğumuz dijital çağda kişiler bilgiye zorunlu olarak var olan dijital ve sanal platformlardan ulaşabilmektedir. Dolaylı olarak bu gözetleme mekanizmasına da bilmeyenler farkında olmadan, bilenler de zorunlu olarak belirli konularda özgürlüklerini kısıtlamasına rıza göstermektedirler.
Dijital Panoptikon sahipleri bilirler ve beklerler ki: dijital çağda teknolojinin geldiği noktada, sürekli izlendiklerini hissedenler daha itaatkâr, disiplinli ve uyumlu olurlar/olmak zorundadırlar.
Alfa kuşağına metaverse de biçilmek istenen rol, bir nevi Truman Show’daki bir hayatın benzerinden daha fazlası.
The Truman Show Andrew Niccol tarafından yazılan ve Peter Weir'ın yönettiği 1998 yapımı bir film hakkında bilgi sahibi olanlar vardır.
Truman Burbank, kartpostalları aratmayacak güzellikte bir adada yaşamaktadır. Bir işi, evi ve çok sevdiği hanımı vardır. Ancak Truman dışında herkes bunun bir oyun olduğunu bilir. Truman'ın yaşamı gerçek sandığı bu stüdyolarda tam otuz yıldır, aralıksız olarak ve reklam vermeden bu yaşamı kendinden habersiz şekilde 24 saat boyunca canlı olarak televizyonda yayınlanmaktadır.
Gerçek olarak sadece kendisinin olduğu ortamda Truman'ın annesi, babası ve eşi kısacası tüm ailesi de sahtedir. Çocukluğunda bile dış dünyanın olmadığı Truman'a ikna edilmeye çalışılmıştır. Okullarında kaşiflik gibi dış dünyanın görülmesine sebep olacak meslekleri özenmesine izin verilmemiştir.
Lise yıllarında karşılaştığı bir kıza sevdalanır, ama bütün oyuncular tarafından bu kızdan ayrılması istenmiştir. Sahte adı Lauren olan bu kız ona gerçek adının Sylvia ve bütün bunların bir düzmece olduğunu anlatmıştır.
Truman bu ana kadar hiç şüphelenmemiştir, ta ki babasını caddeden geçen insanlar arasında görünceye kadar...
Zaten sahte eşinin evlilik fotoğrafında bir yalan işareti yaptığını da gördüğünde tüm gerçekleri öğrenmeye başlamıştır. O zaman 30 yaşına girdiği bölümde dizinin yönetmenine direnmiş ve sonunda gerçek dünyaya ulaşmıştır. Filmin konusu kısaca böyle.
Truman’ın gerçekliğe geçmek için yaşadığı tereddüt günümüz genç kuşakların “düzen içinde kalma/ düzensizlik yaratmama” hislerinin birer tercümesi olarak ta görenler olmuştur.
Christof’la aralarında geçen şu diyalog ise bireyin içine düştüğü hiper gerçekliğin farkına vardığında yaşayacaklarına örnek teşkil ettiği tespiti yapılabilir.
Christof: “Truman, konuşabilirsin seni duyabiliyorum.”
Truman: “Kimsin sen?”
Christof: “Ben yaratıcıyım. Milyonlara umut ışığı ve ilham veren bir televizyon programının yaratıcısıyım.”
Truman: “Peki ben kimim?”
Christof: “Sen yıldızsın.
“ Truman: “Hiçbiri gerçek değil miydi?
“ Christof: “Sen gerçektin. Sizi izlemek bu yüzden güzeldi. Beni dinle Truman dışarıda senin için yarattığım bu dünyada olandan daha fazla gerçeklik yok. Aynı yalanlar ve aynı ikiyüzlülük… Ama benim dünyamda korkacak hiçbir şey yok. Seni senden bile daha iyi tanıyorum.”
Truman: “Ama beynime kamera koyamadın.”
Christof: “Korkuyorsun, bu yüzden gidemiyorsun. Önemli değil Truman seni anlıyorum. Sen gidemezsin Truman. Sen buraya aitsin.”
Truman: “Olur ya belki görüşemeyiz; iyi günler, iyi akşamlar ve iyi geceler…”
Yukarıdaki sahnelerin daha fazlası meteverse de insanlığı bekliyor olacaktır.
Gerçeklerden uzaklaştırılmaya çalışılan günümüz insanı ve genç kuşaklar gerçekliğe ulaşmak için önce taklidi daha sonrada taklidin taklidini reddetme becerisi, içinde bulunduğu rüyadan uyanıp, medya okuryazarlık becerisiyle sosyal medyanın sunduğu dünyayı sorgulaması ve kendi gerçekliğinin kapısını tıpkı Truman Burbank gibi aralaması gerektiğinin farkında ve bilincinde olmak zorundadır.
Batı kaynaklı kuşak tanımlamalarını ve bu kuşaklara ait olduğu söylenen özellikleri ve biçilen rolleri dikkatli okumak zorundayız.
Şeytan her daim iş başında….Bir nevi sahte cennet olarak sunulan Metaversede tanrılarından şeytanın fısıltısına kapılanların arzın ayaklarının altından gittiğini hissedip şeytana kurban vermekten yada kurban olmaktan kurtulmalarının mümkün olmadığı ve bu sanal gezegende insan olarak kalabilmelerinin de istenmeyen bir durum olduğu bilinmelidir.
Merkezinde; tevhid, adalet ve ahlak anlayışı yer alan, kendine özgü bir inanç, düşünce ve eylem sistemine sahip İslam dünyası inanç, düşünce, kural, kurum ve eylem düzeyinde birbiriyle bağlantılı, karmaşık karşı karşıya kaldığı bu sorunları çözebilecek manevi ve maddi dinamikler ile tarihi derinliğe ve kültüre sahiptir. Kitabımızda Hz. İbrahim’in (a.s) gençlere yaşadığı toplumda olumsuzluklar karşısında takınacağı tavırlar hakkında verdiği mesajlar oldukça dikkat çekicidir.
Hz. İbrahim‘in(a.s) gerçeği aramada üç bilgi kaynağını (akıl, beş duyu, vahiy) nasıl çok mahir bir şekilde kullandığını, özelde halkının genelde tüm insanlığın yanılgı noktalarına dikkat çektiğini doğru okuyup, insanlığa çözümler sunarsak, adı hangi kuşak olarak tanımlanırsa tanımlansın bu üç bilgi kaynağının ahenkli bir şekilde kullanması ile gerçeğe ulaşabilmelerinin önünde bir engel olmadığını rahatlıkla ifade edebiliriz.
Geçmişten günümüze değişmeyen bir gerçekten bahsedecek olursak; yaşadığı çağın tanığı ve şekillendiricisi olan her kuşak; içinde yaşadığı doğal ortamın, sahip olduğu geçmişin, içinde yaşadığı toplumun etkisine maruz kalmakta ve bunların yanında benlik mücadelesi vererek beşer olarak kalma/ insan olma serüvenini tamamlamaktadır.
Dijital çağda gençlerimizin kalpleri de işgal altına alınmak istenmektedir. Onları kurtarmak için yapılacak ilk iş gönül terbiyesi ve yürek ahlakını içine alan bir merhamet eğitimi konusunda üzerimize düşen sorumlulukların yerine getirilmesi konusu da önem arz etmektedir.
Batı kaynaklı verilerle ve kuşak tanımlamaları ile ülkemiz gençliğini ideolojik ve siyasal çekişmelerin öznesi, dijitalin kölesi haline getirme tehlikesine düşmeyelim.
Hayatı sadece metaverse âlemin içerisinden kavrayan ve duyarlılıkları da virtuel-visuel bir algı âleminde oluşan bir kuşak kimsenin istemediği bir durumdur.
Sahte kuşak tanımlamaları ve çatışmalarına takılıp kalmamalıyız. Bu ve benzeri tasarımlar yarınlara bırakılacak bir konu olmayıp bu günden önemle üzerinde durulması gereken önceliklerimiz arasında yer almak zorundadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.