Yılmaz TAŞÇI

Yılmaz TAŞÇI

“Hocamın başucuna doğmayan güneşi neyleyim?”

“Hocamın başucuna doğmayan güneşi neyleyim?”

UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne 2015 yılında dâhil edilen, Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri'nin hocası İsmail Fakirullah'ın vefatı üzerine “Hocamın başucuna doğmayan güneşi neyleyim?” diyerek türbesinde yaptırdığı ışık düzeneğiyle güneşin ilk ışınlarının hocasının başucunu aydınlatması hadisesini bilenler olmakla birlikte öğretmen –öğrenci ilişkisinde söylenecekler adına hatırlatmakta fayda var diye düşünüyorum.

Tillo'da hocası İsmail Fakirullah'ın 1734'te vefatının ardından çok üzülen “Hocamın başucuna doğmayan güneşi neyleyim?” diyerek arayışa giren İbrahim Hakkı Hazretleri, hocası için yan tarafında kule bulunan bir türbe ve Tillo'nun yaklaşık 3 kilometre uzağında tepe üzerinde taş duvar yapmıştır. Her yıl ekinokslarda doğan güneş, duvarın ortasında bulunan pencereden süzülen ilk ışınları, kuledeki aynaya yansıdıktan sonra ışığın kırılması yöntemiyle pencereden türbeye ve oradan da İsmail Fakirullah Hazretleri'nin başucuna doğuyor.

“İbrahim Hakkı Hazretlerinin hocası İsmail Fakirullah Hazretlerine vefa borcu için yeni yılın ilk güneşini onun kabrinin başına indiriyor. İbrahim Hakkı Hazretlerinin babaları, Fakirullah Hazretlerinin birkaç metre ilerisinde yatmaktadır ama babasının değil, üstadının başına bu güneşi indiriyor. Tabii güneşi buraya indirmekle çok farklı mesajlar iletmeye çalıştığı açık…

24 Kasım Öğretmenler gününe özel her yıl olduğu gibi medyada çok şeyler yazılır, söylenir ve çizilir. Biz burada çağımızın gerektirdiği öğretmenlik yeterliklerine, yüzyıllar öncesinde öğretmenine vefa örneği gösteren ve halen konuşulmasını sağlayan İbrahim Hakkı Hz.leri nasıl bir bakış geliştirmiş ona bakarsak, aradığımız şeylerin kaybettiklerimiz arasında olduğunu da sanki bizlere göstermektedir.

İbrahim Hakkı Hazretlerine göre  “Öğretmenin öğrencilerine öğretim ve eğitim yaparken uygulayacağı, her bir maddesine ayrı açıklamalar yazılabilecek 17 yöntem vardır. Bunlar:
1-Zorluk ve müşküllere katlanmak.

2-Sessizliğe devam etmek.

3-Halim selim olmak.

4-Vakarlı(ağır başlı) olmak.

5- Salim, dinmiş bir kafa.

6- Alçak gönüllü olmak.

7-Alay ve şakayı terk etmek.

8-Öğrenciye yumuşak davranmak.

9-Zayıf ve aciz öğrenciye sabırlı davranmak ve sorusunu dikkatle dinlemek.

10- Anlayışsız öğrenciyi güzel öğütlerle yola getirmek ve düzeltmek.

11-Soru soranı azarlamamak.

12- Soru sorana önemle kulak vermek.

13- Soruyu anlayıp cevabını vermek.

14- Öğrencinin mazeretini kabul etmek.

15- Doğruyu kabul etmek ve ona boyun eğmek.

16- Zararlı bilgilerden öğrenciyi men etmek ve korumak.

17- Faydalı ilmi, Allah’tan gayrısı için öğrenmeyi engellemek.”

(Marifetname,2/161 )

            Günümüze dönecek olursak, yukarıda sadece başlıklar halinde sunduğumuz, yapılan tespitlerin halen günümüzde geçerliliğini koruduğu bir gerçektir.

İnsan/İnsanlık odaklı; kültür, sanat ve eğitimin ekonomik göstergelerin gerisinde kaldığı bir yüzyıldayız.

Artık okuma, yazma, hesaplamanın yeterli olmadığı, bilgisayar, eleştirel düşünme, teknolojik, medya, dijital okuryazarlık yeteneğiyle çağın gerektirdiği fıtrata uygun olumlu yönde değişebilme kapasitesinin de öğrencilere kazandırılması gereken bir çağda olduğumuzu bilmek, anlamak zorundayız.

Bu yönüyle öğretmenlik mesleğini icra etmenin sorumluluğunda olanların omuzlarındaki yük oldukça ağır görünmektedir.

Öğrencilerin bilgiye kolayca ulaştığı bir çağda onların “her şeyi bildikleri/bilebilecekleri ortamın olduğu ama hiçbir konuda derinliklerinin olmadığı” bilmekle, anlamanın aynı şey olmadığını canlı olarak yaşadığımız bir dönemdeyiz.

Öğretmenlerimizin/eğitimcilerimizin insanlık adına her şeyden önce öğrencilerinin zihinlerine ve ruh dünyalarına ahlak anlayışını yerleştirmeleri büyük önem arz etmektedir.

-İmana ve selim akla dayalı bilgi ahlakı,

-Yaratıcısını sadece gökyüzüne hapseden, Sezar’ın hakkı Sezar’a anlayışına dayalı olmayan yöntem ahlakı,

-Kadim kültürümüze ve medeniyetimize dayalı bir davranış ahlakı

Bütün bunlar İddiası, ideali ve de ‘idea’sı olan öğretmenlerle mümkün olacaktır…

Fatih Kürsüsünde merhum vatan şairimizin dediği gibi öğretmenlerimizin vazifesi büyük…

Muallim ordusu derken, çekirge orduları

Çıkarsa ortaya, artık hesap edin zararı.

Muallimim diyen olmak gerektir imanlı,

Edepli, sonra liyakatli, sonra vicdanlı.

Bu dördü olmadan olmaz. Vazife çünkü büyük.

Evet, ulümunu asrın şebaba öğretelim

Mukaddesata, fakat çokça ihtimam edelim. (Mehmet Akif)

Öğretmeninde öğrenen bir birey olduğunu unutmamamız gerekiyor. Gelecekte üstün teknoloji ve robotlar öğretim işini insanın elinden alabilir ama eğitim işi her zaman insancıl bir etkinlik olarak insan insana, “Öğretmen ve Öğrenci” perspektifinde sürdürülecektir.

Yenilikçi, güçlü çalışma motivasyonuna sahip, iletişim becerileri gelişmiş, liderlik vasıflarıyla donatılmış öğretmenlerimiz olsun istiyorsak onların ihtiyaçlarına kulak vermek, sürekli eğitim politikalarımızı canlı tutmak ve öğretmen anlayışını, bu mesleğe bakışımızı

güncel halde tutmak ve yeniliğe açık olmak zorundayız.

Gerçekliğin dijital ekranlarda dahil gerçekçi biçimde sunulacağı, “simülasyon” düzenlerinin bir anda “simülarka” dönüşmesi tehlikesinin yaşandığı bir dijital dönemdeyiz. Günümüz dünyasında eğitim meselesinin, artık ciddi anlamda bir beka meselesi olduğu, geleceğimizin de eğitime bağlı olduğu sorgulanamaz bir gerçektir.

İyi eğitilmiş öğretmenlerimizle, iyi eğitilecek öğrencileri uygun fiziksel alt yapı, kendi kültürüne yabancılaştırmayacak çağa uygun müfredat anlayışı ve teknoloji kullanımıyla beraber, sağlıklı sınıf ortamları, öğretmene yapılan yatırımlar ve süreç değerlendirmeleri ile bu zorlukları aşmak mümkün olacaktır.

“Sizler benim kalbimin sevinci, hüznümün tesellisisiniz...” diyen ve öğrencilerine bakan bir öğretmenlik anlayışıyla birlikte,

“Hocamın başucuna doğmayan güneşi neyleyim?” anlayışına sahip bir öğrenci yetiştirmek istiyorsak, bilginin ürüne, ürünün esere dönüşeceği bir eğitim yolculuğunda gençlerimizi kadim kültürümüzle yaşatmanın arayışı içinde olacak öğretmenlerimizle buluşturmak zorundayız.

Amacı insanın içindeki iyi duyguları beden ülkesinde iktidara getirmek olan, sonsuz hayat için vizyon sahibi nesiller yetiştirmeyi vazife bilen tüm öğretmenlerimize selam olsun.

Hepimizce malumdur ki;

“Ağaç, yapraklarıyla gürler, meyvesiyle de bilinir…”

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yılmaz TAŞÇI Arşivi