Yılmaz TAŞÇI

Yılmaz TAŞÇI

Hüseyn-i Kerbela’yı elvân eden gün

Hüseyn-i Kerbela’yı elvân eden gün

Diri yaşanan her iyilik karşısında, kaybetmeye mahkûmdur tüm kötülükler...

Siz, biz değil, hepimiz olmanın tarifini yap deseler akla öncelikle gelenler arasında aşure ilk sıralarda yer alacaktır.

Müslümanların oruç tutama konusunda serbest bırakıldıkları Muharrem Ayının 10. Günü Aşure…

Muharrem ayı içerisinde yer alan aşure günü bu yıl 16 Temmuz 2024 tarihine denk geliyor.

Farklı kültürlerde farklı isimlerle yer alan tüm dünyanın ortak tatlısı/çorbası denilebilecek bir yiyecek!

Aşure’nin bir benzeri olan Anuş-Abur” 6 Ocak’ta Ermeniler tarafından yapılır. Rumlar da, benzer şekilde buğday, kuru üzüm ve bal ile yaptıkları “Koliva”yı kilise kapısında dağıtıp ortasına bir mum diktikleri bir tabakla mezarın başına yerleştirir.

Yahudilikte halen oruçla geçirilen, bizdeki durumun aksine kutsallığı herhangi bir olaya da dayandırılmayan Yom Kipur (Kipur günü !)

Dini yaşantımıza geçmiş olan ve varlığını sürdüren Aşure gününün bizdeki kutsallık gerekçeleri ile Yahudi inancındaki bilgilerinde bağdaşmadığını belirtmek gerekir. Alan yazında tarihçilerin incelemelerine bakmak yeterli olacaktır.

Yahudilerin gün telakkisine göre (Eylül/Ekim) ayının 10. günü olan bu oruca, akşam güneşin batışından önce başlayıp bir sonraki gün yıldızlar görününceye kadar devam etikleri kaynaklarda yer alan bilgilerdendir. Dua, tefekkür ve vicdan muhasebesinden, 25 saate yakın süren bir yeme içme yasağından ibaret bir gün anlayışı.

Musevi bir yazar grubu tarafından hazırlanmış olan Yahudilikte Kavram ve Değerler adlı bir eserde bu güne özgü yasa ve yasaklar, farklı toplumların gelenek anlamında birbirlerini etkilemesi açısından oldukça dikkat çekicidir:

•Sağlıklı her İnsan oruç tutmakla yükümlüdür. Erkekler için zorunlu oruç tutma yaşı 13, kızlar için ise 12 yaşından sonradır. Ancak 9 yaşını doldurmuş ve sağlıklı bir çocuğa, oruca alıştırmak amacı ile bir kaç saatlik kısa oruç tutturulabilir.

• Hamile kadın sağlığı elveriyorsa, lohusa ise doğumdan 8 gün sonra oruç tutar.

• Kipur, Tanrı'ya vakfedilmiş kutsal bir ibadet ve yakarış günüdür; bu günde herhangi bir iş yapmak, ticari anlaşma yapmak, çalışmak, karı- koca ilişkisinde bulunmak yasaktır. Şabat gününün14 (haftanın yedinci günü) tüm yasaklan Kipur için de geçerlidir.

• Kipur'da yıkanmak yasaktır, ancak sabah kalkışta eller ve gözler hafifçe yıkanabilir ama ağız çalkalanmaz.

• Bebek veya çocuk sahibi kadınlar, çocuklarını beslemek için gerekli tüm işleri yapabilirler.

• Yahudilikte İnsan (Yahudi) hayatı her şeyden üstün tutulduğundan, yaşam kurtarmak için gerekli her türlü iş, doğal afet veya savaş sırasında gerekli çalışmalar yapılabilir, hatta gerektiğinde oruç dahi kesilebilir.

• Kipur'da Brit Mila (sünnet) yapılabilir, ancak "Beraha" şarapsız okunur.

• Deri giysiler, deri ayakkabılar giyilmez. Bu yasak 30 günlüğe kadar olan lohusalar ve ayağında yara olanlar için geçersizdir.

• Kipur'dan bir önceki gün herhangi bir nedenle oruç tutulamaz.

• Kipur arefesinde yıkanmak şarttır.

• Arefe günü ölmüş aile fertlerinin mezarları ziyaret edilir.

Kipur'dan önce tüm dargınlıkların sona ermesi ~ dargınların özür~ dileyip barışması şarttır. Eşler birbirlerinden, öğrenciler öğretmenlerinden vs. geçmişteki hataları için af dilemelidirler

Sözlü gelenekten gelip, farklı inanışlara mensup, birlikte yaşama kültürünü canlı tutan toplumların farklı dinlerinden gelen rivayetlerde tenkide uğramadan yazılı kaynaklara geçen tarihte birçok olay vardır. Bunlardan biriside Muharrem ayının 10. Gününe atfen söylenen Aşure geleneğidir.

Kutsal ve önemli olarak sayılan birçok olayın sorgulanmaksızın kutsal olarak kabul görmesi bu alanda yapılan art niyetten uzak eleştirileri de sağlıklı ele almamız gerektiğini bize gösterir.

Aşure gününün Müslümanlarca kutsal bir gün kabul edilişinin tarihi kökeninde dini etken mi yoksa siyasi etken mi söz konusu denildiğinde aktarılan rivayetler ve yazılanlar incelendiğinde efendimiz Hz. Muhammed (a.s)’ın hicret sonrası Medine'de takip ettiği siyasetin ağır bastığı görülecektir.

Ancak tarihi kaynaklar ele alındığında tarihinin sayfalarında kara bir leke olarak yer alan Kerbela hadisesinden sonra farklı kesimler tarafından Aşure olayının siyasallaştırma boyutuna taşındığı görülecektir.

Tarih sayfaları karıştırıldığında bu günle ilgili ilginç bir detay gözlerden kaçmıyor.

Hz. Hüseyin’in Kerbela'da şehit edilmesinden sonra Şia için Hz. Hüseyin'in intikamını alma ahdinin tazelendiği bir matem günü iken, diğer taraftan Emevi idaresi tarafından Şia'nın aksine bu günü, yaşanan faciayı unutturmak için bir vesile sayıldığı, adeta bayram havası içerisinde kutlanmasını temin yoluna gidilen farklı bir gün telakkisi… Abbasiler döneminde ise aşure, Emevilerin aksine matem gününe dönüşen, sosyal hayatın içine resmi olarak giren ve görkemli törenlerle kutlanan bir gün olarak karşımıza çıkacaktır.

Halen farklı kesimlerce bu güne farklı anlamların yüklenmesi ve her kesimin kendine göre farklı rivayetleri dile getirmesi ve canlı tutma çabası da dikkatlerden kaçmıyor.

Kendisinden sonra yeni Kerbelalar yaşanmamasını gaye olarak gören Hz. Hüseyin hepimizin ortak değeri ve hüznüdür.

Alvarlı Efe Hazretleri ümmetin bu hüznünü şu dizeleriyle en güzel şekilde anlatmıştır:

Bu gün mâh-ı Muharremdir, muhibb-i hânedân ağlar.

Bu gün eyyâm-ı mâtemdir, bugün âb-ı revân ağlar.

Hüseyn-i Kerbela’yı elvân eden gündür.

Bu gün Arş-ı muazzamda olan âli divân ağlar.

Bu dizelerden bize verilmek istenen mesaj şu olsa gerek: Kerbelayı doğru okumak, doğru anlamak, Hüseyin’ce yaşamaktır esas olan...

Hz. Hüseyin’in diliyle: Allah’ım! Bizi zalimlerden berî, müminlere velî eyle!” diyebilmektir.

Günümüz dünyasında hüznün yanında, insanlık için güzel düşünceler de ifade eden, anlam dünyamızı da zenginleştiren aşure birlikteliği, kazan içinde özünü kaybetmeden pişmenin de mümkün olduğunu insanlığa hatırlatmaya devam eden bir gelenektir.

Aynı toprak parçasına ait olan farklı kültürler ve içerisinde hayat bulan birbirinden farklı malzemelerin bir araya gelerek özünü kaybetmeden varlığını koruduğu, birleşerek birbirini tatlandırdığı bir ortamdır aşure kazanı.

Anadolu coğrafyası da böyle bir gönül kazanına benzer. Bereket ve kardeşliğin karıştığı, farklılıkların saygı içinde bir arada olabildiği, aynı vardan var olmuş insanların değer ve zenginlik kaynağı olarak görüldüğü, hak, hakikat, hürriyet, adalet, ahlak, fazilet, izzet ve şeref için can veren ve can vermekten çekinmeyen yiğitlerin coğrafyasıdır topraklarımız.

Birileri istemese de bu coğrafyanın insanı aşure gibi olmayı başardığı sürece, Akl-ı selim ile düşünecek, kalb-i selim ile hissedecek, zevk-i selim ile inşa etmeyi bilecek, Türkiye Yüzyılını hep birlikte gerçekleştirebilecektir. İnsanımız tarih sahnesinde her zaman var olacak, olaylara doğru yön verecek, beklenen ve özlenen ruhunu koruyacak, her daim diri tutacaktır.

Birlik, beraberlik, kardeşlik ve dayanışma sembollerinden olan Aşure Gününün tüm İslam alemine hayırlı olması dilekleriyle Hz. Hüseyin’in şehadetinden önce yaptığı rivayet edilen bir dua ile yazımızı bitirelim:

“Yüce Rabbim! Eğer gökten yüce merhametinle bana güç ve kuvvet indirerek düşmanlarıma karşı zafer ihsan etmeyeceksen, benim şehadetimi Muhammed ümmetinin hayrına ve kurtuluşuna vesile kıl!

Allah’ım! Ben zulme, haksızlığa, dayatmaya karşı hak-hakikat adına yürüdüm. Gerekirse bu uğurda canımı vereyim. Rabbim! Eğer galip gelmeyeceksem, sırtım yere düşecekse, hak dava uğrunda akan kanımı bir hayrın, Müslümanların silkinişinin ve güçlenmesinin sebebi kıl!”

Aşure nasıl yapılır? 20 kaselik tam ölçülü aşure tarifi!

Her daim bir, iri ve diri olmak, aşure gibi olmak mümkün…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yılmaz TAŞÇI Arşivi