Yılmaz TAŞÇI

Yılmaz TAŞÇI

Kendinden kaçanı, gittiği yerde karşılar kaçtığı

Kendinden kaçanı, gittiği yerde karşılar kaçtığı

Yeryüzündeki bütün canlılara hükmeden Hazret-i Süleyman’ın Yemen’deki sarayına, bir kuşluk vakti, saf bir adam telaşla girer. Nöbetçilere, hayatî bir mesele için Hz. Süleyman’la görüşeceğini söyler ve hemen huzura alınır. Süleyman, benzi sararmış, korkudan titreyen adama sorar:

Hayrola ne var? Neden böyle korku içindesin? Derdin nedir? Söyle bana.

Adam telaş içinde:

Bu sabah karşıma Azrail çıktı. Bana hışımla baktı ve hemen uzaklaştı. Anladım ki, benim canımı almaya kararlı.

Peki ne yapmamı istiyorsun?

Adam yalvarır:

Ey canlar koruyucusu, mazlumlar sığınağı Süleyman… Sen her şeye muktedirsin. Kurt, kuş, dağ, taş, senin emrinde. Rüzgârına emret. Beni buradan tâ Hindistan’a iletsin… O zaman Azrail belki beni bulamaz. Böylece canımı kurtarmış olurum. Medet senden.

Süleyman, adamın hâline acır. Rüzgârı çağırır: “Bu adamı hemen al, Hindistan’a bırak.” emrini verir. Rüzgâr bu, bir eser, bir kükrer, adamı alır, bir anda, Hindistan’da uzak bir adaya götürür.

Ertesi gün, Hazret-i Süleyman Divan’ı toplayarak, gelenlerle görüşmeye başlar. Bir de ne görsün, Azrail de topluluğun içine karışmış, Divan’da oturmakta… Hemen yanına çağırır:

Ey Azrail... Dün o adama neden hışımla baktın? Canını alacaksan alaydın, fakat neden o zavallıyı o kadar çok korkuttun? der. Azrail cevap verir:

Ey dünyanın ulu sultanı.. Ben o adama öfkeyle, hışımla bakmadım, hayretle baktım. O yanlış anladı, vehme kapıldı. Onu, burada görünce şaşırdım. Çünkü, Hak Taalâ bana emretmiş: “Haydi git, bu akşam o adamın canını Hindistan’da al” demişti… Onu görünce, bu adamın yüz kanadı olsa, bu akşam Hindistan’da olamaz, bu nasıl iştir, diye hayretlere düştüm… İşte ona bakışımın sebebi bu idi. Asıl hayret edilecek olan şu ki, dün akşam ben o adamın Hindistan’ın falan yerinde canını almış bulunuyorum!

Yukarıda anlatılan hikâyeden herkes kendine göre bir hisse çıkaracaktır.

Kimden kaçıyoruz, kendimizden mi? Bu hayalî bir şey…

Hayattan kaçmak için değil, hayata müdahale etmek, gerektiğinde meydan okumak, yeryüzünü imar ve inşa etmek için yaratıldık…

İnsan kendini ararken, kendi olmaya, kendini bulmaya çalışırken, kendinden kaçtığının farkında olamıyor çoğu zaman.

"Kendinden kaçanı, gittiği yerde karşılar kaçtığı."

Başta kendimiz ve özellikle de gençlerimize bu gerçekleri hatırlatmamız gerekiyor.

Eğitimciler ve yetişkinler olarak görevimiz sadece bilgiyi aktarmak değil, onların kişisel gelişimlerine katkılar sunmak, karakter inşasına yön vermek ve duygusal zekâlarını, ruhlarını beslemekte olmalıdır.

Necip Fazıl dediği gibi “Yazık etme kendine genç adam’’ diyebilmeliyiz. Gençlerin toparlanmasının, birbiriyle anlaşmasının, bütünleşmesinin ve birleşmesinin reçetesi de öncelikle kendinden kaçmamaları gerektiği bilincinde olmalarıdır. İnanıyoruz ki neslimiz “Mükellef’’ olduklarını bildikleri ve bu duyguyla yaşadıkları sürece insanlık adına umut olmaya devam edeceklerdir.

İçinde bulunduğumuz dijital çağda bilgiye ulaşmak artık çok kolay. Bilginin mazi, hikmetin gelecek olduğunu önemsememiz ve hikmete ram olacak nesiller yetiştirmeyi öncelikli hale getirmemiz gerekiyor. Kendinden kaçan değil sa’ye sarılan bir nesil…

Kendinden kaçanların önüne çıkan bütün yollar yürünebilir hal alır. Bu durum kulağa hoş gelse de insan yürüdüğü zannettiği bu yollardan birinde girdaba kapılması kaçınılmaz olacaktır.

Hayat, olması gerektiği gibi değildir, olduğu gibidir. O halde hayatı anlamlı kılmak üzere gayret göstermek gerek…

Kadim kültürümüzden bize gelen öğretiler ışığında bizim için “hicret olayı” bile kaçmak değildir. Aksine kendini bulmak, kendi olmak adına atılan adımlar bütünü ve bir yiğitlik yürüyüşüdür.

Arif Nihat Asya’nın dediği gibi:

“Nerde o yiğitler ki, gür sesleri ülkeyi bürür, yürü dese dağlar yürür, dur dese kalpler dururdu."

Zihinlerinden ve gönüllerinden kendinden kaçma düşüncesini silenler kalıcı işlere namzettirler. Onlar ki önce nefislerini Kur’an ahlakıyla terbiye ederler, sonra yeryüzünü imar ve inşa ederler…

Kendinden kaçmayan yiğitlere, yiğit adaylarına selam olsun…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yılmaz TAŞÇI Arşivi