Öncelikli kuvvet ekonomi olunca
“Yolumuz birbirimizi anlamaktan geçmiyorsa, hiçbir yere varamayacağız demektir”
İsmet Özel
Toplumların yaşadıkları ekonomik buhranların, geçim sıkıntılarının temellerinde neler vardır? Sorusun cevabını kadim kültürümüze bakarak yanıtladığımızda sorumluluk sahibi her bir ferdin “her alanda ölçü ve tartıyı doğru yapmaktan uzaklaşması/ bunlara karşı sessiz kalması” olduğunu görebiliriz.
Toplumda vicdanlar duruluğunu kaybetmeye, eşitlik ve yardımlaşma duygusu önemini her geçen gün yitirmeye başlamışsa, bu konularda sağlıklı sosyal politikalar geliştirilemiyor, uygulamaya yönelik adımlar atılamıyorsa dengeli ve sürdürülebilir kalkınma hayalden öteye geçemeyecektir.
Tarih sahnesinde ‘’siyasi, iktisadi, kültürel emperyalizme’’ karşı kendi toplumuna özgü, aidiyeti, kimliğine uygun çözüm önerileri ve alternatif programlar üretemeyen hiçbir ülkenin ahlaki, kültürel, iktisadi ve siyasi bakımdan bağımsız olduğuna şahit olunmamış, farklı dönemlerde ekonomik buhranlar karşısında büyük mücadelelerle elde ettiği kazanımları çok kolay kaybettiği de görülmüştür. Bu alanlarda toplumsal birlik sağlanmadan da gerçek birlik ve beraberlikte hiçbir zaman sağlanamayacaktır.
Günümüzde küresel emperyalizmin başrolünde yer alan dev şirketlerin varlığını artık herkes kabul etmektedir. Hiçbir ahlaki kaide tanımayan bu şirketlerin nihai hedefleri ele geçirdikleri toplumları/devletleri bir girdaba mahkum edip, başta ahlakın ve dinin tesirlerinden uzaklaştırarak kendi ekonomik hakimiyetlerini devam ettirmektir. Zaten açıkça politikanın ahlakla hiçbir şekilde münasebeti olmadığını, ahlaka dayanan bir hükümet idaresinin de siyasi olamayacağını, nüfuz ve kudretini devam ettiremeyeceğini, hileye başvurmadan bekasını sürdüremeyeceğini geçmişte olduğu gibi hayata geçirdikleri/zorladıkları uygulamaları ile günümüzde de açıkça ilan etmektedirler.
Toplumlarda önlenemeyen hayat pahalılıklarıyla birlikte, gelir dağılımlarının hakkaniyetten uzaklaşması beraberinde yaşanan geçim sıkıntıları, artan absürd fiatlar, enflasyon, alım gücünün düşmesi vb. durumlar, toplumda insanların duygu ve düşüncelerinde hakim kuvvet olarak ekonomiyi birinci sıraya getirecektir. Böyle bir durumda bahse konu ettiğimiz küresel emperyalizmin başrolündeki dev şirketlerin tamda istedikleri bir durumdur.
Oluşan/oluşturulan bu bir nevi kaos durumu; günümüzde dijital ortamlarda yapılan her türlü haber programlarıyla, sokak röportajlarıyla vb. sosyal medya yoluyla da sürekli halkın gündemin de tutulacaktır. Ülkede var olan çok sayıda partinin de (!) bir propoganda malzemesine dönüştürülüp, ekonomi konusunda yaşanan krizlerde her kesimin karşı tarafı düşman ilan edercesine hakkaniyetten uzaklaşmasına sebep olacak, çözüm önerileri geliştirmeden suçlu arama psikolojisi toplumda yerleştirilecektir.
Toplumun milli birlik ve beraberliğine nifaklar sokularak yapılan bu tür faaliyetler bahse konu şirketler için meyvesini verecek onların bankalarına /finans kaynaklarına devleti ve milleti topyekun mahkûm edecektir. Gerçek hayatta, zihinlerde ve düşüncelerde topluma hakim olan öncelikli kuvvet ekonomi olunca da toplum topyekün şirketlerin hakimiyetine girmiş olacaktır. Böyle bir toplumdaki ekonomik gelir dağılımları, her türlü taksim, idaresi, yönetimi ve siyasetiyle kısacası her şeyiyle birlikte şirketlerin eline geçecektir. Bu değişmez gerçeği de sanırım herkes kabul edecektir.
Bu türden olumsuz durumlarda ilk önceliğimiz tüm millet olarak ‘’Uyanık olmaktan, birbirimizi anlamaktan, birlikte yol almaktan’’ geçer. Milli birlik ve beraberliğimiz korumak, gökyüzüne bakmaktan geri kalmamak, her alanda ahlakı öncelemek, değerlerimizi canlı tutmak içine sürüklendiğimiz bu girdapta geçmişte olduğu gibi günümüzde de en güçlü silahımız olacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.