Şekli bırakıp, anlamı bulma gayretidir Oruç
"Şekli bırakıp, anlamı bulma gayretinde olanlar için büyük bir fırsat ayıdır Ramazan…”
Anne ve babalar çocuklarını yetiştirirken ihmal etmeyecekleri konulardan birisi de onların ve haliyle de toplumun beden ve ruh sağlığı için en iyi besini seçmek ve sağlıklı besin tüketiminde, yeterli ve dengeli beslenmede onlara örnek olabilmektir. Tüm bunlar için içinde bulunduğumuz Oruç ayı güzel bir fırsat olarak değerlendirilmelidir. Beden ve ruh sağlığı ilk insandan beri insanlığın ilgi alanına girmiş ve halen üzerinde araştırmalar devam eden konular arasında yer almaktadır.
İnsanın günlük yaşantısına ışık tutmayı amaçlayan öncü şahsiyetlerden birisi de Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleridir.
Ahlaki meselelerin tespitinde ve bunların ideal anlamda gerçekleştirilebilmesinde çözüm önerileri sunduğu eserleri günümüzde halen canlılığını korumaktadır.
Onun eseri olan Mârifetnâme’de insanın sağlıklı yaşayabilmesi için gereken tüm bilgiler ve öneriler yer almaktadır.
Üç günlük açlığa dayanamayanların ârif olamayacaklarını söyleyen Erzurumlu İbrahim Hakkı’ya göre, kazanılan malın zekâtı olduğu gibi bedeninde zekâtı oruç ve gece ibadetleridir. Maddi arzulardan sıyrılmanın ruhi hislerin güçlendirilmesinin, gönül gözüyle görebilmenin reçetesi olarak Oruç tutmayı önerir.
Erzurumlu İbrahim Hakkı’ya göre, insanda yüreğin yağlarını eritip, kanını azaltarak kalbi beyazlaştırır ve inceltmenin yolları arasında kontrollü açlığı önerir. Bu sayede gönül hayvanî nefisten arınıp aydınlığa çıkmış olur. Kan akıcı ve ince olmayınca beyinde görevini tam yapamayacak bu da sinir sistemini dahi etkileyecek ve kişinin psikolojisini bozacak demiştir.
Düşünceler ve yiyecekler her şey olup, beynimizin gıdalarıdır. İbrahim Hakkı hazretlerine göre, mârifet yoluna girmek isteyenler ilk önce az yemeli ve midelerini haram lokmadan korumalıdırlar. Çünkü mideyi az yemekten ve haramdan koruyabilmek, diğer organ ve azaları korumaktan daha zordur. Haram ve çok yemek ki helâl olanında fazla yenilmesi halinde bedenin ve ruhun sıkıntılarının çok olacağını ve şifâsının da zor olacağını söylemesi ise, günümüz toplumlarının ve insanlık halini açıklaması durumudur.
Uzlet az konuşmayı içerdiği gibi açlık da az uyumayı içerir. Mütevazilik ve kalp inceliği için midenin az yemeye ya da açlığa alıştırılması gerekmektedir. Bunu da Mârifetnâme’de açıklamalı ve şiirler halinde yazmıştır.
Erzurumlu İbrahim Hakkı’ya göre, insanın yedikleri ve içtikleri sadece bedenini değil, ruhunu da etkilemektedir. O yüzden mizaca uygun ve helâl çerçevesinde beslenilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Güzel bir söz vardır: “insan ne yerse o’dur.”
Sadece bedeni doyurmak için değil, ruhun da beslenmesi gerektiğinin bilinci ile beslenmeyi öneren İbrahim Hakkı hazretleri her nefes Hak’la beraber olmak şuurunun gerekliliğini vurgular. Erzurumlu İbrahim Hakkı’ya göre, yediklerimizin de ruhaniyetleri vardır. Onlar da yiyenle bütünleşir insan olurlar, demiştir. O yüzden yenilen her lokmada tefekkür etmek gerekmektedir.
Erzurumlu İbrahim Hakkı insanın bedeninin ve ruhunun zarar görmesinin temeli çok yemesidir demiştir. Bu durumda şeytanî dürtüleri artar ve ruh hastalanır, çünkü çok yemek ruhun gelişimini engelleyecektir. Çok yenildiği zaman kalp ölür diğer organlarda fazladan başka işleri yapmak zorunda kaldıkları için zorlanırlar. Bunun sonucunda da başka türlü hastalıklar ortaya çıkar, demiştir
Erzurumlu İbrahim Hakkı’ya Göre Çok Yemenin Zararları
1. Mideyi çok dolduranın kalbi katılaşır, nuru söner.
2. Çok yenildiği zaman organlar gereğinden fazla çalışacağı için erken yıpranır. Çok yiyenin dimağı zarar göreceği için boş boş bakar, gereksiz şeyler dinler, çok ve gereksiz konuşur ve şehveti normalden çok artar.
3. Çok yemek idrâk azlığı yaptığı için ilim arayışı azalır.
4. Çok yemek yiyenin ibadet isteği azalır, zor gelir, uykusu çok olacağı için uyuşukluk olur. Böylece de Allah’tan uzaklaşmış olur.
5. Çok yemek yiyen kimsede ibadet coşkusu ve zevki azalır.
6. Helâl haram dengesi değişebilir.
7. Çok yemekte ise ilkin onu kazanmak, eve getirmek, pişirmek, yemek, atıkları bedenden atmaya çalışmak gibi birçok zaman israfı olacağı gibi kalbi meşgul edip, bedeni de zora sokacak külfetler oluşacaktır.
8. Çok yiyenin ölüm sarhoşluğunun yani can çekişmesinin şiddetli olacağını söyler.
9. Çok yemek yiyenin ahirete bağlılığı ve inancı zayıflar.
10. Çok yemek insana şehvet düşkünlüğü verir. Oburluk hastalığı gelişir.
Erzurumlu İbrahim Hakkı’ya göre; Şeytanın tohumu olan vesvese de tokların midelerinin tarlasıdır. Az yersen kederin, üzüntün az olacağı için sağlığın çok olur. Az yersen ruhun arınır, bedenin arınır. Kalp canlanacağı için vesvese kalkar. Zekâ kapasitesi artacağı için ilim artar. Midesine mahkûm olanlar, tenasül organlarına da köledirler.
Az yemek üzerine…
Erzurumlu İbrahim Hakkı’ya göre, az yemenin yolları şöyle bulunabilir:
-Çok yenildiği zaman oluşan zararları düşünmek,
-Sofrada önce en lezzetli olandan başlamak,
-Günde bir öğünün en kolayı olduğunu ama en idealinin ise aşırıya kaçmadan her gün belirli miktarlarda yenilmesi şeklinde özetler.
Çünkü çok yiyenin hayvan mertebesinde olacağını düşünür. Yemeği, onun seni yemiş olacağı kadar değil senin onu yemiş olacağın kadar ye ki yediklerin gönlüne nur olsun demiştir.
Az Uyumak üzerine…
İbrahim Hakkı hazretlerine göre, çok uyumak tembelliktir. Özellikle seher vakti kalbin dirileceğini söyler. Bu yüzdende uykuyu gaflet ve ziyan olarak görmüştür. Gece rahmet kapıları açıldığı için, haz veren ve kişinin mâneviyatını yükselten, kalpleri parlatan, yücelerin basîretlerini keskinleştiren gece ibâdetleri olduğu için de çok uyuyan bunlardan mahrum kalacaktır, demiştir.
Erzurumlu İbrahim Hakkı’ya göre, kişi çok yemek yediği zaman çok uyur ve ömrü de kısalır. Çok uyuyan insan daha kolay hastalanır, hastalanması demek maddî ve manevî yönden zararda olması demektir. Fazla uyku insanın zihnini uyuşturur, kalbe hüzün verir, tevekkülü azaltır. Hemen yemek yedikten sonra uyunursa da çeşitli hastalıklar bünyeyi sarmaya başlar, demiştir.
Az Konuşmak üzerine…
Erzurumlu İbrahim Hakkı’ya göre, az konuşmak büyüklerin yüceliği, halkın işlerinin düzeni, kurtuluşun anahtarı, sürekli huzur halinin devamıdır. Az konuşan günahlardan kaçınmış olur ve şeref kazanır.
İnsan iki şeyin esiri olur ki biri yürek diğeri de dildir. Belâlardan kurtulmanın yolu da az konuşmaktır.
Susmak, Allah Teâlâ’nın hikmetidir. Dil susarsa gönül konuşur.
İnsanın iyi olması da dilini tutması ve bol bağışta bulunmasıyla olur.
Akıllı olanın dili kalbinde, ahmak olanında kalbi ağzındadır, aynı zamanda Allah dostları şöyle demişlerdir: Altınını sakladığın gibi dilini de sakla ki konuşman ile kalbin hüzünlenmesin.
Bu yazımızda maksat; Aç Kalmak veya DİYET Yapmak Değil! RİYÂZET konusunu yaşam felsefesi haline getirebilmektir. Yukarıda yazılanlar için Oruç ayını fırsat olarak görebilmektir. Aynı zamanda;
İrade kararlılığı için; Az uyumak,
Belalardan korunmak için; Az konuşmak,
Nefsin azgın duygularından kurtulmak için; Az yemek,
Şekli bırakıp, anlamı bulma için; Canlıları incitmemek…
Gerektiğini kaleme alma çabasıdır.
Gelin bu Ramazan’da şu sırlara vakıf olalım ve hayatımıza yön verelim:
KILLETÜ TAAM, KILLETÜ MENAM VE KILLETÜ KELAM…
Yâni; az yemek, az uyumak ve az konuşmak…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.