Yılmaz TAŞÇI

Yılmaz TAŞÇI

“Şimdiye uyandıracak” bir hikaye!

“Şimdiye uyandıracak” bir hikaye!

Eğer bir hikâyeyi anlatıyorsan, ondan hala kurtulamamışsın demektir.

Paulo Coelho

Beşer olma vasfından sıyrılıp insan olabilmek, insanca yaşam sürmek” adına sahip olduğumuz bazı dürtülerin var olduğunu bilmek, bunlara sınırlar getirmek ve bastırmak zorunda olduğumuzun da farkında lığını arttırmak adına içinde bulunduğumuz Rahmet, mağfiret, arınma ayının sonlarına doğru yaklaşıyoruz.

İnsan olarak dürtülerimizle yol aldığımız bilinen bir gerçek. Burada esas olan mesele sınırları bilmek, var olan dürtülerimizi hayra yönelterek azim ve kararlılığımızı ortaya koymaktan ibarettir.

Şekli bırakıp, anlam bulma gayretinde olanlar için bir fırsat sunar oruç.

İnsanın gücüyle istekleri arasında açılan makası, olması gereken açıya getirmek sabır ve iradeyi gerektirir. Sadece nehyedilenleri değil, helallerinde belli zaman diliminde terkedileceğini gösteren oruç; zamanın ve mekânın gerçek sahibini insana hatırlatır, gerekli olan sabır ve irade eğitimini verir.

Hayat yolunda karşımıza çıkan zorluklar, bizi güçlendiren, olgunlaştıran ve yetiştiren fırsatlardır...

Milletimizin hayatında müstesna bir yeri olan ve hayatını çok yönlü etkileyen unsurlardan biri de Ramazan Ayı’dır. Bu ay içerisinde gençlerin yetiştirilmesi ve toplumun gelişiminde, fikrî, sosyal ve kültürel hayatında hikâyelere ve bunlardan çıkarılacak derslere ayrıca önem verilmiştir.

Algısal değişim olmadan, şimdiye uyanmak, nesiller için gelecek tasavvur etmek hayalden öteye geçmez.

İnsanoğlunun tarih boyunca hakikati kurgu yoluyla ve hikâyeleştirerek anlatması etkili bir öğretim metodu olmuştur ve devam etmektedir.

Bizleri “şimdiye uyandıran” gelecek tasavvurumuzu şekillendiren hikâyelerimiz vardır.

Bilginin kaynağını ararken, benliğe ulaşma hikâyelerinden biri olan “Simurg Efsanesi” bizim neslin çocukluğunda sıkça duyduğu hikâyelerden birisidir.

Simurg Farsça bir kelimedir ve Zümrüd-ü Anka(batıda Feniks) olarakta bilinir. Bu kuş hayatının sonuna geldiğinde kendini ateşe verir ve küllerinden yeniden doğan mitolojik bir kuştur. Sanıldığının aksine, Simurg’un Hikayesi bu kuş ile alakalı değildir.

Simurg’un hikâyesi bilgeliğe giden yolda, benliğe ulaşma yolculuğunda, öze dönüşme, özü gür, Özgür olabilmenin de hikâyesidir.

Derler ki Şems, Mevlana Celaledin Rumi Hazretleri’ne bir gün bir hediye vermiş. Hediye, Hüthüt ve Simurg’un el yazması hikâyesiymiş. Mevlana bu hikâyeyi okuyunca adeta aklını yitirmiş, gecelerce uyumamış, yememiş, içmemiş; okuduğu hikâyenin etkisiyle günlerce düşünmüş. Ve sonunca hediye el yazmayı bir nehre atıvermiş. Çünkü bu el yazmasından aldığı ilhamla kendi eseri olan Mesnevi-i yazmaya başlamış. Sunulan bu bilgi doğruysa Mevlana’yı da günlerce uyutmayan bu hikâyenin adı: “Mantıku’t-Tayr”

Mantıku’t Tayr; İranlı şair Feriddüdîn-i Attar tarafından kaleme alınmış bir manzum eser olarak bilinir.

Gelelim bahse konu hikâyeye…

Bütün kuşlar, Simurg’un bilgeliğine inanır ve Simurg’un onları kurtaracağını düşünür, onu bekler dururlarmış. Ancak hiçbiri onu görmemiş, bir süre sonra kuşlar umudu kesmişler. Ta ki bir gün kuşlardan biri uzak bir ülkede Simurg’un kanadından bir tüy bulana kadar. Onun var olduğuna inanan bütün kuşlar toplanmış ve Simurg’u bulup ondan yardım istemeye karar vermişler. Ancak Kaf Dağı’na ulaşmak için 7 dipsiz vadiyi geçmeleri gerekiyormuş.

Bu 7 vadiyi geçmek öyle zormuş ki bir sürü kuş yolda kaybolmuş.

  1. İstek Vadisi: Burada, birçok kuş her şeye sahip olabilmenin büyüsüne kapılıp kaybolmuş.
  2. Aşk Vadisi: Burada, kuşların sisten ve güzelliklerine kapıldıkları kuğulardan, sülünlerden gözleri kör olmuş, birçok kayıp vermişler.
  3. Cehalet Vadisi: Buradan geçerken bazı kuşlar hiçbir şeyi önemsememeye başlamış, önemsemedikçe düşünmemiş, düşünmedikçe unutmuşlar.
  4. İnançsızlık Vadisi: Burada kuşlar Simurg’u bulamayacaklarını, yolda öleceklerini düşünmeye başlamış. O kadar yolu boşuna gittiklerini düşünen kuşlar, geri dönmüş.
  5. Yalnızlık Vadisi: Bu vadiden geçerken kuşlar yalnızca kendini düşünmeye başlamış. Bazıları kendi başlarına hareket edip yönlerini kaybetmişler.
  6. Dedikodu Vadisi: En arkadaki kuştan en öndekine doğru Simurg ile ilgili bir sürü dedikodu gelmiş en sonunda en öndekine Simurg’un toprak olduğu, gitmelerinin bir anlamı olmadığı söylenmiş. Bunu duyan birçok kuş doğru olup olmadığını hiç önemsemeden, yolundan vazgeçip geri dönmüş.
  7. Ben Vadisi: Burada her kuş ayrı bir şey söylemeye başlamış, biri diğerinin kanadını beğenmemiş, diğeri her şeyi bildiğini iddia etmeye başlamış, yanlış yoldan gidildiği söylenmiş. Böylece vadiyi geçip “ben” düşüncesinden uzaklaşana kadar en öne geçmek için birbirlerini ezip durmuşlar.

Nihayet Kaf Dağı’na vardıklarında sadece 30 kuş kalmış. Bu zorlu vadileri aşmayı başaran 30 kuş yuvaya vardıklarında sırrı çözmüş: Farsça “si” otuz, “murg” ise kuş demekmiş. Yani, arayışı tamamlayan bu 30 kuş, aslında aradıkları şeyin ta kendisiymiş. Bilgeliğe giden yol, aslında kendilerine yaptıkları bir yolmuş. Bu hikâye aslında bilgeliğe ulaşmak isteyen insanların, bu yolda başlarına gelebilecek zorluklardan bahsediyor.

Dünya imtihan dünyası, zaten zor olmasaydı imtihan da olmayacaktı. Hayat gayesini unutmayan, Hakkın divanında, küfrün karşısında durmaya namzet hakikat erlerinin dünya serüveni elbette herkesin yaşadığı/yaşayacağı hayattan farklı olacaktır.

“Rahmet, mağfiret, arınma ve kurtuluş gayreti’’ ile vesvese ustası şeytanı zincire vurabilen yiğitler hikâyede dile getirilen Simurg’un vadilerinde yolda kalmayanlardır.

Bazı yolculuklar anlatmakla anlaşılmaz.

Yaşadığı hayat insanın aynasıdır.

Ne mutlu bu aynada kendini görebilenlere ve hakkıyla bakabilenlere…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yılmaz TAŞÇI Arşivi