KONYA HABER
Konya
Açık
22°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
41,3314 %0,37
49,0397 %0,61
4.896,60 % 0,08
Ara

Yanlış Sorular Yanlış Cevaplar Doğurur

YAYINLAMA:

Eğitim alanında doğru sorular sorup, yeni şeyler söyleyebilecek miyiz?

Covid 19 süreciyle birlikte sinyalleri önceden verilen, tarihi bir kırılmaya şahit olduğumuz anları hep birlikte yaşıyoruz. Eğitim alanında 2040 yılı için hayata geçirilen, hayallerindeki okulsuz topluma yönelik atılan adımlar, genelde toplum özelde eğitim mühendisliği projeleri.

Gizlenen gerçekler var mı soruları, tüm bunların beraberinde getireceği sonuçlar, bilim dünyasındaki çığır açıcı diye dile getirilen gelişmeler ve Yeni Normaller!

Tasarlanan yeni hayatlar için geleceğe yön verme çalışmaları.

Sonuçları yaşam içinde hep birlikte göreceğiz/görülecek…

Bir eğitimci olarak konuşmalarını yakından takip ettiğimiz Milli Eğitim Bakanı’mız Prof. Dr. Ziya Selçuk Bey’in pandemi öncesi süreçte, 2016-2020 yılları arasında farklı platformlarda dile getirdiği, merak edenlerin internetten ulaşabileceği, eğitimin geleceği hakkında paylaştığı düşüncelerinden üç detayı dikkatlerinize sunmak isterim.

1.Detay:

…Şimdi bir de geleceğe baktığımızda, bir defa sınıflarda toplu eğitim yapmak, insan haklarına aykırı bir suç olarak algılanacak.

Bugünkü okullardan bazıları müze olarak saklanacak, eskiden çocuklar toplu olarak böyle bir arada tutuluyorlardı ve onların zihinlerine böyle baskı olurdu diye söylenecek, bunun için 2040 yılı gibi tarih veriyorlar.

Bir örnek daha vereyim; insanlara öğrenmeme hakkı verilecek…

-Prof. Dr. Ziya Selçuk (XV. GELENEKSEL EĞİTİM SEMPOZYUMU-OKUL VE EĞİTİM- TÖZOK-28-30 OCAK 2016-ANTALYA)

2.Detay:

-"Üretimin robotlaştığı, otomasyonun sıradanlaştığı, insan beynine yazılım yüklenen döneme gidiyoruz. İlk defa dünya tarihinde biyolojik bedene yazılım yüklendiği bir çağ geliyor.

Bu dönemin ihtiyaçları çok farklı. Sanayi ve bilgi çağından sonra yeni bir kırılma yaşanıyor.

Buraya hazırlanmanın başka bir yolu var. Bizim bakış açımız doğmamış çocukların hukukunu korumak. 2040'a hazırlanmazsak bugünkü eğitimin kaliteli göstermenin anlamı yok.

Gerçekten insani bir eğitim mi? Refah toplumlarında eğitim kalitesi yükseliyor ama açlık ve obezite de aynı anda artıyor. İnsanlığın büyük çelişkisi; bilimin gücü artıkça teknolojinin öldürme gücü artıyor. Bu bilimin etik bir noksanlığı olduğunu gösteriyor.

Sermayenin bilimle ilişkisinin gözden geçirilmesi gerektiğini gösteriyor."  (Efsun Yılmaz/27.07.2019-A.A)

3.Detay:

…2020- 2040 dönemi bu açıdan, burada ele alınan kavramlar açısından son derece kritik ve bio-politik bir dünyadan, bio-algoritmik dünyaya doğru gidiş var.

…1950’li yıllardan itibaren her iki yılda bir bilginin, teknolojinin ikiye katlandığı bir süreci yaşadık ve bildiğiniz moore kanunundan söz ediyorum. Geçenlerde paylaşılan bir araştırmaya göre 2012 yılından sonra teknolojinin ikiye katlanma periyodu neredeyse 3-4 aya inmiş durumda, diğer bir ifade ile artık moore kanunu yok. Ne kanunu var?

İşte Elon Musk kanunu var veya Zuckerberg kanunu var.

Bütün bu kanunlar bizim tecrübelerimizi yeniden yeniden ele almamız gerektiğini ve sadece kendimize “soru sormamız” gerektiğini gösteriyor… (XIX. GELENEKSEL EĞİTİM SEMPOZYUMU “Eğitimde Yeni Akımlar- TÖZOK-29-31 Ocak 2020 ANTALYA)

Sayın Bakanımız tarafından dile getirilen bu düşüncelerin Covid 19 sürecinden sonra gelinen nokta da daha dikkatli şekilde okunması ve eğitimciler olarak bakış açılarımızı geliştirmemiz gerektiği kanaatini taşıyorum.

Günümüz dünyasında eğitim meselesinin, artık ciddi anlamda bir beka meselesi olduğu,

geleceğimizin de eğitime bağlı olduğu sorgulanamaz bir gerçektir.

Her şeyden önce belirsiz ve teslimiyetçi bir anlayışla işi tahminlere bırakacak şekilde “Geleceğin dünyası nasıl olacaktır?” sorusunu soran eğitimciler mi olacağız/ Geleceğin dünyasını kadim medeniyetimiz ve güçlü mazimizle ancak bizler inşa edebiliriz, etmemiz gerekir anlayışıyla “Geleceğin dünyası nasıl olmalıdır?” sorusunu soran imanlı, vicdanlı, liyakatli ve sabırlı eğitmenler mi olacağız. İşin sırrı doğru soruyu sorabilmekte…

Eğitimin geleceği insanlığın geleceğidir. Bu yüzden pozitif olsun, negatif olsun tüm toplum mühendisliği çalışmalarında projelerin hedef noktalarından birisi de eğitim olmuştur, olacaktır.

İnsanı insan yapan ruhudur, kalbidir.  İnsanların ruhlarını kayıp etmesi en büyük tehlikedir. Unutmayalım ki; gökyüzüne bakmadan hayat yaşayanların, öğreten ve öğrenenlerin kalbi de çabuk kararır.

Çocukları ve gençlerimizi 4D (Duygu-Düşünce-Değer ve Davranış ) açısından ihmal etmek bütün gelecek öngörülerinin dışında kalmak demektir. Beşikten mezara kadar ilim farz olup, eğitimin temel amacı insanı adam yapmaktır.

Kökleri mazide gözleri atide olan nesiller ise, ülkemizin en gerçek ve en güçlü potansiyeli olup, bunları yetiştirecek eğitimciler ve okullarda haliyle çok önemli olacaktır.

Dijital çağda/bahse konu olan 2040’lı yıllarda üstün teknoloji ve robotlar öğretim işini insanın elinden  belki alabilir ama eğitim işi her zaman insancıl bir etkinlik olarak insan insana, “Öğretmen ve Öğrenci” perspektifinde sürdürülecektir.

Her şey insana verilen değer ve onun eğitilmesiyle başlar. Dijital Çağda gençlerimizi layıkıyla yetiştirmenin en kestirme yolu ise öncelikle onlara değer vermek ve onları değerlerimizle donatmaktır.

Amacımız her çağda insanın içindeki iyi duyguları beden ülkesinde iktidara getirmek olmalıdır. Süreç içerisinde eğitim alanında geliştireceğimiz politikalarımız büyük önem arz etmektedir.

7-17 Aralık tarihleri Mevlana Haftası münasebetiyle yazımızı onun (Celaleddin Rumi)sözleriyle noktalayalım.

"Her gün bir yerden göçmek ne iyi
Her gün bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş
Dünle beraber gitti cancağızım
Ne kadar söz varsa düne ait
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım."

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *