Yılmaz TAŞÇI

Yılmaz TAŞÇI

Zamanın Ruhunu Doğru Okuyan Öğretmenler

Zamanın Ruhunu Doğru Okuyan Öğretmenler

Bir şeyleri yapmakla, bir şeyi zamanın ruhuna uygun ve yaşanılan olaylara göre doğru yapmak dönemlerini en canlı şekilde yaşıyoruz. 12 Mart 2020 tarihinde başlayan pandemi dönemiyle birlikte sadece sağlık alanı değil, yaşamın hemen her alanı etkilendi. Milyonlarca kişiyi etkileyen alanlardan birisi de kaçınılmaz olarak eğitim camiasıydı.

Yaşanılan her değişimin sırası ile;

→ Şok

→Reddetme

→Öfkelenme

→Depresyon,

→ Kabul Etme ve

→Uyum şeklinde ilerlediğini bilmek zorundayız.

Dünya çapında yaklaşık 1,5 milyar, Türkiye’de de yaklaşık 20 milyon öğrenci pandemi sürecinde örgün eğitim aldıkları okullarından ayrı kaldı/kalmaya devam ediyor…

Salgın dolayısıyla yaşanılan değişimin ve ilgili bakanlıklar tarafından alınan kararların başta öğrencilerimiz olmak üzere, tüm paydaşlarımıza etkisinin benzeri şekilde gelişeceğini düşünerek, ilk dört basamağı en hızlı şekilde geçmeleri adına görev ve sorumluluklarının bilincinde olan, iletişimlerini daha da güçlendiren, veli ve öğrencilerinin yanında olduklarını her zamankinden çok fazla hissettiren öğretmenlerimize ihtiyaç yaşanan her dönemden fazlasıyla kendini göstermektedir.

Yaşanılan süreç değerlendirildiğinde başta öğrencilerimiz olmak üzere tüm paydaşlarımızın yararı düşünülerek:

1-En güçlü yönlerimizden biri rehberlik ve ulaşılabilir olma,

2-İletişim kanallarımızın sürekli açık tutulması

3-Öğrencilerimize, velilerimize vereceğimiz güven ve motivasyon

4-Sıcak ve samimi ilgi,

5-Öğretirken aynı zamanda öğrenen olma

6-Online süreçte, “Uzaktan değil Gönülden Eğitim anlayışı” sergileme

7-Aldığımız yolda ışık kaynağımız olan “Niyetimiz” büyük önem arz etmektedir.

Son verilere göre; dünyada yaklaşık 8 Milyar insan yaşamaktadır, bunun 4 milyar 540 milyonu internet kullanıcısı, 3 milyar 800 milyonu da sosyal medya kullanıcısıdır” (We Are Social Digital, 2020)

Tüm eğitim camiası olarak toplumları etkileyen/dönüştüren teknolojik çağda, kuşaklar arasındaki farktan korkmak yerine yönetilmesi gereken bir sürecin içerisindeyiz...

Bu süreçte hızlı yaşayan, hızlı tüketen, bizim neslimize göre bir nevi dijital yerli kabul edilebilecek gençlerimizin “epistemik bir köleliğe” düşmeden onların; yalnızlaşmaması, kendi toplumuna yabancılaşmaması, anlam kaygısına düşmemesi ve farkındalıklarını yitirmemesi adına teknolojinin ve sanal dünyanın içine girmek, aslında Z kuşağına yanaşmak, yakınlaşmak kaçınılmaz bir hal almıştır.  İçinde yaşadığımız süreçte Onları anlamanın ve aynı dili konuşmanın başka bir yolu da görülmemekte. Tabi duyguları da ihmal etmemek şartıyla…

Gerçeklik dijital ekranlardan gerçekçi biçimde sunulacaksa, “simülasyon” düzenleri bir anda “simülarka” dönüşmemesi isteniyorsa burada en etkili kişiler yine öğretmenler olacaktır.

BİZLER NİÇİN ÖĞRETMEN OLDUK?

Hayatı ve insanı maddi ve manevi bütün yönleriyle kavramak geleneksel eğitim düzenimizin bize sunduğu eşsiz imkânlardan biridir…

Aldığımız kutlu öğretiyle;

Ya öğreten, olmayı,

Ya öğrenen olmayı,

Ya dinleyen olmayı,

Yahut da bunları seven olmayı, vazife edinip, bunların dışında beşinci gruptan olmayı helak olma sebebi sayıp “Öğretmen” olduk.

Bildiklerimizin öğretmeni, bilmediklerimizin de öğrencisi olarak “Öğretirken Öğrenen” öğretmen olmayı önceledik.

Eğer öğretmenler olmasaydı biz ne ile biz olurduk?”  diye soran Malik b. Enes’in,  “Öğretmen olmaksızın salt kitaplardan sağlam bilgi ve edep kazanılamaz ve böyle yapmak en büyük beladır.” diyen İ.Şafi’nin sözüyle de vazifenin büyüklüğünü ve sorumluluğunu her daim omuzlarımızda hissettik.

Eğitimin artık kovayı doldurmak değil, ateşi tutuşturmak olduğunu bilmek gerekir.

Günümüz dünyasında eğitim meselesinin, artık ciddi anlamda bir beka meselesi olduğu,

Geleceğimizin de eğitime bağlı olduğu sorgulanamaz bir gerçektir.

Her şeyden önce belirsiz ve teslimiyetçi bir anlayışla işi tahminlere bırakacak şekilde “Geleceğin dünyası nasıl olacaktır?” sorusunu soran ve vazife yapan öğretmenler yerine, Geleceğin dünyasını ancak biz insanlar inşa edebiliriz. Etmemiz gerekir anlayışıyla  “Geleceğin dünyası nasıl olmalıdır?”  sorusunu soran imanlı, vicdanlı, liyakatli ve sabırlı öğretmenlere ihtiyaç her geçen gün artmaktadır…

Eğitimin geleceği insanlığın geleceğidir. İnsanı insan yapan ruhudur, kalbidir. Gökyüzüne bakmadan hayat yaşayanların, öğreten ve öğrenenlerin kalbi de çabuk kararır.

Çocukları ve gençleri 4D (Duygu-Düşünce-Değer ve Davranış ) açısından ihmal etmek bütün gelecek öngörülerinin dışında kalmak demektir.

Beşikten mezara kadar ilim farz olup, eğitimin temel amacı insanı adam yapmaktır.

Kökleri mazide gözleri atide olan nesiller ise, ülkemizin en gerçek ve en güçlü potansiyeli olup, bunları yetiştirecek eğitimciler de haliyle çok önemli olacaktır...

Gelecekte üstün teknoloji ve robotlar öğretim işini insanın elinden alabilir ama eğitim işi her zaman insancıl bir etkinlik olarak insan insana, “Öğretmen ve Öğrenci” perspektifinde sürdürülecektir.

Her şey insana verilen değer ve onun eğitilmesiyle başlar.

Gençleri layıkıyla yetiştirmenin en kestirme yolu ise öncelikle onlara değer vermek ve onları değerlerimizle donatmaktır. Bunun için topluma ve geleceğe yön verecek, yetiştireceğimiz ve geliştireceğimiz öğretmenlerimiz için geliştirilecek eğitim politikalarımız büyük önem arz etmektedir.

Genç neslin ve o nesli yetiştirmekten sorumlu öğretmenlerin eğitimlerine yapılan iyileştirici yatırımlar, sorumluluk sahiplerinin gelişmişlik adına “eğitime verdiği önemi” göstermektedir.

Bir eğitim sisteminin kalitesi öğretmenlerin niteliğini aşamaz…

Amacı insanın içindeki iyi duyguları beden ülkesinde iktidara getirmek olan, sonsuz hayat için vizyon sahibi nesiller yetiştirmeyi vazife bilen tüm öğretmenlerimizin günü kutlu olsun…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yılmaz TAŞÇI Arşivi