Her şeyi yapsak eğitimi ihmal etsek, yine de sınıfta kalırız.
Hiçbir şeyi yapmasak eğitimimiz mükemmel olsa, sınıfı geçer kısa zamanda her şeyi hallederiz.

Bunu bilen Siyonist kafalılar Tanzimat’tan beri eğitimle resmen oyun oynuyor.

Cumhuriyet tarihi boyunca aynı partinin bakanlarının bile. Biri yapıyor biri bozuyor.

Aynı parti içinde konu eğitim olunca işi kavgaya götürenler bile var.

Eğitimin en önemli öğesi öğretmendir, kaliteli öğretmen olmazsa eğitim çöker, bunu bilmemize rağmen iyi öğretmen yetiştiren kurumları önce siyasete alet ettik sonra kapattık yani öğretmeni de siyasete kurban verdik.

Hızlandırılmış eğitimle üç ayda öğretmen yetiştirip okullara gönderdik ve bunlara çocuklarımızı emanet ettik.

Bir siyasi lider çıktı “Kabağın bile yetişemediği sürede siz öğretmen yetiştirdiniz” dedi, kendisi iktidara gelince kırk beş (15+15+15= 45) günde öğretmen yetiştirdi.

Sadece bu kadar mı? Tabii ki değil!

Hiç öğretmenlik eğitimi almamış gençleri üniversite mezunu diye öğretmen yaptık kendi alanında hiçbir şey olamayan gençleri okullara gönderdik çocuklarımızı emanet ettik.

Sonuç ortada:

Tanzimat’la birlikte medreselerdeki (üniversite) fen bölümlerinden din derslerini, ilahiyat bölümlerinden de fen derslerini kaldırdık.

Bunun sonucu ne oldu biliyor musunuz?

Köydeki öğretmenle imam birbirini anlayamaz oldu.

İmamın cemaati ile öğretmenin etrafındakiler birbirine düşman oldu.

Buyurun eğitimde bugün geldiğimiz nokta, kelimenin tam anlamıyla felaket.

İhmal ettik, sınıfta kaldık.

O gün de bugün de Siyonist kafalar ne diyor biliyor musunuz?

Bir an önce eğitimde bu savaşı başlatın ve kazanmak için ne gerekiyorsa yapın!

Ve bizde bu oyuna geldik ve onların istediği her şeyi yaptık.

Adında "MİLLİ" olan bakanlığı milli olmaktan çıkardık, eğitimi yaz boz tahtasına çevirdik.

Zorunlu eğitim süresi olan 12 yıl boyunca mevcut müfredata göre çocuklara eğitim verdik. Üniversite giriş sınavlarında verdiğimiz derslerden sorular sorduk ortalama net sayısı 4-6…

Sürekli sınava hazırladığımız, etüt merkezlerinde testlerle boğuşan çocuklarımız neden başarılı olamadı bunu hiç düşünmedik.

Ayrıca, daha öncede defalarca yazdığımız bir başka konu,

Neden herkes üniversite okumak zorunda?

Kıbrıs hariç ülkemizde 209 tane içi boş üniversite açtık. Parası olan da çocuğunu Kıbrıs'a gönderdi. (Kıbrıs'ta 28 üniversite mevcut)

Ara eleman iş gücüne de ihtiyacımız olduğunu hiç düşünmedik düşünen bakanlarımızın ömrünü kısalttık.

Her şeyde Batı’yı örnek almayı marifet gibi gösterdik ancak eğitimde Batı’yı örnek almadık. (Batı’nın eğitim sisteminde çocukların yüzde 70’i kendi becerilerine göre meslek eğitimine yönlendiriliyor).

Kısaca;

Tabanda mesleki eğitimi yaygınlaştıracağımıza, herkese üniversite gibi bir garip anlaşamadık bir durumun içine soktuk hala da bunun peşindeyiz.

Onlara da doğru dürüst eğitim veremedik bol bol diplomalı cahil yetiştirdik.

İşveren istiyor, devlet planlamasını yapıp organize sanayi bölgeleri kuruyor. Oralarda çalışacak eleman yok.

Okulu yok ki, nasıl olsun? Ortaokulda, lisede meslek eğitimi almamış gençleri mühendis yaptık olmadı, öğretmen yaptık o da olmadı, sonra onca sene fedakarlıklarla üniversite bitirmiş gençleri kasiyer yaptık.

Bu uygulamalar daha nereye kadar dersiniz?

Milli Eğitim bakanlığı MİLLİ oluncaya kadar dersem,

Siz de haklı olarak sorarsınız, olur mu? Olur inşaAllah.

Sabahattin Ali, Necip Fazıl Kısakürek, Nazım Hikmet, Can Yücel ve Yedi Güzel Adam gibi öğretmen, şair ve topluma yol gösteren yazarlar. Siyasete baş kaldıran aydınlar neden yetişmiyor diye biraz kafa yormamızın zamanı geldi de geçiyor galiba...