Yücel KEMANDİ

Yücel KEMANDİ

Fransa’nın Doğu Akdeniz’de ne işi var?

Fransa’nın Doğu Akdeniz’de ne işi var?

Fransa’nın Doğu Akdeniz’de ne işi var sorusuna, bu yazımızla cevap aramak istiyoruz.
Aslında bu soruya “Türkiye’nin Suriye’de ne işi var? Orada burada ne işi var? Atatürk “Yurtta Sulh Dünyada Sulh” dememiş miydi diyenler cevap vermesi gerekir.
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron döneminde özellikle son günlerde Fransa’nın Doğu Akdeniz’e ilgisi bir kat daha arttı.
Başta Libya olmak üzere, Suriye, Lübnan ve Kıbrıs gibi bölge sorunlarıyla yakından ilgilenen Paris’in bu çerçevede kendisine Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Mısır gibi bölgesel aktörlerin yanında Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan gibi bölge dışı müttefikler de edindiği, darbeci General Halife Hafter ve YPG/PKK gibi illegal aktörlerle işbirliğinden çekinmediği ve zor durumda kaldıkça Avrupa Birliği’ni de oyuna dahil etmeye çalıştığı görülüyor.
Fransa’nın bu hareketleri birilerine göre; 2022 seçimleri öncesinde bir başarı hikâyesine ihtiyaç duyan Macron’un dış politikadaki hareket alanını genişletme politikası çerçevesinde Doğu Akdeniz’e büyük önem veriyor.
Birilerine göre ise Macron, Fransa’yı Almanya'nın gölgesinden kurtarmak için Libya’nın zenginliklerine yönelmişti başarıya çok yakınken Türkiye tarafından atılan adımların Libya'daki planları boşa çıkarması.
Bu teze inanır bu durum Fransız Cumhurbaşkanı’nı çok öfkelendirmiş. Onun için buralarda geziyor,
Olabilir mi?
Olabilir. Ancak mesele sadece Libya değil.
Son 100 yılı incelediğimizde farklı sebep ortaya çıkıyor.
Fransa Afrika’yı hep sömürdü günümüzde bile Afrika'da en az 20 ülkeyi hala sömürüyor.,
Sizde diyeceksin ki "Ama bu ülkelerin kendi bayrağı, marşı ve sınırları var. Nasıl sömürüyor?
Evet, doğru. Görünüşte öyle,
Ancak Fransa hepsine 1900’lü yılların başında "şartlı bağımsızlık" vererek sömürge metodunu değiştirmişti.
Şartlı bağımsızlık bilinmeden, ne son yüz yıl anlaşılır. Nede günümüzdeki Akdeniz’de son günlerde yaşadıklarımız anlaşılır.
Nedir bu şartlı bağımsızlık?
Fransa Cezayir'den çekilirken Cumhurbaşkanı De Gaulle: “Biz Cezayir'den çekileceğiz ama yerimize bıraktığımız yöneticilere, bizim çıkarlarımızı bizden daha iyi koruyacak” demişti. İşte tüm sır burada gizliydi.
Çekildiler fakat kalmaya hep devam ettiler. Bunu o kadar ustaca yaptılar ki sömürü devam etti. .Bilindiği gibi Fransa yıllar boyu bu Afrika ülkelerini sömürüp refah içinde yaşadı.
2.Dünya Savaşı'ndan sonra artık bu sömürgelerini elinde tutamayacağını anladı. Yeni sömürge metoduna geçmeye karar verdi:
İşte bu metodun adı ŞARTLI BAĞIMSIZLIK.
Fransa sömürgelerinden çekilirken onlara 3 şeyi şart koştu: Resmi dil Fransızca olacak. - Eğitim sistemini Fransa inşaa edecek. - Maden politikası, para sistemi ve hukuk sisteminde Fransa'nın dediği olacak.
Hepsi kabul ettiler. Etmeyen de zorla tehdit, suikast ve şantajla kabul etti.
Bir bayrak, istiklal marşı ve sınırları olmuştu(!) Yaşasın bağımsızlık “Kahrolsun Osmanlı”(!)
Fransa Senegal, Çad, Nijer, Gine, Kamerun, Cezayir, Tunus, Kongo, Fildişi Sahili gibi sömürdüğü ülkelerde yeni Fransız radyoları, kitapları, kanalları, yayınları, dergileri, oyunları kurdu.
Halkların zihinleri Fransa'dan başka bir şey düşünemeyecek hale geliyordu.
Buraların zihinsel işgalini gerçekleştirdi. Bayrak, istiklal marşları kandırmacaydı. Bağımsızlık aldatmacası vardı.
Nitekim o yıllarda Fransa’nın Cezayir’e atadığı Fransız vali şunları demişti:
“Cezayirlileri Kur’an okudukları, Arapça konuştukları müddetçe yenmemiz mümkün değildir. Kur’an’ı aralarından kaldırmamız ve Arapça dilini söküp atmamız gerekir.”
Ve hep bunun için çalıştılar.
Sonuç; Müslüman, yerli, milli ekiplerin devlete hakim olması darbe ve suikastlarla engellendi.
Fransa'nın Afrika'yı ekonomik olarak kontrol altında tutmasını sağlayan en önemli faktör Fransız para sistemiydi. Frank bu ülkelere şart koşulmuştu. Buna karşı çıkacak olanlar ya yolsuzlukla suçlanıp hapse atılıyor ya da ülkelerinde karışıklık çıkarılıp darbe yapılıyordu.
Bu ülkelerin ekonomik varlıklarının tümü Fransızların elindedir.
Fransız sömürgelerinden birinde yaşayan bir insan bir başka ülkeye gitmek istediği zaman bile, oraya Paris üzerinden gitmek zorundaydı.
Son zamanlarda bazı şeyler Fransa’nın aleyhine değişmeye başladı
Bugün Türk Havayolları Afrika'nın her yerine uçuyor. Artık bütün aktarmalar İstanbul üzerinden gerçekleşiyor. Afrika halkıda yavaş yavaş zihinsel işgalden kurtulmaya başlayınca Fransa’yı ve yöneticilerini sorguluyor. Fransa’nın Türkiye’ye zaman zaman şiddetli bir şekilde saldırmasının sebeplerinden en önemlisi budur.
Kısaca Fransa Türkiye'yi Afrika'dan uzak tutmak istiyor.
Fransa’ya göre Afrika halklarını Fransa'ya karşı ayaklandırabilecek tek ülke Türkiye'dir.

Togo Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı yıllar önce "Sylvanus Olympio" kendi parasını basma kararı aldı sonra 1963'te suikastla öldürüldü.
Milli düşünen Mali Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı "Modibo Keita" 1968’de Fransız yanlısı askerlerin darbesi ile indirilip etkisiz hale getirildi.
Son 50 yılda Afrika’da 26 ülkede toplam 67 darbe gerçekleşti.
1992'de Fransa karşıtı Müslümanlar Cezayir'de (İslami Selamet Cephesi) büyük farkla seçimi kazanınca Fransa, devşirilmiş Cezayirli komutanlara darbe yaptırıp Cezayir'de 200 bin kişiyi katlettirdi.
O yıllarda Fransa bu ülkelerde eğitim, ekonomi, hukuk sistemini kurup kuklalar atayıp çekip gitti. Bayraklarını, marşlarını, sınırlarını tanıdı. Afrika ülkelerine de bu günü kurtuluş ve bağımsızlık günü diye kutlattı(!)
Peki; Ülkemizde Milli düşünen, devletçi olan, liderlerimizin başına neler geldi? Bu soruya cevabı da saygıdeğer okuyucularıma bırakıyorum.
Bugün Türkiye Libya'ya üs kurup Afrika'ya açılmaya başladı. Libya Osmanlı döneminde "Afrika'nın anahtarı" olarak adlandırılırdı. Türkiye bunu gerçekleştirmeye çalışınca, Fransa’nın Afrika’daki tezgâhı bozuldu.
Türkiye'yi Afrika'dan uzak tutmak için Avrupa’nın çingenesi Kurtuluş savaşında İngiltere’nin kullandığı Yunanistan'ı şimdide Fransa bize karşı set olarak kullanıyor.
Kısacası; Sıkıntı sadece Ege kıta sahanlığı ve Adalar değildir.
Esas mevzu Fransa'nın Afrika ve Akdeniz'deki “bağımsız” sömürgelerindeki gücünün bitme korkusudur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yücel KEMANDİ Arşivi