ÖĞRETMEN AKADEMİSİ
Milli Eğitim Bakanlığı uzun zamandır öğretmen akademisi kurmak için çalışmalar yürütüyordu.
Anayasa Mahkemesinin Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun bazı maddelerini iptal etmişti.
İktidar partisinin yeniden hazırladığı Öğretmenlik Meslek Kanunu yasa taslağı düzenlemesinin içine öğretmen akademisi de dahil edilerek 18.10.2024 tarihinde kanunlaşmış oldu.
Öğretmen akademileri niye açıldı?
Neden böyle bir şeye ihtiyaç duyuldu derseniz?
Milli eğitimde sınıfta kalan siyasi iktidarın son çözüm çalışması diyebiliriz.
Meseleye bu açıdan bakılırsa milli eğitim akademisi gayet yerinde bir yenilik.
Ancak bu akademi geleneği epeydir biz de var.
Polis akademisi, adalet akademisi, istihbarat akademisi ve şimdide eğitim akademisi.
Şimdiye kadar bu akademiler mesleğe personel almak için kurulmuş değiller.
Bu akademileri daha çok mesleği öğretme, meslekte olanları geliştirme gibi hedefleri vardı.
Peki yeni oluşturulan Milli Eğitim Akademisi ne yapacak derseniz?
Aday öğretmen statüsü kazanmış olan ve henüz okullarda ders vermeye başlamamış öğretmenler ile halen görev yapmakta olan öğretmen ve yöneticileri 550 saatlik hizmet içi kursa alacak sonrada mesleğe kazandıracak yada meslekten uzaklaştıracaktır.
Böyle olunca da,
Öğretmen akademisi kurulması, hem yeni öğretmen adayları, hem de halen görev yapmakta olan öğretmenler tarafından haklı olarak eleştirilmekte.
Hatta, Akademi programlarda görev alan akademik kadrolar tarafından bile çok ağır bir şekilde eleştirilmektedir.
İlk sıradaki elestiri;
Akademinin öğretmen yetiştirme programlarının içini boşaltacağı konusunda tereddütler var.
İkinci konu;
kadrolaşmanın ve “aba altından sopa gösterme” aracına dönüşeceği yönünde korkular var.
Bu konuda iktidar partisinin önceki yıllardan sicilinin pek temiz olduğu da söylenemez. Ancak bu konuda sadece bugünkü siyasi iktidarın sicili bozuk değil tabi...
Bugün bu konuyu eleştirenler öncelikle Cumhuriyet tarihine baksınlar bu konuda nasıl büyük hatalar yapıldığını göreceklerdir.
Biz de bu yazımızda Öğretmen Meslek Kanunu'ndan bazı maddeleri burada paylaşıp bu konudaki fikirlerimizi aktarmak istiyoruz.
Öğretmenlik Meslek Kanunu ile öğretmen olmanın şartlarında önemli değişikliklere gidilmesi planlanıyor.
Bu yerinde doğru bir çalışma, ancak önceki yıllardaki gibi yaz boz tahtası olmamalı.
Adaylar akademide eğitimden geçirildikten sonra atanabilecekler.
Bu uygulama da gerekli.
1980'li yıllarda bu madde değişik şekillerde uygulanmıştı ancak devam ettirilmedi.
Mevcut öğretmenler için de eğitim planlaması yapılacak. Müfettişler okullarda denetimler gerçekleştirecek. (20 yıldır neredeydin be kardeşim)
Denetimlerde yetersiz görülen öğretmenler, akademide eğitime tabii tutulacak.
İkinci değerlendirmede de yetersiz bulunanlar, genel idare hizmetine alınacaklar.
Çok çok güzel bir uygulama, 1970 ve 1980'li yıllara bakınca bu maddenin ülkemizde uygulandığını ve çokta başarılı olduğunu göreceksiniz.
Akademide öğretmen adaylarına verilecek hazırlık eğitiminin süresi dört dönem 550 saat olacakmış.
Bu süre daha da artırılabilirdi belki.
Akademide her bir teorik dersten en az iki yazılı sınav yapılacak. Derslerin geçme notu 100 üzerinden 60 ve üzeri olarak belirlenmiş.
Bir derste başarısız olanlara ek bir sınav hakkı verilecek. Ek sınavda da 60'ın altında puan alanların akademi ile ilişiği kesilecekmiş.
Bu madde için sınav notu 100 üzerinden 70 ve üzerinde olursa kalite daha da yükselecektir diyebiliriz belki.
Programda bunlardan başka, adayların edindikleri bilgi ve becerileri sınıf ortamına ne kadar yansıttığı da ölçülecekmiş.
Bu da olması gerekenlerden, çünkü öğretmenlik sadece bilgi demek değildir.
Uygulamalı derslerden 70'in altında puan alanların akademi ile ilişiği kesilecekmiş.
İlişiği kesilenler ne yapacaklar bu konu açıklanmamış.
Diğer maddeler devam, devamsızlık, rapor hakkı, disiplin gibi olması gerekenler.
Kısaca bu maddelere bakınca Tribünlere Oynamak Yerine Sorunlarla Yüzleşmek diyebilir miyiz bu konuda iyimser olmak istiyorum.
Bu güzel çalışmaları yapanlara acizane bir tavsiyemiz.
176 yıl önce 1848 yılında Osmanlı’da başlayan öğretmen yetiştirme programını ve Cumhuriyetin ilk çeyreğinde uygulanan öğretmen yetiştirme ve eğitim programlarını da lütfen inceleyiniz.
Aslında adına akademi eğitimi denilen düzenleme, Eğitim Fakültelerinde bu ülkenin mayasına uygun öğretmenin yetişmediği resmen kabul etmiş oluyor.
Çünkü fakülte bitirip öğretmen olma hakkı kazananlar bir anlamda yeniden değişik bir seçmeye ve elemeye tabi tutulacaktır.
Elbette ki öğretmenlik alanı çok özel bir ihtisas ve uzmanlık alanıdır.
Bu yönüyle çok hassas ve duyarlı hareket edilmesi doğrudur.
Peki bu duyarlı hareket edenler seçilen öğretmenlerin alacakları ücrette de aynı duyarlılığı gösterebilecekler mi?
Bunu da tüm öğretmenler gibi ben de çok merak ediyorum.
Birçok meslektaşımın bana sorduğu bir soru;
"Akademiler hangi merkezlerde ve kurumlar bünyesinde açılacak buralarda kim ya da kimler ders verecektir" arkadaşlar ben buna pek takılmıyorum siz de takılmayın derim.
Asıl sorun öğretmen yetiştiren programların nitelik sorunudur. Esas yapılması gereken, tribünlere oynamak yerine öğretmen yetiştiren programların nicelik ve nitelik sorunu ile yüzleşmektir dersem siz ne dersiniz.
Bunları düşünen ve uygulamaya başlayacak sayın bakanım,
Biz sorunlarımızla yüzleşemiyoruz çünkü samimiyetle ve ciddiyetle meselelere yaklaşamıyoruz ya da yaklaştırılmıyoruz.
Bu nedenle akademi gibi yapılan işler, genel de iyi niyetli, cesaretlerinden dolayı da düşünen ve emeği geçenleri tebrik ediyorum.
Ama şunu da bilmenizi isterim. Bu çalışmalarınızda derdimize derman olamayacak, tam tersine sorunlarımızı kartopu gibi çoğaltacaktır.
Bunu da buradan haykırmak istiyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.