Yeryüzü salgını sonrası neler olacak?
Son zamanlarda şu ifadeyi oldukça sık bir şekilde duymaya başladık:
“Covid-19 salgını sonrası hayat asla eskisi gibi olmayacak…”
Belirsizlik ve bilinmezliğin had safhada olduğu bu süreçte, geleceğe yönelik tahminlerin bir kısmı iyimserken, bir kısmı ise oldukça düşündürücü.
İlk şoku atlatma evresinde, yeni bir başlangıca hazırlanırken, artık oldukça net olarak ortaya çıkan bir gerçek var;
Bundan böyle farklı bir dünyada yaşayacağımız…
Korona salgını, hemen her şeyi çok değiştirdi.
Değiştirmeye de devam edecek.
Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı da kesin!
Sosyal hayat, turizm, seyahat, eğitim onlardan birkaçı...
Uçak ve şehirlerarası otobüs fiyatları ikiye katlayacak çünkü yan koltuk boş kalacak.
Yemek fiyatları ikiye katlayacak çünkü dört kişilik masaya en fazla iki kişi oturacak.
Otellerde oda fiyatları artacak ona da hijyen sağlık masrafları farkı denilecek...
Eğitim fiyatlarından hiç bahsetmeyeceğim çünkü okullarda kırk kişilik sınıflara 20 kişi kabul edilecek.
Şehir içi otobüs, dolmuş, taksi, fiyatları en az ikiye katlayacak.
Eğlence yerleri, sinema, tiyatro, fiyatları da malum sebepten dolayı ikiye katlayacak.
Elektrik, su, doğalgaz ve gıda fiyat artışları belki iki belki üç kat artacak.
Fiyat artışı için daha yüzlerce neden sayılabilir,
Hepsi de moral bozmanın ötesinde bir işe yaramaz.
Bunlar artarken çalışan, memur, işçi, emekli maaşları ne olacak? Onu da siz düşünün.
Korana sonrası dar gelirli emekli için, tatil hayal, eğlence hayal, sinema tiyatro hayal, basit bir lokanta da yemek hayal.
Buradan siyasilere söyleyeceğimiz; Bunları önlemek için ne yaparsanız yapın, böyle boş konuşmaya devam edersek, boşa kürek çekmenin ötesine geçemeyiz..
Ayrıca dünyada ve Türkiye’de ekonominin, siyasetin, eğitimin, sosyal hayatın, dini düşüncenin değişeceğini bilmemiz gerekir.
İşte bizim siyasetçilerimiz siyasi değişikliği ekonomistlerimiz ekonomik değişikliği ve özellikle din alimlerimiz dini değişiklikleri bugünden konuşması ve tedbirleri alması gerekir.
Birçok vatandaşımız yukarıda yazdığım sıkıntılarla boğuşurken, Türkiye’nin mutlu azınlığı başka bir sıkıntıyla uğraşacak.
“Hangi oteller, tatil köyleri, müzeler, kentler, ülkeler, sanat galerileri, lokanta, eğlence mekânları tatil yapmaya ya da ziyaret etmeye uygun?”
“Sadece yer Araştırması yerini, değişik düşüncelere girecek, neresi sağlık riski oluşturuyor ya da oluşturmuyor?” sorusu da önümüzdeki süreçte çok konuşulacak.
Tatile gitmek isteyen, önce gideceği yerin ne kadar güvenli olduğunu sorgulayacak, her yere gidemeyecek.
Herhangi bir yerde virüs kapmanızla, bir tatil beldesinde hastalığa kapılmanız çok farklı sonuçlar doğurabilir!
Bu yüzden, turizm ve seyahat alanında faaliyet gösteren tüm kurumların bu ayrıntıya da dikkat etmelerinde yarar var.
Tatil mekânlarını “sağlıklı bir ortam”, kişileri de “sağlıklı” diye belgelendirmek mümkün mü?
Bu yönde dünyanın dört bir yanında çalışmalar var ama ne kadar güven verici işte o tartışılır.
Çünkü dün her şey yolundayken, bugün bir anda her şey tersine dönebiliyor.
Testler bir anda negatiften pozitife, tertemiz tomografi ya da akciğer filmleri de birkaç gün sonra çok farklı bir seyir izleyebiliyor...
Erken teşhis ve tedavi yöntemleri konusunda, ülkemiz çok önemli bir yol kat etti ama yine de çok dikkatli olmakta yarar var...
Birçok insan paramız var, seyahati de, tatili de çok özledik ama her şeyin başı sağlık. O yoksa ya da risk varsa hiçbir şeyin keyfi olmayacak diyecekler.
Parasızlığa ve paranın da hiçbir işe yaramadığını anlayacağımız günlere hazırlıklı olmalıyız…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.