Abdestsiz, Namazsız Tesettür!
Bugün yine suya sabuna dokunmadan tarihten bir konu yazacaktım, ancak olmadı. Geçen bir okurum 2 soru sormuş, "Sizce yeni anayasa hazırlığında Türkiye yönetimde demokrasiyi yakalayabilir mi? Anayasa hazırlığında insan haklarıyla ilgili her şey mükemmel mi?"
Ben anayasanın değişmesini sivil bir anayasanın hazırlanmasını isteyenlerden biriyim.
Yeter ki önceki yıllarda bu iktidar zamanında Avrupa Birliği’ne girmek için değiştirilen maddeler gibi, yetersiz ve Türkiye'nin çoğunluğu açısından hüsran olmasın.
Yönetim şeklimizde Demokrasi ve Cumhuriyet sözleri varsa, daha fazla özgürlük, daha fazla eşitlik olmalı, birine bazı haklar verilirken birileri bilerek ya da bilmeyerek ihmal edilmemeli.
Anayasa çalışmalarda özgürlük konusunda bir adım atılacaksa, ilk adım dokunulmazlıkların kaldırılması olmalı. Maalesef bunu da yapacak cesaret yok.
Eğer bu olsa, insanlar eşit olamasalar da eşit haklara sahiptirler düşüncesi insanların beynine yerleşirdi. Bilindiği gibi hukuk, demokrasinin olmazsa olmazıdır. Demokrasiyi istemenin en büyük kanıtıdır.
Bir de birçok yazımda beni fazla ilgilendirmiyor dediğim maddelerden biri olan seçim barajı; herkes istikrar için seçim barajı olmalı dese de, bu kadar iddialı bir anayasada ve bu anayasaya uygun yapılacak kanunda seçim barajının sıfır olmasını beklerim. Bu iki madde hayata geçirilemezse anayasanın ve bu anayasaya göre hazırlanacak kanunların bir ayağı hep topal kalacaktır.
Bunları yazarken yeni hazırlanacak anayasa kimlerden neyi alacak. Kimlere ne kazandıracak, Kürtlere ne getiriyor, Alevilere neler veriyor, ya da Roman vatandaşlarımıza neler alacak, bunlara çok takılmıyorum.
Buradan soruyorum, herkese her şey verilecek de bu memleketin yüzde doksanını oluşturanlar, dinleri adına ne kazanacaklar?
Şimdi birileri kamusal alana tesettürlü girme hakkı kazandılar ya! Diyebilir.
Gerçekten öyle mi? Yoksa kocaman bir hiç mi? Hiç dersem, yine bam teline dokunmuş olacağım. Ancak doğrusu bu. Laik devlette, diyanet işleri başkanlığının özgür olmayıp bir yere bağlı olduğu sürece, bu yapılanlar Müslümanlara hiçbir şey vermiş olmaz.
Devletten maaş alan ve karnını buradan doyuran bir din alimiyle, dini özgürlüğü düşünemiyorum.
Türkiye’de yıllardır yapılanlar; “Demokrasi” adı altında çareler üretmek için yapılanlardır, ya da demokrasinin var olduğu ülkelerde “çareler tükenmez” anlamındadır, yani suya sabuna dokunmadan “kitabına uydurmak”tır.
Hem demokrat olacaksın hem de nefret suçuna eyvallah diyeceksin. İsterseniz iki satır yazayım “Nefret Suçu” gündeme getirilerek benim anam ağlatılır.
Tesettür konusuna gelince;
Ben böyle tesettür de istemiyorum ki. Türbandan değil bu tür türbanlı ucubelerden nefret ediyorum.
Ben babaannemin, annemin, başörtüsünü istiyorum. Ben saçımın bir teli görünürse kıyamet kopar düşüncesiyle, vücut hatlarım belli olacak diye geniş elbiseler giyen, insanların beynindeki tesettürü istiyorum.
Onun için kamuda başörtü serbestmiş bana ne. Mecliste başörtülü milletvekili varmış beni hiç ilgilendirmiyor.
Buradan açık ve net ifade etmek istiyorum; Altı başka üstü başka, sokaklarda elinde sigaralı türbanlılar, beni de, tesettürü de temsil etmiyor. Onları görünce İslam adına utanıyorum. Onun için türbanla ilgili şimdiye kadar yapılanlar beni hiç heyecanlandırmıyor.
Ne yani, bunları giydiren bu hale getiren daha hazırlanmamış Anayasa mı diye sorabilirsiniz.
Evet ne olduysa son yıllarda oldu. Tesettürde ucube modası başladı, saç bitimlerine şeritler takıldı, saçlar tepede toplanıp, üstüne külah gibi bir şeyler oturtulup üzerine bağlama şekilleri ile sanki kafalara zorla bir şeyler takıldı! Kız çocuklarımız kafalarını kapatınca her şey halledildi zannettik. Altına daracık yırtık pırtık kot pantolonlar giyildi, makyajda sınırlar zorlandı, adına da modern tesettür denildi. Başörtüsünü şöyle bağlayan şu taraftan, böyle bağlayan bu taraftan, gibi normal insanların anlayamayacakları bir dilden konuşulur oldu. Biz bu dilleri anlayamadan bir baktık ki; Etrafımız aptessiz namazsız tesettürlülerle doldu.
Şimdi soruyorum; Arkadaşlar bu tesettür mü yoksa siyasi iktidara hoş görünme modası mı?
Ben ne hayal ediyorum biliyor musunuz; hangi dinden olursa olsun, bu ülkede dininin emrettiği gibi yaşayan insanlar görmek istiyorum.
Ömer Hayyam'ın dediği gibi; Bir elde kadeh, bir elde kuran; bir helaldir işimiz, bir haram. Şu yarım yamalak dünyada ne tam kafiriz ne tam Müslüman…
Türünde ikiyüzlü münafık insanlar görmek istemiyorum. Allah’ıma emanetsiniz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.