BUNLARI HATIRLAYANLARIN VAY HALİNE
İlkokul kıyafeti siyah önlük, üzerine kolalı beyaz yaka.
Ya boynumuza kaybolmasın diye iple astığımız kokulu silgi.
Yazı yazanların hayatının vazgeçilmezi kalemtıraş.
Çeyizliklerin ve kıymetli yemek takımlarının sergilendiği vitrin ve hiç kullanılmayan misafir odası.
Bunları hatırlayanların vay haline.
Arka sayfası bilgilerle dolu, saatli maarif takvimi.
Evin her yerinde bir şeyin altında ya da üstünde bulunan dantel örtü.
Kuzune sobanın üzerinde her zaman suyla dolu damacananın dedesi bakır güğüm.
Yemek masalarının aynı tadı veremeyeceği yer sinisi.
Ailece yemek yenen günlerin simgesi sofra bezi.
Bunları hatırlayanların vay haline
Yaz günlerinin hayat kurtaran ev eşyası sinek raketi.
Çocukluğu halının üstünü süpürerek geçenlerin oyuncağı gırgır.
Binlerce kadının bel fıtığı olmasının sebebi ot süpürge.
Salonda boşuna yer kaplayan fiskos masası.
Bunları hatırlayanların vay haline
Kolay kolay eskimeyen el örgüsü banyo lifi.
Kadın eli şeklindeki sabunluk
Yazmanın kolay, aynı satır aralığını tutturmanın zor olduğu daktilo.
Misafirleri kapıda karşılayan el örmesi paspas.
Bunları hatırlayanların vay haline.
Ses kaydı da yapan, eve gelen büyüklerin ses kaydını yaptığımız makaralı teyp. Ya da ondan yıllar sonra çıkan Walkman.
Karnelerdeki 'zayıf' notların çamaşır suyu kullanarak silinmesi, sonrada yüksek notun yazılmasını bilen var mı?
Jeton atıp konuşulan telefonları, kimilerinin jetonu delip ip geçirerek aynı jetonla defalarca arama yaptığını, mahallenin tek telefonlu evi Hacı Osman amcanın telefon numarasını uzak akrabalarımıza verdiğimiz günleri, ya da şehirler arası konuşmaların ne zorlukla yapıldığını? Manyotalı telefonları bilir misiniz?
Bunları hatırlayanların vay haline!
Çamaşır yıkarken, paldır küldür hareket edip ses çıkartması bir yana, yıkadıktan sonra çamaşırları sıkarken merdaneye parmak sıkışmasıyla kırılma tehlikesi yaşadığımız merdaneli çamaşır makineleri.
Açılırken ses çıkartan, kapandıktan sonra yine ses çıkartan sonrada görüntüde sorun yaşayıp karıncalandığında bir tokatla çalıştırmayı denediğimiz siyah beyaz tüplü televizyonları.
Renkli televizyonların rengi kaybolunca bir mıknatıs tutup rengi tekrar getirdiğimiz günleri.
Sokakta ayı oynatılmasını şu an tasvip etmiyoruz ancak o zamanlar çok dikkat çeken bir aktivite olduğunu bilir miyiz?
Ya da mahalle mahalle gezen seyyar salıncakları.
Önceden köy yerleşimlerinde elektrik erişimi sağlanmadığından, büyük yerleşim yerlerinde ise elektrik kesintilerinde kullandığımız gaz lambalarını.
Bunları hatırlayanların ve yaşayanların vay haline.
Neden mi?
Onlar için maç bitti uzatmaları oynuyorlar da ondan.
*******
Bu yaştaki bizlerin sürekli şikayet ettiği bir konu da,
Nerede o eski Ramazanlar… Nerede o eski bayramlar… Nerede o eski akraba ilişkileri… Ve; nerede o eski ana babalar. Nerede o eski patronlar...
Bugünü beğenmez eskiye hep özlem duyma hastalığımız var.
Eskiyi terk eden de biziz, şikayet edende biziz.
GÜNÜN SÖZÜ; iyi patron çalışanına güvenen işi ehline bırakandır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.