Dünyamızın Ateşi yükseldi
Her ilde değişik tarihlerde konferanslar olur.
Peki, bu konferanslara kimler katılır?
Konferans, eğitim kurumunda öğrenci velileri ile ilgili ise, alt sınıflardan öğretmen zoruyla öğrenciler katılır.
Konferans belediye de yöneticilerle ilgili ise, belediye çalışanları katılır.
Konferansı düzenleyen vakıf ise, vakıf mensupları, dernek ise, dernek mensupları katılır.
Konferans organize edilir belirli insanlar para kazanır. Konferans organize edenler de yaptık ettik der, cakasını satar.
Sonuçta bu konferansı dinlemesi gerekenler ortalarda pek görünmezler ya da düzenleyenler kendileri çalar kendileri oynarlar.
Her konferansta gözlerim bu Konferansta olması gerekenleri arar, ama aradıklarımdan hiç biri yoktur,
İşte bu duyarsızlıkta beni kahreder, yapabileceğim bir şey olmayınca da, vatandaşlık görevimi yapmak için burada yazmak isterim.
Bu günlerde Türkiye’nin kuraklık ve su sıkıntısının her geçen gün arttığını tüm haber kanalları haber yapıyor, bu konuda konferanslar düzenleniyor.
Ancak kuraklıkta ilgili hiç bir çalışma yapılmıyor.
Çünkü bu haberleri de, konferansları da ilgisiz kişiler takip ediyor.
Bu haberlerden sonra; yapılması gereken yağışlarımız azalıyor, az yağan yağışı nasıl toplarız olmalı.
Ya da yağmur suyunu denize veya kanalizasyona göndermemek gerekiyor biz ne yapıyoruz denmesi lazım.
Belki de yağmur hasadına gidip, eskiden Anadolu’da yaygın olan sarnıçları geri getirmeliyiz konusu tartışılmalı.
Ancak bunların hiçbiri yapılmaz.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan Yağış Değerlendirmesi Raporu’na göre, Türkiye bugüne kadar normalin altında yağış aldı.
Yağışlar geçen yılın aynı ayına göre yüzde 34 azaldı. Yağışlarda en fazla azalma yüzde 87 ile Güneydoğu Anadolu'da ve yüzde 82 ile Ege Bölgesi'nde kaydedildi.
Yağışın bu nedenli azalması sonucu Türkiye’de şu anda meteorolojik ve hidrolojik kuraklık olduğunu bu işin uzmanları haberlerde ve konferanslarda söylüyorlar.
Yine bu konferanslarda; Tarımsal kuraklığın önümüzdeki aylarda etkisini göstereceğini ifade ediyorlar.
Nedeni ise ülkemizin su yılının başı olan ekim ayından itibaren mevsim normallerinde yağış alamamamız.
Bundan da anladığımız kadarıyla barajlarda su seviyesi düşük.
Yani şu anda hem meteorolojik hem hidrolojik kuraklık var.
Mart- Nisan aylarında arazilerde ekim-dikim başladığında kuraklığın etkisini tarımda da görülecek.
Eskiden Anadolu’da yaygın olan sarnıçları geri mi getirmeliyiz?
Yağışlarımız artık azalıyorsa, ‘az yağan yağışı nasıl toplarız’ diye düşünmemiz gerekmez mi?
Yağmur suyunu denize veya kanalizasyona niye gönderiyoruz diye kendimize sormamalı mıyız?
Yağmur hasadı çok önemli. Şehirlerdeki millet bahçelerinde havuzlu, göllü, dereli bütün projelere kuraklık zamanlarında kısıtlama getirip elimizdeki suyu tasarruflu kullanırsak kıyamet mi kopar?
Önümüzdeki aylarda hangi ürünü dikip dikmeyeceğimize karar versek, Konya ve çevresinde sulu tarımı terk ediversek batar mıyız?
Kuraklıkta su bitince yapacak bir şey kalmıyor.
Elimizdeki sudan tasarruf etmek için önlemler almalıyız. Onu da hemen şimdi yapmalıyız
Biz bunları neden yapmayalım. “Dünyamızın Ateşi Yükseldi” dünyamız insan diye bu konulara duyarsız VİRÜS kapmış, bu virüsten kurtulmanın yolu Tasarruf, Plan Program yaparak dünyamızın ateşini düşürmektir.
Bunu yapmazsak ateşten ölüm kaçınılmazdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.