Yücel KEMANDİ

Yücel KEMANDİ

İslam ve Çevre Ahlakı

İslam ve Çevre Ahlakı

Konu, çevre ahlakı olunca Müslümanların bakış açısı her zaman beni ilgilendirmiştir. Tabiî ki, ilk akla gelende Müslüman’ın çevre ahlakı nasıl olmalıdır? Haziran ayının ilk haftasıydı üç arkadaş Cuma namazından çıkmıştık, yanımdaki arkadaşa, konusu çevre olan cuma hutbesini sordum.

Aldığım cevap ilginçti.

Diyanet zırvalıyor üstadım “Dünyanın her tarafında Müslümanlar katlediyor, bizim diyanet bunlardan söz edeceğine çevre ahlakını hutbe konusu yapmış...”

Arkadaşımın benden de Diyanet İşleri Başkanlığına verip veriştirmemi bekliyordu, tabiî ki benden istediği cevabı duymadı.

Çoğu zaman öncelikli meseleler dururken diyanet gündem dışı hutbeler hazırlıyabiliyor bu doğrudur.  Ancak bu hutbe konusu onlardan biri değildir. İşte bu yüzden öncelikli meseleler iyi belirlenmelidir dedim.

Birilerine göre çevre ahlakı üzerinde ciddi bir şekilde durmak öncelikli meselelerimizden olmayabilir, yalnız öyle zamanlar gelir ki bunu ötelemek telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabilir.

Özellikle bu dönemde çevre ahlakı öne çıkmamalıdır der ve hep ötelersek, bir tarafı yapalım derken çok tarafı yıkmış oluruz.

Çevreci bir kitle Batı’da söz konusuyken, İslam’ın çevre ahlakı ve hassasiyeti de ortadayken, bizler de bir şeyler yapmamız gerekir.

Özellikle de bunun bu günlerde yapılması gerekir. Çünkü o gün 5 Haziran Çevre Günü’ydü.

Alanım dışında, özellikle de dini konularda yazmayı hiç istemememe rağmen, konu çevre olunca İslam’a göre çevre ahlakının ilkelerini burada yazmayı uygun buldum.

Çevre ahlakı”nı incelemek için İslam’ın temel kaynaklarına müracaat etmek ve İslam Ahlak Felsefesinin bu konuyu nasıl baktığını bilmemiz gerekir.

Allah, yeri canlı yaratıklar için meydana getirmiştir.” (Rahman/55: 10) ayetinde de belirtildiği gibi dinimizde çevreye karşı bizi sorumlu kılan ilkeler vardır.

Mesela çevre, Allah’ın bize verdiği çok büyük bir nimettir. Bizim emrimize verilmiş ve bize hizmet etmektedir. Ayeti kerimede çevrenin nimet yönü şöyle vurgulanmaktadır: “Orada meyveler, salkımlı hurma ağaçları, kabuklu taneler, güzel kokulu otlar vardır...

Sonra çevremizdeki varlıkların tümü, Kur-an da belirtildiği üzere akleden ve düşünen insanlar için bir delildir, bizlerin Allah’ı bulmamıza yeter. “Nereden geldik ve nereye gidiyoruz?” benzeri sorular için birer rehber ve yol göstericidir.

Yeryüzü ve gökyüzündeki bütün varlıklara bu hikmet nazarıyla baktığımızda, her biri bizler için birer hidayet rehberlerine dönüşür. Bizimde onlara saygımız o nispette artar.

Ayeti kerimede: “Göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, insanlara yararlı şeylerle denizde süzülen gemilerde, Allah’ın gökten indirip yeri ölümünden sonra dirilttiği suda, her türlü canlıyı orada yaymasında, rüzgârları ve yerle gök arasında emre amade duran bulutları döndürmesinde, düşünen kimseler için deliller (ayetler) vardır.” (Bakara/2: 164)

İnancımıza göre çevre insana emanettir, bizler çevrenin asıl sahibi değiliz, sadece emaneten kullanmaktayız. Kişi asıl sahibi olmadığı malda büyük tasarruflarda bulunamaz, daha önemlisi aslını korumakla mükelleftir.

Ayeti kerimede; “Doğrusu biz, sorumluluğu (emaneti) göklere, yere, dağlara sormuşuzdur da onlar bunu yüklenmekten çekinmişler ve ondan korkup titremişlerdir. Pek zalim ve çok cahil olan insan ise onu yüklenmiştir.” (Ahzab/33: 72)

İnsan kendinden sorumlu olduğu kadar çevresindeki varlıkların muhafazasından da sorumludur.

Zira o akıl sahibi tek varlıktır. İslam’da çevreyi imar etmek ve geliştirmek vardır. Bu şekilde çevre ile olan imtihanımızı kazanma imkânı bulabiliriz.

Zira ayeti kerimede. “Verdikleriyle denemek için sizi yeryüzünün halifeleri kılan ve kiminizi kiminize derecelerle üstün yapan O’dur...” (Enam/6: 165)

Bizlere düşen ise bu imtihan ve deneme sürecini çevreye karşı en iyi bir muamele ile başarılı bir şekilde atlatmaktır. İslam’da merhamet tüm canlılar içindir. Çevremizle ilgili uymamız gereken en esaslı ilkelerden biridir merhamettir. Merhamet, haksız yere öldürmemek, acı vermemek, zulüm etmemek, yani merhametsiz olmamamızdır.

Bu konuda Hz. Peygamber şöyle buyurmaktadır: “ Siz yeryüzünde olanlara merhametli olunuz ki, göktekiler de size merhametli olsunlar.

İslam’da muhabbet belki de yaratılışın gayesidir dersek abartmış olmayız. Hayatta esas olan Allah’ın yarattığı bütün varlıklara muhabbet beslemektir.

Muhabbet, kin zulüm u yok etmenin kaynağıdır. Nitekim bu muhabbet sadece insan ile yaratıcısı arasında değil, sadece insanla insan arasında da değil, bazen insanla diğer canlı ve cansız varlıklar arasında da olabilmelidir

Bunun en güzel örneğini ise Hazreti peygamberde görmekteyiz.

Uhud dağı ile ilgili şöyle buyurmuştur: “Uhud öyle bir dağdır ki, o bizi sever, biz de onu severiz.”

İslam’a göre her varlık eşittir dolayısıyla her varlık hak olması cihetiyle saygı, sevgi ve korunmaya layıktır.

Bu hikmetli bir bakıştır. Zira eşit ve arif bir insan gördüğümüzde hemen bizde saygı ve muhabbet damarları kabarır. Ona duyduğumuz saygıyla Allah’ın rızasını kazanacağımız inancıyla pervane oluruz. Hikmet nazarıyla bakıldığında çevredeki her şey böyle bir vasfa haizdir,

Şöyle ki; “Göklerde ve yerde olanların, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğunun Allah’a secde ettiklerini görmüyor musun?” (Hacc/22: 18)

VE EN ÖNEMLİSİ Müslümanlar için mescitler kutsal yerlerdir.

Hazreti peygamber, bütün yeryüzünün bizler için mescit kılındığını buyurmuşlardır. “Yeryüzü bana mescit kılındı...” dolayısıyla Müslümanlar için bütün yeryüzü mukaddestir.

Hepimizin çevreye bu hikmetli nazarla bakıp bu ilkeler çerçevesinde davranmamız icap eder. Bu yazımızın çevre ahlakı hususunda bir ufuk açması dileğiyle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Yücel KEMANDİ Arşivi