Kardeş katli 3
Bugün de kardeş katlini yazmaya devam edeceğiz. İnşallah bu yazı dizimizle hayırlı bir hizmet yapmış olur, bu konudaki saçma sapan düşüncelerin sona ermesine az da olsa katkı sağlarız.
Değerli okurlarım Osmanlılarda şehzade katli meselesini doğru anlayıp değerlendirebilmek için öncelikle İslâm-Osmanlı hukuku ve siyaset geleneğini bilmeye ihtiyaç vardır.
Hâdisenin çok esaslı tarihî, siyasî ve hukukî sebepleri bulunmaktadır. Osmanlı hukukunda tahta kimin çıkacağı belli değildir. Tüm şehzadeler eşit hak sahibidirler.
Peki, neden içlerinden biri seçilmiyordu?
Diyelim ki en büyük şehzadeyi seçtiniz, ya en küçük şehzade daha kabiliyetliyse? Bu yüzden şehzadelerin kaderine bırakılmıştır.
Taht kime nasip olursa ona kalsın denilmiştir. Durum böyle olunca Anadolu Beylikleri, Bizans ve Balkan Devletleri diğer şehzadeleri potansiyel bir tehlike olarak kışkırtmışlardır
Şehzadeler de ayaklandığında daha faydalı olacağı inancıyla ayaklanıyordu, ayaklanma şehzadelerin hainliğinden değildi.
Bunu böyle değerlendirmeyenler bazı şehzadeleri hain yapan yazarçizerler vardır geçen yazımda ağır cümleyi de bu tür art niyetli tarihçiliğe soyunan kişiler için kullandım.
Bu yüzden şehzadeler hırslı ve ihtiraslı insanlar olarak görülmemelidir. Şehzadelerin bu şekilde tahtı istemesi normaldir. Çünkü şehzadeler babaları hayattayken genç yaşta sancakbeyi yapılmış ve yönetmeye dayalı eğitim almışlardır.
Osmanlı tarihine baktığımızda aslında her yolun denendiği görülür. Ama her zaman sıkıntı oluşturmuş ve mecburiyetten dolayı kardeş katli uygulaması oluşmuştur.
Geçmiş olaylardan tecrübe edilerek ders çıkarılmıştır.
Öte yandan Osmanlı padişahlarının zevk için, makam ve mevki için insan katledecek kadar aşağı ve bayağı kimseler olmadıkları, onların ruhi yönlerini yansıtan ifadelerinden daha açık bir şekilde anlaşılır
Sultan II. Bayezid, kardeşi Cem Sultan’a taht iddiasından vazgeçmesi halinde tüm masraflarının karşılanacağını ve katledilmeyeceğini bildirse de, Cem Sultan taht iddiasından vazgeçmemiştir.
Cem, ağabeyi Bayezid’e “Anadolu benim olsun, Rumeli senin!” teklifi yapınca II. Bayezid bir ormanda iki aslanın olamayacağını belirtmiştir. Mücadelenin sonrasında Cem’in Rodos’a geçmesinin, Osmanlı devletine nelere mal olduğu ise tarihi bilen gerçek tarihçilerce çok iyi bilinmektedir.
Yavuz Sultan Selim’in padişahlığını tanıyan öz ağabeyi Şehzade Korkut, bunun üzerine Saruhan Sancakbeyliği ’ne tayin edilmiştir. Yavuz Sultan Selim, öz ağabeyinin fikrini öğrenmek için, bazı devlet adamlarının ağzından padişah olmasını arzu eder tarzda mektuplar yazdırmış, Şehzade Korkut’un, mektuplara müspet cevaplar vermesi üzerine Manisa kuşatılmış ve yakalanarak boğdurulmuştur
Yine Yavuz Sultan Selim, babasına karşı isyan etmiştir. Babası II. Bayezid’in hasta olması, İran tehlikesinin olması ve babasının şehzade Ahmed’e tahtı bırakmak istemesi üzerine harekete geçmiştir.
III. Murad tahta geçtiğinde 5 kardeşini boğdurtmuştur. III. Mehmed tahta geçtiğinde ise 19 kardeşini boğdurtmuştur. Bu olaylarda ölenlerin çoğu bebektir. Saray ve harem büyük yasa boğulmuştur.
Avrupa ve İslam tarihine de baktığımızda bu tip şeyler görülmüştür. İşin içinde siyaset olduğunda, bölünmeler ve parçalanmalar olacaktır. Avrupa tarihi veraset savaşlarıyla doludur. Binlerce insan bu yüzden ölmüştür. İslam tarihinde de 4 Halife Dönemi’nden sonra yine aynı olaylar görülmüştür. Dolayısıyla Osmanlı hanedanı bu sorunu acı bir ilaçla çözmüştür. Bu ilacı kendisi içmiş, halka içirmemiştir. Padişahların kendi evlatlarına ve kardeşlerine toplum için kıyması büyük bir fedakârlıktır.
Bugünkü yazımı Tarihçi İlber Ortaylı’nın bu konuyla ilgili bir konferansında söyledikleriyle son vermek istiyorum. “Tarihteki bazı ön yargılar mutlaka değişmesi gerekir bu konuda yalan yanlış ifadeler kullanan art niyetli soytarıları içimizden çıkartmamız gerekir.”
Devam edecek…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.