OSMANLI DEVLETİ ve KUDÜS
Osmanlı Devleti'nin büyük önem verdiği, mukaddes bellediği, her dönemde üzerine titrediği, gözü gibi koruduğu Kudüs, Arapça El Kuds, İbranice Yeruşalayim (Barış şehri) olarak adlandırılan Kudüs, dünyanın en eski kentlerinden birisidir. Tarih boyunca, birçok kutsal kabul edilen yapıya ev sahipliği yapmasından dolayı çok sayıda savaşa sahne olan ve defalarca yıkılıp yeniden inşa edilen Kudüs.
Müslümanlar için Kabe-i Muazzama'nın yer aldığı Mekke'den ve Resulullah'ın (SAV) kabrinin bulunduğu Medine'den sonra üçüncü mukaddes belde olarak kabul edilen Kudüs.
Burada Mescid-i Aksa ve Kubbet'üs Sahra'nın bulunur Harem-üş-Şerif, Doğu Kudüs'te yer alır. Ayrıca Hz.Peygamber'in buradan göğe yükseldiğine inanılır. Yahudiler için Mescid-i Aksa'nın hemen altında yer alan ve Süleyman döneminde yapılan tapınağa ait olduğuna inanılan Ağlama Duvarı yer alır. Onun içinde Yahudiler burayı inançlarının en kutsal mekanı olarak kabul ederler.
Hristiyanlar ise, Kudüs'te bulunan Kutsal Kabir Kilisesi'nde İsa Peygamber'in çarmıha gerildiğine ve kabrine konulduğuna inanırlar. Bu kilise, aralarında Rum Ortodoks Patrikhanesi, Roma Katolik Kilisesi ve Ermeni Patrikliği'nin de olduğu farklı mezheplerin temsilcileri tarafından yönetilir.
Kudüs bu sebeple Müslümanlarla birlikte Hristiyanlık ve Yahudilik mensuplarınca da kutsal kabul edilmiştir. Tam 400 yıl Osmanlı hakimiyetinde kalan Kudüs, huzurun ve emniyetin zarif bir temsilcisi olarak öne çıkar.
Tarih boyunca büyük acılara, katliamlara ve toplumsal olaylara şahit olan Kudüs, en huzurlu ve rahat günlerini Osmanlı hakimiyeti altında yaşamıştır.
OSMANLI döneminde tam bir barış yurdu olan şehir, 6000 yıllık bir tarihe sahiptir. Osmanlı padişahları Kudüs'e büyük özen göstermiş ve hizmet etmiştir. Devlet erkanı ve hanedan üyeleri de bu hayır yarışından geri kalmamışlar sanki birbirleriyle yarışmışlardır. Kudüs'e inşa edilen yapılar ve buradaki vakıflar sebebiyle şehir asırlar boyunca insanların barış içerisinde yaşadıkları, rahatça ibadet edebildikleri dünyadaki en huzurlu şehirlerinden biri olmuştur.
Osmanlılar zamanında Kudüs'e yapılan ilk eserler şehrin fatihi olan Yavuz Sultan Selim tarafından yapıldı.
Şehre ilk büyük ve kapsamlı hizmetleri ise Kanuni Sultan Süleyman gerçekleştirmiştir.
Kanuni döneminde şehrin surları yeniden inşa edilmiş, Kubbetu's Sahra'nın tezyinatı yenilenmiş, su yolları tamir edilmiş ve güzel bir şadırvan yapılmıştır.
Kudüs'e sadece padişahlar yatırım yapmamıştır Kudüs'e uzanan hanımeli de vardır.
Kudüs'e en çok hizmet eden kadın isimlerden biri de Kanuni Sultan Süleyman'ın eşi, Sultan II. Selim'in annesi Hürrem Sultan'dır.
Sultan, Kudüs başta olmak üzere Bağdat, Şam ve Mekke'ye de önemli eserler kazandırmış bölge insanına katkıda bulunmuştur.
1551'de Kudüs'te Haseki Sultan adında bir külliye inşa ettiren Hürrem Sultan aynı zamanda Mescid-i Aksa'ya çok yakın bir noktada imaret inşa ettirmiştir. Bu imaret günümüzde de Kudüs halkına hizmet vermektedir.
Yavuz Sultan Selim Han'dan itibaren Filistin bölgesi ve Kudüs şehrine özel ilgi gösteren Osmanlı padişahları şehirde sürekli bir bakım ve onarım başlatmışlardır.
Dört yüz yıllık süre zarfı içinde şehre güzel eserler kazandıran Osmanlılar, tarihi ve dini sebeplerle mukaddes olarak kabul edilen yapıların bakımlarını da hiç aksatmamışlardır.
Sultan IV. Murad şehirdeki güvenliğin daha artması ve mukaddes belde sakinlerinin güveni için Kudüs ile el Halil şehirleri arasına bir kale inşa ettirmiştir.
Sultan II. Mahmud ise Kubbetu's Sahra'nın yaldızlarını tamir ettirmiş ve caminin bakımını büyük ölçüde gerçekleştirerek Müslümanları sevindirmiştir.
Sultan Abdülmecid 20 bin, Sultan Abdülaziz ve Sultan II. Abdülhamid ise şahsi bütçelerinden 30 bin lira ödenek ayırarak Mescid-i Aksa'yı tamir ettirmişlerdir.
Şehrin geniş ve modern bir imar faaliyetine girmesi ise Sultan II. Abdülhamid Han dönemindedir. Açılan tren yolunun da etkisiyle şehir başka bir çehreye kavuşmuştur.
Şehre evvela kaldırım taşları döşeten ikinci Abdülhamit, yeni karayolları ve tren hattı ile Kudüs'ü rahatlatmıştır. Mukaddes beldenin nüfusunun artmasına bağlı olarak Belediye teşkilatı da bu dönemde kurulmuştur.
Şehrin kanalizasyon sistemi yenilenmiş, saat kuleleri, sebiller, imaretler, çeşmeler inşa edilmiş ve Kudüs önemli ölçüde ağaçlandırılmıştır.
Tam tamına 401 yıl adalet ve hoşgörü dolu yıllarda Osmanlılar şehrin her yerine ve her kesimine hizmet etmişlerdir. Bu sebeple Osmanlılar günümüzde hala Kudüs'te hayırla anılırlar.
Kudüs'te her köşeyi imar eden bu mana zihniyeti bölgenin tarih boyunca gördüğü en hoşgörülü ve adaletli anlayışlardan birini izah etmektedir.
1516 yılından 1917 yılına dek süren Osmanlı hakimiyeti üç semavi dinin mensuplarının kaos ve kargaşadan uzak yaşadıkları parlak bir dönem olarak tarih sayfalarında yer almıştır.
Osmanlı dönemde Kudüs’te çok sayıda camii, mescit, medrese, imarethane, hamam, çarşı, çeşme, kemer gibi yapılar inşa etmişlerdir. Bugün bunların büyük çoğunluğu işgal devleti tarafından yıkılmış ya da amacı dışında kullanıma tahsis edilmiştir
1917 yılından sonra ise bölgede akan kan hiç durmaz. Günümüzde siyonist işgali altında olan Kudüs'te hukuksuz bir yönetim ağır insan hakları ihlalleri yapmaktadır.
ABD Başkanı Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasının ardından dünyanın dört bir yanından yükselen tepkiler karşısında bildiğini okuyan bir siyonist anlayış bölgede hakim durumdadır. Filistinliler de Doğu Kudüs'ü ileride kurulacak Filistin devletinin başkenti olarak görüyor.
Üç semavi dinin de Kudüs'te kutsal kabul ettiği mekanlarının bulunması, kentin tarih boyunca uluslararası öneme sahip olmasına yol açan durumdur.
İsrail devletine ait meclis, cumhurbaşkanlığı, başbakanlık ve bakanlıklar gibi resmi kurumlar Kudüs'te yer alıyor.
Türkiye, Kudüs’te diplomatik temsilciliği olan az sayıda ülkeden biri Türkiye'nin de İsrail Büyükelçiliği Tel Aviv'de bulunuyor.
Kudüs'te yaklaşık 850 bin kişi yaşıyor. Nüfusun yüzde 37'sini Araplar, yüzde 61'ini de Yahudiler oluşturuyor.
Cumhuriyet tarihi boyunca Türkiye'de Batılılaşma adına uzun yıllardır yapılan girişimler, 'Batıcı aydın' tipini ortaya çıkardı. 'Batıcı aydın ve siyasetçi tipi, yerli ve milli düşünceye yabancı, tarihinden uzak uygarlığından koptu. Bu sebeple Cumhuriyet tarihi boyunca Kudüs diğer İslam devletlerinin de yaptığı gibi hep ihmal edilmiştir.
Türkiye'nin genel siyasi konjonktüründe, 1923'ten sonraki dönemin en iyi muhalif temsilciliğini Prof. Dr. Necmettin Erbakan yapmıştır.
Söylediği sözler ve yaptığı mitinglerden rahatsızlık duyanlar ülkemizde 12 Eylül darbesini yaptırmışlar Refahyol iktidarının sona ermesinin ana sebeplerinden biri Necmettin Erbakan'ın Kudüs politikasıdır.
Bugünkü iktidar partisinin de bu konuda güzel faaliyetler yaptığını düşünebiliriz.
Tayyip Erdoğan'ın Kudüs davsına hizmeti çok büyüktür bu inkar edilemez bir gerçektir ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kudüs konusunda, Uluslararası toplumu yapılan haksızlıklara karşı duyarlı olmaya davet etse de, Kudüs davamızı en yüksek sesle sürdüreceğiz." Dese de maalesef hiç bir sonuç alınamamaktadır.
Tüm dünya ve İslam dünyası da suskundur.
Kudüs, coğrafi değil imani meseledir! Necmettin Erbakan
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.