Yusuf Sezer

Yusuf Sezer

Batının tuttuğu ayna

Batının tuttuğu ayna

Dünya üzerinde takribi 7 milyar insan bulunmakta. Bu insanlar kültürlere, kültürlerin doluştuğu medeniyet havzalarına ve hayatını teşekkül eden inanışa ya da inanışlara sahiptir.

Bu ifade ettiğim havzalar insanoğlunun sermayesi, varlığı ve bütünlüğüdür. Her insanın kültürü inandığı inanışın kırmızıçizgileri tarafından şekillenir. Böylelikle dünya üzerinde muhtelif medeniyetler ortaya çıkar.

Medeniyet kelimesine bakacağımız zaman uygarlık anlamına gelir. Bir başka deyişle  Medeniyet (Arapça kökenli) kelime anlamı olarak uygarlık anlamında kullanılır. Bir ülke veya toplumun maddi ve manevi varlıklarının; düşünce, sanat, bilim, teknoloji ürünlerinin tamamını ifade eder.

Toplulukların kültürel değerleri Medeniyet şemsiyesi altında toplanır ve birikir. Bir canlı gibi yaşar, gelişir ve ölür. Nesilden nesile aktarılır. Değişebilir ya da zorla değiştirilebilir. Biz bu duruma asimile olmak diyoruz.

Bir topluluk başka bir topluluğu sosyal, içtimai ve siyasal anlamda etkileyebilmekle beraber aralarında kültürel alışverişlerin olması gayet tabii bir durumdur.

Lakin üstün olan kavmin tahakküm kurduğu kavme karşı gayri insani bir şekilde, doğal olanın dışında dayatmaya çalıştığı kimlik bilgileri (kültürel değerler) bir asimilasyon faaliyetinin zahiridir.

Batı demek…

Batı sadece bir coğrafi terimi ifade etmiyor. Batı demek teksif edilmiş bir fikir yığınıdır. Dünya üzerinde bulunan tüm yaratılmışlara empoze edilmek istenen bir düşüncedir.

Batı iki bloğa ayrılsa da aslında tek bir telakkinin emri altındadır. Bu iki blok faşizm ve komünizm olsa da Siyonistlerin (Kabbala neferlerinin) kurmuş olduğu aynı menfi emele hizmet eden yapılardır.

Bu karanlık yapılanma dünya da her zaman bir kargaşa ve savaş tufanı çıkarmaktadır. Özellikle 20. yüzyılda dünyanın birçok yerinde Batı tefekkürüne sahip başlıca ülkeler sömürü lobileri, kampları kurdu. Dünyevi değere sahip olabilmek için insani değerleri hiçe saydı.

Gerçi Batı medeniyeti madde medeniyeti demek ya...

Ruhunu madde ile besler, kuracağı sözde medeniyeti insani değerlerden yoksun bir şekilde kan ve gözyaşı üzerine kurar.

Zaten Batı batmaktan geliyor ya; İnsanlığın battığı, vicdanın bittiği, barış ve huzurun yok olduğu demekti Batı!

Müslümanların yakalandığı humma; “Batıcılık”

Başta Batı’nın tuttuğu ayna demiştik.

Peki, bu aynadan kimler bakıyordu? Tabi ki Batı’nın modern, çağdaş bir uygarlık olduğunu düşünen her birey bu aynadan bakıyor.  

Kendini Batı’ya göre değerlendirip çıtayı batının nitelikleriyle belirliyordu. Yani Batı ne derse o da onu diyordu.

Özellikle sömürü döneminin başlamasıyla Batı sadece maddeleri sömürmekle kalmayıp fikirlerini ve hayat ilkelerini o coğrafyadaki insanlara da zorla naklediyordu.

İlk beyaz tenli insanları (Batılıları) gördüklerinde hayatlarının en acı döneminin başladığı kardeşlerimiz de vardı ama şimdi onların torunları birer AfroBatılı olmuş durumda. 

Batılı şahıslar tahakküm kurmaya başladığı topraklara önce batılılaşma tohumlarını eker. O tohumları orada bulunanların kan ve gözyaşı ile sulayıp büyüterek sonraki nesilleri bu nebatların etkisiyle birer Batılı yapar.

Günümüzde tabiri caiz ise aşağılık kompleksine düşen Müslüman ülkeler bulunmakta. Batılıların çardakçılığını yapmaktan bir adım bile çekinmemekteler.

Hak ve batılın savaşındaki tarafını unutan sözde Müslümanlar batı olmadan hiçbir şey yapamayacağını iddia edip savunmakta. Halbuki kendi medeniyetlerini tanımadan sarf edilen bu doğruluğu olmayan sözler sadece ses kirliliği yapmakta.

Artık batı’nın tuttuğu aynayla bakmaktan, onların perspektifi ile dünyayı yorumlamaktan vazgeçmek zorundayız.  Bu vaziyet batı hayranlığından başka bir şey değil.

Batı zaten narsist karaktere sahip. Bizler de onların bu yönünü tatmin etmekle mükellef duruma düştük.

Bu ironi dolu gidişata dur deyip İslam’ın bizlere sunmuş olduğu ilke ve idealleri benimseme vakti geldi. Eğer bir çatı altında toplanacak isek bizleri sömürenlerin çatısı olmamalı bu. Dün düşmanımız olan, bugün bizlerin hala düşmanıdır.

Çin, Doğu Türkistan ve civardaki Müslümanlara zulüm edip asimile faaliyetleri yürütüyor. Amerika dünya çapında işgal politikaları izlemekte. İsrail, Kudüs’ü işgal eden bir Kabbala oluşumu. Suriye, Irak,  Libya, Mısır, Arakan, Afrika ülkeleri, Asya ülkeleri ve daha nice Müslüman ülke açlık, sefalet, iç karışıklık ile uğraşıyor Batılılar tarafından işgal ediyor.

Hal böyle iken artık Batılılaşmak ölüm fermanımızı imzalamaktan ileri gitmezken neden hala diretiyoruz?

Ey Müslümanlar; kalkın, direnin, dirilin, zaman öze dönme vaktidir!

“Unutmamalıyız ki; insanlık artık insanı sömüren Batı bloğunu değil, bilakis insanı Eşref-i Mahlukat yapan İslam’ı seçecektir.”

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yusuf Sezer Arşivi