CİHADA KARŞI HAÇLI HAREKÂTI: İSPANYOLLAR -II-
Asrü’l-vülat dönemi, Endülüs Emevî devleti için fetihler çağının zirve yaptığı bir süreçtir. Bu süreçte Frank topraklarına kadar büyük bir muvaffakiyete haiz olan İslam devleti dâhili karışıklıklara maruz kaldığı vakit, ki bu devletin muhtevasındaki Arap-Berberi anlaşmazlığının tezahürüdür, fetihlerin kuvveti kesilmiştir. Bu dâhili mücadelenin ardından içerideki menfi çıkarların büyük bir ihtilafa sebebiyet vermesiyle artık Emevi hanedanının devlet adına atmış olduğu harici ve dâhili adımlarının sağlıklı bir yönetimin sonucu olmadığını öngören Abbasiler, Emevî hanedanını dağıtıp kendi iktidarlarını ilan etmişlerdir. Bu süreç zarfında Emevî hanedanı sıkı bir müşahede altında tutulsa da hanedanın mensubu olan Halife Hişâm b. Abdülmelik’in torunlarından Abdurrahman b. Muâviye Endülüs’e intikal ederek orada kendi hanedanını devam ettirmek istemişti. Uyguladığı politikayla Endülüs'teki kırgınların da desteğini alarak miladi 756 yılında kendi iktidarını tahsis etmiş lakin dâhili karışıklıkların da pençesinden kurtulamamıştır.
Devletin en parlak dönemi olan II Abdurrahman’a kadar, içeride devletin nizamı için yeni taşlar döşenmiş ama döşenen bu yeni taşlar arasında nizamı ihlal eden çeşitli hususlar da bulunmaktaydı. Bunların en tesirli olanı ihtilafa fazlasıyla meyilli olan nefislerin bulunmasıydı. Ayrıca devletin muhtevasında “müvelled” denen Müslümanların ispanyayı fethetmesiyle çıkar amaçlı Müslüman kisvesi altına giren hainler de vardı. Lakin II. Abdurrahman vaktinde deniz aşırı gelen kuvvetlere (Vikingler) dahi güç yetiren bir nizam ihdas edilmişti. Hudut komşuları olan İspanyolların hadsiz saldırısına göğüs geren Endülüs Emevî devleti tecrübeli idarecilerin ardından her devlet gibi çöküş sürecine girdiğinde hem siyasi hem de içtimai parçalanma söz konusuydu.
Binaenaleyh, devletinin imdadına yetişen III. Abdurrahman merkezi otoriteyi tahsis ederek iç isyanları ve harici saldırıları durdurmayı başarmıştı. Bu istikrarlı yönetimin ardından içtimai manda birliği de sağlayarak devleti tam manasıyla uçurumun eşiğinden çekip kurtarmıştı. Takvimler 929 yılını gösterdiğinde III. Abdurrahman hüküm sürdüğü coğrafyada Şii Fatımilerin yayılmasını engellemek ve siyasi düzeni devam ettirebilmek için kendini Halife ilan ederek devleti halifeliğe dönüştürdü. Ayrıca içtimai manada ihtilafı bitirmek gayesiyle “tek ümmet” politikası tarikiyle devletin kapılarını her zümreden insana açmıştır. Bu adımla yapılacak birçok çalışmanın da önündeki içtimai ihtilaf engelini kaldırmıştır.
III. Abdurrahman’ın askeri, içtimai ve siyasi alanda attığı her bir atılımın; haçlı ordusu olan İspanyolların her saldırısı ve içerideki onlarca desise içeren karabete rağmen, refah çağına ithafen alim olan oğlu ve halefi II. Hakem döneminde meyvesini vermiştir. Bu iki halifenin döneminde Kurtuba başta olmak üzere birçok yerde ilim ve sanat alanında görülmemiş hamleler yapıldı. Günümüz dünyasında Batı’nın kelime ıstılahı haricinde gerçek bir bataklığa battığını, böyle bir çağın ve mekânın ortasında İslam'ın aydınlığıyla hem ilmi hem de sanatsal manada dünyaya bu telakkiyle bir merhale atlatıldığının en büyük ispatını kanıtlamışlardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.