Türkiye üniversiteli işsiz alanında Avrupa'da ilk sıraya oturdu… OECD’nin 2024 yılına ait istihdam istatistikleri, Türkiye'nin kırmızı alanına dikkat çekti.
OECD ülkelerinde yükseköğrenim, istihdam olasılığını güçlendiren bir unsur. Bu tablo Türkiye’de ise ters yönde ilerliyor. Bu verilere göre diploma ile istihdam arasındaki bağın neredeyse koptuğunu gösteriyor.

VERİLER KORKUTUYOR
Almanya, İtalya, Polonya, Fransa, İspanya gibi ülkelerde süreç sağlıklı işliyor. Türkiye’de bu durum tersine dönerken üniversite mezunları, toplum ortalamasından daha yüksek oranda işsiz olarak ortaya çıkıyor.

Eurostat verilerine göre Türkiye, 2024 yılında 33 ülke arasında üniversite mezunlarının işsizlik oranının genel işsizlik oranını aştığı tek ülke oldu (Şekil 1). Yani, üniversite diploması gençler için beklenen “güvence” olmaktan çıkarken, işsizlik riski artık daha da görünür hale geliyor. TÜİK verileri bu tabloyu somutlaştırıyor: 2024’te 25-34 yaş grubundaki işsizlerin neredeyse yarısı (%49,2) yükseköğretim mezunu. 2014’te bu oran yalnızca %31,9’du. On yıl içinde dramatik bir değişim yaşandı (Şekil 2).

Beceri Uyumsuzluğu
Üniversite sayısındaki artış, istihdam kapasitesiyle uyumlu olmadığında işgücü piyasasında “beceri uyumsuzluğu” sorunu büyüyor. TÜİK’in 2024 raporuna göre, 15-34 yaş grubundaki 9,2 milyon kişinin 2,5 milyonu becerilerinin altında işlerde çalışıyor. Başka bir deyişle, üniversite mezunu olmak artık çoğu genç için “iyi iş” anlamına gelmiyor; tam tersine, beklenti ile gerçeklik arasındaki uçurum giderek açılıyor.

Gençler Nerede?
Asıl kritik soru şu: Üniversiteye gitmeyen ya da mezuniyet sonrası istihdam bulamayan gençler nereye kayıyor? Bu grubun önemli bir kısmının “ne eğitimde ne istihdamda” (NEET) kalan gençler arasına dahil olma riski var. Bu durum, yalnızca bireysel düzeyde kayıp değil; aynı zamanda ülkenin ekonomik büyüme ve toplumsal refah potansiyeli açısından da ciddi bir tehdit.
Üniversiteye İlgide Gerileme
Bir başka dikkat çekici gelişme, üniversite sınavına katılım ve tercih davranışlarında yaşanıyor. 2025 yılında 1,1 milyon öğrencinin liseden mezun olduğu varsayıldığında, bunların sadece 840 bini YKS’ye başvurdu. Başvuranların 812 bininin puanı hesaplandı; ancak yalnızca 394 bini tercih yaptı ve 234 bini yerleşti. Üstelik yerleşenlerin 13 bini açıköğretim tercihi yaptı. Bu durum, üniversite eğitiminin cazibesinin azaldığını, artan maliyetler ve yurtdışı seçeneklerinin tercihleri etkilediğini düşündürüyor.

Kalite Odaklı Yeni Bir Döneme Geçiş
Türkiye’nin yükseköğretim hikâyesi, plansız büyümenin gölgesinde zorlu bir sınavdan geçiyor. Üniversite diploması artık işsizlikten çıkış bileti değil. Önümüzdeki dönemde şu sorular kritik hale geliyor:
Üniversite eğitiminin niteliği nasıl artırılabilir?
Mezunların becerileri ile işgücü piyasası ihtiyaçları nasıl örtüştürülebilir?
Meslek liseleri, mesleki eğitim merkezleri ve meslek yüksekokulları gençler için nasıl daha cazip hale getirilebilir?
Beyin göçü eğilimi tersine çevrilebilir mi?
Bu sorulara verilecek yanıtlar, yalnızca eğitim politikalarını değil, Türkiye’nin ekonomik ve sosyal geleceğini de şekillendirecek.