KONYA HABER
Konya
Açık
24°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
41,2950 %0,23
48,8272 %0,44
4.907,34 % 0,46
Ara

EMEK: OYUN VE GERÇEKLİK

YAYINLAMA:

Türkiye’de her şey “burası Türkiye” mitine mi uydurulmaya çalışılıyor?

Çalışmanın neşe üreten bir emek süreci olabilmesi, çalışmanın acılı, stres yüklü trajik, yüksek kaygı içeren bir süreçten çıkarılmasıyla mümkün olabilir.

Söylemek istediğim emeğin neliğine dair değil; emeğin ne olduğunu hepimiz biliyoruz.

İnsanın hobisinin işi veya işinin habisi olması kadar güzel bir şey olmadığı söylenir. Doğru olabilir ancak daha önemlisi, neredeyse artık bir YAŞAM BİÇİMİ HALİNİ ALAN ÇALIŞMAnın karşılığı ruhsal ve bedensel sağlığın yitirilmesi olarak karşımıza çıkıyor.

Bu sistemin devam ettirilmesine insanları ikna eden, bütün mesaisini buna harcayanlar da var.

Zira yaşamın iş hayatı haline dönüşmesi ve bu yüzden insanların ruh ve beden sağlıklarını kaybetmesinin ekonomisi, dolayısıyla getirisi de yüksek.

TERSTEN BİR OYUN BU.

Gerçek ise göründüğü gibi değil.

Sabahın en geç saat yedisinde yola çıkan insanlar akşamları en erken evlerine saat yirmi bir sularında ulaşabiliyorlar. Sabah yine aynı saatte yola çıkabilmeleri için insanların kendilerine ayıracakları vakit neredeyse yok.

Ne zaman yemek yiyecekler?

Ne zaman evle ilgilenecekler?

Evli ve çocuklu iseler aileleriyle ne kadar vakit geçirecekler?

Daha birçok olumsuzluğu saymak mümkün.

Hemen bütün iş yerlerinde sanki bugün bütün işlerin bitirilmesi gerekiyormuş gibi bir hava estiriliyor.

Oysa bir planlamayla bu işler çözülebilecek nitelikte ve “şu” işin yarına kalması büyük bir sorun teşkil edecek nitelikte değil.

Yani burada “burası Türkiye” miti devreye giriyor.

Verimsiz çalışmanın verimini “burası Türkiye” klişesinin eseri olarak görmek mümkün, bugünkü güzel ülkemize baktığımızda…

Neremiz düzgün diye sorası geliyor insanın?

Sahi neremiz düzgün?

Son İstanbul depremi de gösterdi ki, uzmanından sokaktaki en bilgisiz insana kadar her şeyi bilmenin verdiği özgüven bizi yaşamdan koparacak derece güçlü. Bu neyin güveni? İnsan sormadan edemiyor.

Şu bir gerçek ki en başta söylediğim gibi artık kendi kendimizi idare eder değiliz. Bir oyun bütün emeklerimiz ve gerçeklik simülasyona dönmüş durumda. Bunu biliyoruz da ne oluyor? Hiç. Kocaman bir hiç.

Ancak insan geçmiş atalarının emeklerinin heba edilmesine üzülmüyor değil.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *