Küresel-Sayısal İnsan
Kerim kitabımız Kur’an’da (49/13); ‘Ey insanlar, şüphesiz biz sizi (…) (birbirinizle) tanışasınız diye kavimlere (…) ayırdık’ hükmü ilahisi yer almaktadır. Ayetten bu bağlamda benim anladığım; insanlar arasındaki dil, din, ırk, renk ya da kültür gibi farklılıkların insanlığın gelişimine katkıda bulunacağı yönündedir. Doğal (fıtri) olan ‘farklılık’tır bir başka deyişle… Ancak küreselleşme bu farklılıkları kendi belirlediği standartlarda ‘birleştirmeyi’ önerir. Bu durum ise küresel düşüncenin doğal işleyişe, yani fıtri düzene müdahale girişimi, onu değiştirme cür’eti anlamına gelmektedir. Ayetin ‘Ey insanlar’ diye başlamasına da dikkat çekmek gerekmektedir. Mesaj evrenseldir çünkü... Bir başka deyişle sadece Müslümanlara değil tüm insanlığa dönüktür.
Mevcut küresel düzen her ne kadar ‘farklılıkları’ esas aldığı iddiasında ise de; bu farklılıkların, çerçevesini kendisinin çizdiği dairenin dışına taşmasına izin vermez. Avrupa Birliği’nin mottosu (temel hareket noktası) ‘farklılık içerisinde birlik’tir mesela... Ancak bu farklılıkları ‘Kopenhag Kriterleri’ ile siyasi, ekonomik ve hukuki olarak çerçevelemiştir. Söz gelimi hukuk sisteminizde ‘idam cezası’ varken Avrupa Birliği üyesi olamazsınız.
Kur’an’daki ‘farklılıkların evrenselliği’ ilkesinin aksine ‘beşeri’ olan, evrenselleşmenin bu farklılıkları ortadan kaldırarak sağlanacağı düşüncesine dayanır. Bu yüzden de müdahale ve yönlendirmeleri sadece insan zihnine değil, toplumsal değerlere, hukuka, hatta siyaset kurumuna dönüktür. ‘Dünya vatandaşlığı’ önerileri böyledir mesela… Hukuk sisteminin hangi ilkelere dayandırılacağı konusundaki ‘zorlayıcı’ müesseseleri de öyledir. Söz gelimi AİHM’e (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) taraf olmadığınızda önünüze binbir türlü engel çıkarır.
‘Küresel etik’ diyerek kendilerince ahlak kavramının da çerçevesini çizmişlerdir. Oysa Müslümanlar için ahlak ‘Allah’ındır (Allah’ın ahlakıyla ahlaklanmak). Ve aslında bu iddia ‘küresel din’ projesinin de girişi mahiyetindedir. Hiç Allah kendi dini şuracıkta dururken, insanların uydurduğu-harmanladığı bir dini kabul eder mi… Belki şaşıracaksınız ama bu durumu somuta indirgemek üzere ‘Dünya Dinler Parlamentosu’ adı altında geçmişi 19. Yüzyıla dayanan (1893) ve yüz yıl sonra (1993) yeniden güncellenen ‘küresel’ bir kurum bile vardır. Size de bir şey hatırlattı değil mi; Dinler Arası Diyalog!...
Ek bir bilgi olarak burada bahsi geçen konu ‘derin dünya’ adına Soros’un Açık Toplum Vakfınca finanse edilmektedir. Açık Toplum Vakfının Türkiye Direktörü olan Hakan Altınay gezi eylemlerinin finansörü olarak tutuklanmış ve mahkûm edilmiştir.[1] Gezi olayları Ukrayna ve Gürcistan’daki ‘renkli’ devrimlerin Türkiye ayağı idi. Söz konusu ülkelerin ne hallere düştüğü de ortadadır. Ama her nasılsa ‘yurdum insanı’ buna itibar etmektedir. Siyonist bir Yahudi olan Soros’un finanse ettiği dünyadan kime hangi fayda gelir bre gafiller!...
‘Tasarlanan’ küresel insan, ‘küçül(tü)len’ dünyada tasarladığı insanın ‘ortak sorumluluk ve haklarını’ da çerçeve altına almaktadır. Daha açık anlatımla ‘ortak dünya vatandaşlığı’ adı altında insanlık bir başka açıdan da ‘cendere’ye alınacaktır. Bu öneri de Hakan Altınay'a aittir. Gezi olayları, Soros, FETÖ, Türkiye... Bunlar arasında hangi hayırlı bağlantı olabilir; ey basireti bağlanmış (ikna edilmiş) yurdum insanı...
İnsana müdahale etmenin en garanti yolu onu ikna etmektir bu arada... Zira ikna ettiğiniz insan artık sizin için çalışacaktır; farkında olarak ya da olmayarak… FETÖ’de olduğu gibi… Yazılıma dair kodlar elinde elinizde olmadığından da bilinçaltınıza yerleştirilen çip, dost-düşman ayrımını da size bırakmaz. ‘Görmeniz gerekenler’ bilinçaltınıza çoktan kodlanmıştır çünkü... Bu yüzden de işlediği medeniyet cinayetleri nezdinizde gündem bile oluşturmaz. Ortalıkta dolaşan ‘tipi bizden, ama çipi bizden olmayan’ların (bu betimleme alıntıdır) her bir kimse için böyledir durum...
Ancak her ihtimale karşı sadece zihinsel değil, fiziksel tedbirler de elden bırakılmaz. Zihinsel değil, fiziksel olanından bahsediyorum. Söz konusu elektronik devre (çip) doğrudan insan vücuduna yerleştirilir. Arabalarda ve evcil hayvanlarda bunların basitleştirilmiş olanı kullanılır ve ‘takibe’ imkân verir. Bu, fevkalade ciddi bir küresel projedir ve İsveç, Almanya, ABD’deki kimi eyaletlerde de hayata geçirilmiştir (şimdilik zorunlu değildir). Bunun anlamı sadece düşüncenizi değil, vücut bütünlüğünüzü de, size tanınan kimi kolaylıklar karşılığı ‘küresel çete’ye teslim etmektir. Ama ne var ki; 'ikna edilmiş' insana durumun vehametini gösterme ihtimali de bir o kadar zordur.