KONYA HABER
Konya
Açık
11°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
KONYA
00:00:00
Öğle vaktine kalan
Ara
HAYATİ BİR HATA, İNANÇ’INI SARSAR

HAYATİ BİR HATA, İNANÇ’INI SARSAR

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Hayati Bir Hata, İnanç'ını Sarsar…[1] 

1 Ekim 2018 tarihinde Ziraat Profesörü bir arkadaşımdan “Bana da başka biri gönderdi Hocam. Videoyu seyredince açıkçası önce gülümsedim. Konuşmacının ses tonu ve anlatım tarzı hadiseyi komik hâle getirmiş, zaten dinleyiciler de gülüyor ama sonradan düşününce biraz içime oturdu bu durum. Sizin alanınıza girince paylaşmak istedim. Durum bu kadar vahim mi? Türkçemiz bu kadar kötü durumda mı?” notuyla WhatsApp üzerinden bir video aldım.

32 saniyelik bir video gelmişti WhatsApp hesabıma, arkadaşımın notundan dolayı merakla açtım ve seyretmeye başladım. Bu video, Borsa İstanbul Grubu’nun organize ettiği, “Mecelle ve Ahmet Cevdet Paşa” konulu bir konferanstan seyirci tarafından çekilmişti. Konferansı veren kişi, özgeçmişinde yayıncı, yönetici, denetçi, öğretmen, sunucu ve yazar olduğu belirtilen, asıl mesleği avukatlık olan Hayati İnanç idi.

Sayın İnanç bilinen, tanınan bir kişidir. 1961 doğumlu, İstanbul Hukuk Fakültesi mezunu Hayati İnanç’ın Can Veren Pervaneler adını taşıyan seri kitaplarından ikisini okumuş, üslubunu beğenmiştim. TRT2’de aynı adla program yaptığını da biliyordum. Ayrıca, Konya’da bir konferansını dinleme imkânım olmuştu. Ses tonu, sunuculuk yeteneği ve anlattığı konu bakımından oldukça keyifli bir konferans olmuş, ben de zevkle dinlemiştim.

Sayın İnanç konferansının videoda olan bölümünde aynen şunları söylüyordu: “Cümleyi bir kere daha söyleyeyim, anlaşalım. ‘Bakkaldan aldığım somunun içine peynir koyup sandviç yaptım. Balkona oturup hanımın getirdiği çay ve suyu beraberinde afiyetle yedim.’ cümlesinde, ki basit bir cümledir, ilmî falan değil, kökenleri itibariyle ve sırasıyla bakkal Arapça, somun Rumca, Peynir Farsça, sandviç İngilizce, Balkon Fransızca, Hanım Moğolca, çay Çince, su Çince, afiyet Arapça, beraber Farsçadır. yedim Türkçe.” dedikten sonra biraz bekleyip dinleyicilere hitaben “Yer misiniz?” diyor ve salonda gülüşme sesleri yükseliyor.

“Bu nedir yahu!” dedim kendi kendime. Ana dilini, eserlerini yazdığı dili, televizyonlarda ve konferanslarda şahsını ünlü yapan dili aşağılayan, küçümseyen bir adam vardı karşımda! Sayın İnanç “dil bilimci, köken bilimci” olmadığı hâlde, Türkçe bir cümleyi ve cümledeki kelimeleri inceliyor ve mükemmel (!) köken bilimi tahlilinden sonra o dili konuşan dinleyicilere “Bak diliniz acınacak hâlde, yerseniz…” demeye getiren bir yorum yapıyordu. Bu şahsın yaptığı, en hafifinden, üstat Orhan Şaik Gökyay’ın meşhur eserinde belirttiği destursuz bağa girmekten başka bir şey değildi. Destur de be mübarek…

Sayın İnanç, niyetiniz ya kötü ya şov yapmak istemişsiniz ya da dilin yapısı, incelikleri hakkında hiçbir şey bilmiyorsunuz. Lütfen yazdıklarımı dikkatlice okuyunuz:

  1. Bir dil medeniyet dili ise, etkileşim hâlinde olduğu pek çok dilden kelime alışverişi yapar. Bu durum o dili küçültmez, büyütür. Bütün medeniyet dillerinde (Türkçe, İngilizce, İspanyolca, Fransızca, Çince, Arapça vb.) başka dilden alınan on binlerce kelime vardır. Başka dilden alınan kelimeler o dili konuşanlarca kullanılıyor ve anlaşılıyorsa artık o kelime o dile ait sayılır. Mesela Rusçada “aklî melekeleri yetersiz kişi” anlamına gelen ve Türkçeden alındığı çok açık olan “durak” kelimesinin kökeni, hiçbir Rus için önemli değildir. O kelime artık Ruslar tarafından kullanılan bir Rusça kelime olmuştur. Bu nedenledir ki bir cümlede kelimelerin kökeninin Türkçe olup olmadığı değil, cümlenin Türkçe konuşan herhangi biri tarafından anlaşılıp anlaşılmadığı önemlidir.
  2. Mükemmel (!) köken bilgisi açıklamanızı yapmadan önce keşke bir Türk etimoloğa, hatta Türk Dili ve Edebiyatı bölümü mezunu herhangi bir öğrencimize danışsaydınız, şu hatalara düşmezdiniz: “hanım” kelimesinin kökenini Moğolcaya bağlayan hiçbir etimolojik sözlük yoktur. Bu kelime Eski Türkçe han (<kan) sözüne dayanır. Yine “su” kelimesi Eski Türkçede sub (sub> suw> suu> su) kelimesinden gelir ve öz Türkçedir, asla Çince değildir.
  3. Cümledeki kelimeleri tek tek sayarken kasıtlı bir şekilde “aldığım, içine, koyup, yaptım, oturup, getirdiği” kelimelerini zikretmemişsiniz. Bunlar fiil de ondan demeyin sakın, şov yapmak için “yedim” fiilini zikretmişsiniz! Bunlar Türkçe olduğu için unuttunuz sanırım… Verdiğiniz cümledeki 18 kelimenin kaçı Türkçe kaçı değil diye saydığımızda -yanlış etimolojinizi düzelttikten sonra- 8 alıntı 10 tane de Türkçe kelime olduğunu, 8 alıntı kelimenin de 5’inin Türkçe eklerle bir anlam ifade ettiğini görüyoruz. Bu veriler ışığında özellikle kelime seçerek kurduğunuz cümlede bile Türkçe oranı (eklerin katkısıyla birlikte) yaklaşık olarak %65’tir. Bu oran bir medeniyet dili için son derece normaldir, gülünç değil!
  4. Kurduğunuz cümledeki kelimeler, sizin tezinizi haklı çıkarmak, konferansınız başarılı kılmak için özenle seçilmiş sanki. Cümlenizdeki somun kelimesi yerine “ekmek” veya “somun ekmeği”; “beraber” kelimesi yerine “birlikte” kelimesini kullansaydınız, pek de gerekli olmayan “afiyet” kelimesini kullanmasaydınız Türkçe kelime sayısı artardı.
  5. Kurduğunuz cümle İngilizce olarak yazılsaydı durum ne olurdu, ona bir bakalım. Bakkal yerine “grocery” kullanılırdı ki bu kelime eski Fransızca “grosserie” kelimesinden gelir. Peynir yerine “cheese” kullanılırdı ki İngilizceye Batı Germenceden, oraya da Latince “caseus” kelimesinden girmiş. Balkon yerine “balcony” kullanılırdı ki kökeni İtalyanca “balcone” kelimesine dayanır. Çay yerine “tea” kullanılırdı ki o da Çincenin güney lehçesinde (Amony) kullanılan “t’e” kelimesine dayanır. Sayın İnanç’ın hatalı etimolojisini ve kasıtlı kullandığı “somun, beraber, afiyet” kelimelerini çıktığımızda Türkçede cümlede 5 İngilizcede cümlede 4 alıntı kelime kalıyor. Eh Türkçe de İngilizce de ilkel bir dil olmadığına göre bunda ne dalga geçilecek ne acınılacak ne de gülünecek bir şey var!

Bir dil bilimci olarak, haddimizi aşmadan ve başkalarının alanına tecavüz etmeden, Sayın İnanç’ın cümlesinin “gerçek” fotoğrafını ortaya koymaya çalıştım. O zaman Sayın İnanç’ın yapmaya çalıştığı nedir? Evvela destursuz bağa girmiştir, haddini aşmıştır! İkinci olarak diline, bilerek veya bilmeyerek ihanet etmiştir. Üçüncü olarak, sahne şovu uğruna dilini, milletini küçük düşürmüştür. Dördüncü olarak, güzel ses tonuyla salondaki bütün insanlara hakaret etmiş, ama onlar bunun farkına bile varmamıştır. Şimdi ben soruyorum, Avukat Hayati İnanç Bey, siz bunları “Yer misiniz?”

 


[1] Bu yazı 2018’de yazılmış, gerekli yerlere gönderilmiş ama rica üzerine yayımlanmamıştı. Muhatabımızın konferanslarında hatasına devam ettiğinden, yazıyı silinmemek üzere yayımlamayı uygun gördüm.

Yorumlar
Z
Ziyaretçi 3 hafta önce
Ufuk hocam kaleminiz var olsun. Yüreğime su serpildi. Allah razı olsun sizden. Türkcemiz çok değerli. Ancak bu kadar anlatilabilirdi
BEĞENME
0
CEVAPLA
Z
Ziyaretçi 3 hafta önce
Sayın hocam dilinize yüreğinize sağlık. Bu gibi insanlar zehiri bal içinde veriyorlar.
BEĞENME
0
CEVAPLA